Taraflar arasında görülen davada (Üsküdar Asliye Dördüncü Hukuk Mahkemesi)'nce verilen 22.05.2006 tarih ve 2005/135-2006/229 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalılardan sigorta vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra, işin gereği görüşülüp düşünüldü: Davacı vekili, davalıların maliki, sürücüsü ve trafik sigortacısı olduğu araç ile müvekkili şirkete can sağlığı sigortası poliçesi kapsamında sigortalı Cüneyt'in sürücüsü olduğu aracın çarpışması sonucunda, sigortalının yaralandığını ve müvekkilince 11.230,65 YTL tedavi gideri ödendiğini, sürücü hakkındaki ve davasının derdest olduğunu, tespit edilecek kusur oranı nispetinde davalılara rücu hakkı doğduğunu ileri sürerek, şimdilik 11.230,65 YTL tedavi giderinin faiziyle davalılardan müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalılar Mehmet vekili ile sigortacı vekili, davanın reddini istemiştir. Diğer davalı, davaya yanıt vermemiştir. Mahkemece, dosya kapsamına, toplanan kanıtlara ve benimsenin bilirkişi raporuna göre, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Kararı, davalılardan sigortacı vekili temyiz etmiştir. Dava, sağlık sigorta poliçesine dayalı olarak davacının, sigortalısına ödediği tedavi giderinin rücuen tahsili istemine ilişkindir. Davalılardan kararı temyiz eden trafik sigortacısı vekili, bilirkişi raporuna ve davaya karşı beyanları içeren 28.04.2006 havale tarihli dilekçede, davacının sigortalısı Cüneyt'in müşteki sıfatıyla ceza mahkemesine verdiği beyanında, işbu davanın davalılarından sürücü sanık Mehmet hakkındaki şikayetinden vazgeçtiğini, sanığın tedavi giderlerini karşıladığını bildirdiğini, ceza davasının da şikayetten vazgeçme nedeniyle düştüğünü, TCK'nın 111. maddesi uyarınca, sigortalının hukuk mahkemesinde dava hakkı kalmadığını, dolayısıyla halefi davacı sigortacının da dava hakkı olamayacağını, en azından sigortalıya sürücünün yaptığı ödemeler nedeniyle, müvekkili sigortacının müteselsil borçlulardan biri olarak indirime hak kazandığını, ibranın ya da ödemenin müvekkiline sirayet edeceğini savunmuştur. Mahkemece, bu savunma hiç değerlendirilmemiş ve tartışılmamıştır. Oysa, anılan ceza davasının 02.03.2005 tarihli oturumunda, müşteki Cüneyt, sanık Mehmet'in tedavi giderlerini karşılaması nedeniyle şikayetten vazgeçtiğini, maddi ve manevi talebinin bulunmadığını beyan etmiştir. 765 sayılı TCK'nın 111. maddesinde, "Hukuku amme davasının düşmesi, cürümden zarar gören şahsın davadan vazgeçmiş olmasından ileri gelmiş ve vazgeçtiği sırada davacı hukuku şahsiyesini ayrıca muhafaza eylememiş ise, artık hukuk mahkemesinde dahi dava edemez" hükmüne yer verilmiştir. Ceza Mahkemesi, anılan tarihli oturumda, 01.04.2005 tarihinde yürürlüğe gireceğinden bahisle 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun yürürlüğe girişini bekleme kararı vermiş, 28.12.2005 tarihli son oturumda yargılamaya son vermiş "tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu yaralamaya sebebiyet vermek suçunun 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 89. madde kapsamında şikayete tabi olup, 5237 sayılı TCK'nın 89/5, 73/4. maddeleri gereğince şikayetten vazgeçme nedeniyle davanın düşürülmesine" karar vermiştir. 5277 sayılı TCK'nın 73/7. fıkrasında, "Kamu davasının düşmesi, suçtan zarar gören kişinin şikayetten vazgeçmiş olmasından ileri gelmiş ve vazgeçtiği sırada şahsi haklarından da vazgeçtiğini ayrıca açıklamış ise, artık hukuk mahkemesinde de dava açamaz" hükmüne yer verilmiştir. Bu durumda, mahkemece, davacının haklarına halef olduğu asıl zarar gören sigortalısının, müteselsil sorumlulardan biri olan sürücüyü ceza mah-kemesindeki anılan beyanı ile ibra etmiş sayılması gerekip gerekmediği, diğer anlatımla, hukuk mahkemesindeki dava hakkının sona erip ermediği, sona ermiş olduğunun kabulü halinde ibranın, diğer müteselsil sorumlu mümeyyiz davalı sigortacıya sirayet edip etmeyeceği, şayet sigortalının beyanının hakları sona erdiren bir tam ibra niteliğinde görülmemesi halinde, sigortalının davalılardan sürücüden aldığı tedavi giderleri nedeniyle mümeyyiz davalının tazminattan indirime hak kazanıp kazanmadığı üzerinde durulması, tüm bu olasılıkların ele alınıp tartışılması, değerlendirilmesi, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, mümeyyiz davalı savunmasının bu yönlerinin tartışmasız bırakılması doğru olmamış, eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm tesisi nedeniyle kararın, mümeyyiz davalı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir. Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalılardan sigortacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bu davalı yararına (BOZULMASINA), ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 04.02.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.