1- Sanığın kollukta ifadesinin alınması sırasında şizofreni hastası olduğunu beyan ederek birçok soruya cevap vermediği, tutuklamaya sevkedildiği mahkemede de psikolojik rahatsızlıkları nedeniyle daha önce tedavi gördüğünü belirttiği, sanığın doktoru A... Ü...'in de benzer beyanlarda bulunup sanığın psikolojik sorunları için muayenehanesine geldiğini ve muayene sonucu paranoid psikoz teşhisi koyup ilaç tedavisine başladıklarını belirterek sanığa ait hasta takip kartlarını ibraz ettiğinin anlaşılması karşısında; CMK'nun 74. maddesi uyarınca, sanığın daha önceki tedavilerine ait tıbbi bilgi ve belgelerle birlikte Adli Tıp Kurumu Gözlem İhtisas Dairesine sevk edilip, gözlem altına aldırılıp bilahare gözlem sonuçları ile birlikte 4. Adli Tıp İhtisas Kurulu'na sevki ile muayenesi sağlanarak suç tarihinde 5237 sayılı TCK.nun 32. maddesi anlamında “işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlar??nı algılayıp algılayamadığı veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin önemli derecede azalmış olup olmadığı" konusunda rapor aldırılarak sonucuna göre hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken, sadece müşahadeye dayalı olarak düzenlenen cezai ehliyetinin tam olduğuna dair yetersiz bilirkişi raporuna itibar edilerek yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,2- Sahtecilik suçlarında aldatıcılık özelliğinin tespitinin hakime ait olduğu cihetle, suça konu kimlik kartı getirtilerek duruşmada incelenip özellikleri duruşma tutanağına yazıldıktan ve denetime olanak verecek şekilde aslı dosyada bulundurulduktan sonra iğfal kabiliyetine haiz olup olmadığı tespit edilerek sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, eksik inceleme ve yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde hüküm tesisi,Kabule göre de;3- 5237 sayılı TCK.nun 262. maddesinin 1. cümlesindeki suçun oluşması için ortada yapılması gereken bir kamu görevi bulunmalı ve fail bu görevi görev mevzuatına aykırı biçimde üstlenip yerine getirmeye teşebbüs etmelidir. Kamu görevini yerine getirmeye çalışma fiilinin neticeye ulaşması, yani üstlenilen görevin tamamlanmış olması gerekmemekte ve teşebbüs aşamasında kalmakla suç tamamlanmaktadır. Bu suç bakımından failin kamu görevlisi olmaması veya üstlenmek istediği kamu görevini yapmaya yetkili ve görevli bulunmayan bir kamu görevlisi olması gerekir. Suç memuriyet sıfatını değil kamu görevini üstlenmeye (yerine getirmeye) teşebbüs edilmesi halinde oluşur. Başka bir deyişle failin kendisine memur süsü vermesi yetmemekte görevin yapılmasına kalkışması gerekmektedir.Kamu görevinin yerine getirilmesi, o görevle ilgili olarak bir eylem veya işlemde bulunulması anlamına gelmektedir. Suçun oluşması için failin bu yönde bir eylem veya işlem yapması veya yapmaya kalkışması zorunludur. Fakat failin bu eylem sonucunda bir yarar elde edip etmemesi yada fiilin bir zarara neden olup olmaması önemli değildir. Failin belirli bir kamu görevlisi olduğunu söyledikten sonra yapmaya çalıştığı şey, o kamu görevlisinin yasal olarak yapma yetkisi bulunmayan bir işlem olursa yada başka bir kamu görevlisinin yapabileceği bir görevi yapmaya kalkışırsa maddedeki suç oluşmayacaktır. Başka bir ifadeyle fail üstlendiği kamu göreviyle bağlantılı bir eylem yapmaya kalkışması ile bu suç oluşacaktır.Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, sanığın olay tarihinde Malatya Emniyet Müdürlüğü Aşayiş Şube Müdürlüğüne giderek kendisini Yargıtay Cumhuriyet Savcısı olarak tanıtıp, buna dair kimlik gösterdiği, kardeşini darp eden kişiler olarak düşündüğü iki kişinin ismini vererek bunların ifadelerini almak ve bu konuda kendisine yardımcı olunmasını istediği somut olayda, Yargıtay Cumhuriyet Savcısının devam eden bir soruşturma nedeniyle kişilerin ifadelerini alma yetkisinin bulunmadığı, dolayısıyla üstlenilen memuriyete ait bir görevin yapılmaya kalkışılmadığı anlaşıldığından, kamu görevinin usulsüz olarak üstlenilmesi suçunun oluşmayacağı gözetilmeden, beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,4- "Sabıkasına esas ilamların silinme şartları ve yargılama sürecindeki davranışları dikkate alınıp tekrar suç işlemeyeceği konusunda olumlu kanaat oluştuğu" gerekçesiyle cezası ertelenen sanık hakkında bu kez " sabıkalı oluşu ve cezanın caydırıcı da olmasını sağlamak " gerekçesiyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmek suretiyle gerekçede çelişkiye düşülmesi, Yasaya aykırı, sanık ve müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 14.06.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.