Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 9587 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 9832 - Esas Yıl 2015
MAHKEMESİ : GEREDE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 04/11/2014NUMARASI : 2014/164-2014/318Taraflar arasında görülen davada Gerede Asliye Hukuk Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 04/11/2014 tarih ve 2014/164-2014/318 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkilinin ortak olduğu G.A.Ş'nin borcundan dolayı aleyhine takip yapıldığını, müvekkilinin şirketin borcundan şahsi sorumluluğunun bulunmadığını, şirkete yapılan bir takibin semeresiz kalması ya da şirketin iflas etmiş olması halinde ortakların payları ile sorumlu olacağını ileri sürerek, borçlu olmadığının tespiti ile %40'tan aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatının davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalı, savunmada bulunmamıştır.Mahkemece bozma ilamına uyularak, davalının dava dışı şirketin borcunu ödemesi için kamu alacağının şirket mal varlığından tahsil edilememiş olduğunun hukuken tespitinin gerektiği, anonim şirketin iflas etmesi veya tasfiye haline girmesinin tek başına kanuni temsilcilere başvurabilmek için yeterli olmadığı, davacı yönünden yönetim kurulu üyesi olarak vergi borcunu ödeme yükümlülüğünün henüz doğmadığı, davalının müteselsil sorumluluk hükümleri gereğince yaptığı ödemeyi davacıdan isteyemeyeceği, alacaklının takibinde kötü niyetli olduğunun ispat edilemediği gerekçesiyle, davanın kabulüne, davacının davalıya Gerede İcra Müdürlüğü'nün 2006/330 Esas sayılı takip dosyasında borçlu olmadığının tespitine, davacının kötüniyet tazminat talebinin reddine karar verilmiştir. Kararı, davalı temyiz etmiştir. Dava, davalı tarafından ödenen dava dışı G. A.Ş.’nin vergi borçlarının kamu alacağının sorumlusu bulunan davacıdan rücuen tahsili için başlatılan icra takibi nedeniyle borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkin olup, mahkemece yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Tüzel kişi mükelleflerin kamu alacaklarından kaynaklanan yükümlülüklerinin yerine getirilmesinden kanuni temsilcileri sorumlu tutulmuştur. Ancak, vergi borcunun temsilciden istenebilmesi için öncelikle temsil edilen tüzel kişiden talep edilmesi ve bu tüzel kişinin ödeme kabiliyetinin olmadığını gösteren “aciz vesikasının” düzenlenmiş olması gereklidir (6183 sayılı Kanun'un m.75). Kanuni temsilcilerin kim olduğu konusu ise tüzel kişinin türüne göre değişmektedir. Anonim şirketler ve kooperatiflerde kanuni temsilciler yönetim kurulu başkan ve üyeleri limited şirketlerde şirket müdürü, kollektif şirketlerde ise ortakların herbiridir. Fakat limited şirketlerde müdürlerin yanısıra ortaklarda 6183 sayılı Kanun'un 35. maddesine göre ortaklık payı oranında sorumludurlar.Anonim şirketlerde ise böyle bir özel düzenleme yapılmadığından, şirketten tahsil edilemeyen kamu borçlarından, TTK.’nın 317. maddesi uyarınca şirketin yönetim kurulu üyelerinin tamamı, kanuni temsilci sıfatıyla ve müteselsilen sorumlu olup yönetim kurulu üyesi olmayan ortakların ise kamu alacaklarından dolayı sorumlulukları bulunmamaktadır.Tüm bu hallerde temsilcilerin, sadece ortak oldukları veya görevde bulundukları dönemde tahakkuk eden kamu alacaklarından sorumlu olacakları, diğer bir deyişle limited ve kolektif şirketlerde ortaklıktan, anonim şirketlerde ve kooperatiflerde ise yöneticilikten usulünce ayrıldıkları tarihten sonraki kamu alacağından sorumlu olmayacakları tabiidir. Somut uyuşmazlıkta ise dosyaya sunulan belgelerden davacının yönetim kurulu üyesi olduğu, vergi dairesi tarafından asıl mükellef şirket hakkında haciz varakası düzenlenerek şirket aleyhine takip yapıldığı anlaşılmaktadır. Ayrıca şirketin fiilen iflas ettiği, şirket zor durumda olduğundan vergi borcunun davalıdan tahsil edildiği davacının da kabulündedir.Bu durum karşısında mahkemece, şirketin ödeme kabiliyetinin olmadığı ve rücu koşulunun gerçekleştiği nazara alınarak uyuşmazlığın yukarıda açıklanan şekilde değerlendirilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle, kararın davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 29/09/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.