MAHKEMESİ : BANDIRMA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 27/11/2007NUMARASI : 2005/421-2007/337Taraflar arasında görülen davada Bandırma 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 27/11/2007 tarih ve 2005/421-2007/337 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 27/05/2014 günü hazır bulunan davacı vekili Av. S.. B.. ile davalı vekili Av. D. Y..dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında 10.03.2005 tarihli taşıma ve pazarlama sözleşmesi imzalandığını, sözleşmenin davalı tarafından 24.10.2005 tarihinde feshedildiğini ve rakip firmanın ürünlerinin dağıtım ve pazarlamasını yapmaya başladığını, sözleşmenin taşıyıcının yükümlülükleri başlıklı 5 nolu bölümünde, taşıyıcının sözleşmenin her ne sebep olursa olsun sona ermesini izleyen bir yıl içinde davacı firma ile aynı sektörde faaliyet gösteren firmada çalışamayacağı, bu işleri birinci dereceden kan ve kayın hısımları adına da yapamayacağı, araçlarını bu firmalara satıp kiralayamayacağı, aksi halde son bir yıllık hak edişi kadar cezai şart ödeyeceğinin kararlaştırıldığını ileri sürerek davalının bir yıllık hak ediş tutarı 26.512,47 TL’nın davalıdan faizi ile tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, müvekkilinin işi bırakması ile davacının zarara uğramadığını, cezai şartın fahiş ve hukuka aykırı olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre davacının sözleşmeyi feshettikten sonra aynı sektörde benzer ürünlerin üretim ve satışını yapan şirketin dağıtım ve pazarlamasını yaptığını, cezai şart koşullarının gerçekleştiğini, cezai şartın miktarı sözleşmeden elde edilen kazanca orantılı olduğundan fahiş olmadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile 26.512,47 TL tazminatın dava tarihinden itibaren reeskont faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Kararı davalı vekili temyiz etmiştir. Dava, taşıma sözleşmesine aykırılık iddiasına dayalı cezai şart istemine ilişkindir. Taraflar arasındaki 10.03.2005 tarihli taşıma sözleşmesinin N. maddesinde “taşıyıcı sözleşmenin sona ermesini izleyen bir yıl içinde B.. A.Ş. ile aynı sektörde faaliyet gösteren ve aynı mamulleri üreten bir firmada ücretli, bayi veya herhangi bir sıfatla çalışmayacağını veya yönetimde görev almayacağını kabul eder. Aracını yine bu tür firmaya kiralayamaz veya satamaz. Bu işleri birinci derecede kan ve sıhri hısımları adına da yapamaz. Bu maddede yer alan yükümlülüklere uymayan taşıyıcı son bir yıllık hakkedişi kadar cezai şart ödemeyi kabul ve taahhüt eder” hükmüne yer verilmiştir. Mahkemece, taraflar arasındaki cezai şart hükmünün geçerli olduğu kabul edilerek davanın kabulüne karar verilmiştir. Ancak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın Çalışma ve Sözleşme Hürriyet başlığı altında düzenlenen 48. ve devamı maddelerinde herkesin dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetine sahip olduğu ve BK'nın 19. maddesinin ilk fıkrasında, bir akdin mevzuu, kanunun gösterdiği sınır dairesinde serbestçe tayin olunacağı, 2. fıkrasında ise bu serbestinin sınırları gösterilmiş ve 20. maddede de bir akdin mevzuu gayrimümkün veya gayri mukik yahut ahlaka (adaba) mugayir olursa o akit batıldır hükmü getirilmiştir.Sözleşmenin tarafları, sözleşme özgürlüğü ilkesi çerçevesinde sözleşmenin konusunu ve cezai şartın miktarını belirlemede özgür iseler de bu özgürlüğün sınırsız ve sonsuz olduğu söylenemez. BK'nın 19, 20, 161 maddeleri bu özgürlüğün sınırını çizmiştir. Cezai şart borçlunun iktisaden mahvına sebep olacak derecede ağır ve yüksek ise adap ve ahlaka aykırı sayılarak tamamen veya kısmen iptal edilmesi gerekir. Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında, taraflar arasında imzalanan sözleşmede “yer ile ilgili bir sınırlama bulunmayıp” sadece “1 yıl boyunca aynı sektörde faaliyet gösteren ve aynı mamulleri üreten bir firmada ücretli, bayi veya herhangi bir sıfatla çalışmayacağı” ifade edilerek 1 yıl ve sektör olarak sınırlama getirilip yer olarak bir belirleme yapılmadığından anılan sözleşme hükmü Türkiye’nin her yeri için sınırlama getirilmesi sonucunu doğurabilecek nitelikte bulunduğundan ve bu hüküm uyarınca davalının 1 yıl süreyle Türkiye’nin hiçbir yerinde B..A.Ş’nin iştigal konusu ile ilgili olarak plasiyerlik yapması mümkün olamayacağından düzenlenen cezai şart hükmünün yukarıda belirtilen yasal düzenleme ve ilkelere aykırı olup geçersiz olduğu mahkemece nazara alınamadan yerinde görülmeyen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.100,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak, davalıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 29/05/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.