Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 960 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 15744 - Esas Yıl 2011





MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİTaraflar arasında görülen davada ... Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 28.09.2010 tarih ve 2008/688-2010/489 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 15.01.2013 günü hazır bulunan davacı vekili Av. ... ile davalı vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında akdedilen 02.05.1997 tarihli ihracata yönelik imalat ve satış sözleşmesi uyarınca davalının 31.12.1999 tarihi itibariyle 52.066,05 TL borcunun bulunduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak istenen 20.000,00 TL yargılama sırasında yapılan ıslah ile artırılarak toplam 52.066,05 TL’nın temerrüt tarihinden itibaren ticari temerrüt faiziyle birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, dava konusu olan olaylar ve ticari ilişkilerin 1992-1997 dönemine ilişkin olduğunu, bu nedenle dava konusu alacağın Borçlar Kanunu 125. maddesi uyarınca 10 yıllık zamanaşımına uğradığını savunarak, davanın öncelikle zamanaşımı yönünden reddini istemiştir. Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davalının davacı şirkete gördüğü hizmetler karşılığı komisyon adı altında ücrete hak kazandığı, yapmış olduğu işlemlerin iş görme sözleşmesi olarak tasnif edilebileceği, iş görme sözleşmesine de Borçlar Kanunu hükümleri uyarınca vekalet sözleşmesi hükümlerinin uygulanacağı, bu durumda B.K’nun 126/4. maddesi hükmü uyarınca 5 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanacağı, davalı alacağın 10 yıllık zamanaşımına uğradığını belirterek itirazını bu şekilde ileri sürmüş ise de uygulanacak hukuku belirlemenin hakimin görevi olduğu, bu nedenle davalının zamanaşımı itirazının yerinde olduğu gerekçesiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmaması ve mahkemenin taraflar arasındaki hukuki ilişkiden doğan alacakların 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu yönündeki tespitinin doğru olmasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.2- Dava, taraflar arasında mevcut sözleşmelerden doğan davacı alacağının tahsili istemine ilişkindir. Davacı, davalı tarafından kendilerine gönderilen 22.11.2000 tarihli yazı ile davaya konu borcun varlığının davalı tarafça kabul edilerek ikrar edilmiş olduğunu, bu nedenle zamanaşımı süresinin kesildiğini, davalının borcunu bir senetle ikrar etmiş olması nedeniyle de zamanaşımı süresinin 10 yıl olduğunu ileri sürmüştür.Bu durumda, mahkemece davacının bu yöndeki iddialarının incelenerek öncelikle davacının dayandığı 22.11.2000 tarihli yazının Borçlar Kanunu'nun 135/2. maddesinde düzenlenen senetle yapılmış bir borç ikrarı niteliğinde olup olmadığının değerlendirilerek, sonucuna göre davaya konu alacağın anılan madde uyarınca yapılacak inceleme sonucu zamanaşımına uğrayıp uğramadığının belirlenmesi gerekirken, bu husus üzerinde durulmadan eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine; (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 990,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 17.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.