Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 9395 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 2848 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİTARİHİ : 13/11/2013NUMARASI : 2013/39-2013/279Taraflar arasında görülen davada İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 13.11.2013 tarih ve 2013/39-2013/279 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin kurucu ortaklarından olup, toplam 6660 hisseden 5326 hisseye sahip olduğunu, 2008 yılı itibariyle davacının eski eşi K.A. 333 adet hisse, davacının oğulları M. A. B. A. ve F. A.’un ayrı ayrı 333 hisse ve T. Ö. ile H. O. 1’er hisseye sahip olduğunu, 08/09/2008 tarihinde yapılan genel kurulda müvekkilinin yönetim kurulu başkanı seçildiğini, müvekkilinin oğlu aynı zamanda şirket ortağı F. A. öldürülmesi olayından dolayı 08.10.2008’de tutuklandığını, müvekkili tutuklu olduğu halde diğer hissedarların dava konusu 09.02.2012 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısına dair çağrıyı müvekkilinin eski adresine gönderdiğini, hazirun cetvelinde ölü ortak F. A.n adına yer verildiğini, müvekkilinin temsilci vasıtasıyla toplantıya katılma hakkının ihlal edildiğini, olağanüstü genel kurulu toplantıya çağrı prosedürüne uyulmadığını, belirtilen sebeplerle 09.02.2012 tarihli olağanüstü genel kurulda alınan kararların batıl olduğunu ileri sürerek, anılan toplantıda alınan kararların batıl olduğunun tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, davanın süresinde açılmadığını, genel kurulun ve alınan kararların usulüne uygun olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, tarafların iddia ve savunmalarının araştırılması amacıyla dosya ve davalı şirket kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yapılarak rapor alınması cihetine gidildiği, 19/07/2013 tarihli duruşmada inceleme için gerekli olan masrafın gider avansından karşılanmasına, mevcut olan avans yeterli olmadığından ek gider avansının 2 haftalık kesin süre içerisinde davacı tarafça yatırılması aksi takdirde dava şartı yerine getirilmediğinden davanın usulden reddedileceğine karar verildiği halde davacı tarafa tanınan kesin sürede gider avansının yatırılmadığı gerekçesiyle HMK’nın 114-115. maddeleri gereğince davanın usulden reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. .../...-2-ESAS NO : 2014/2848 KARAR NO : 2014/9395Dava, anonim şirket genel kurul kararlarının iptali istemine ilişkindir. Mahkemece, bilirkişi incelemesi yaptırılması için gerekli gider avansının davacı tarafa tanınan kesin sürede yatırılmadığı gerekçesiyle HMK’nın 114-115. maddeleri gereğince davanın usulden reddine karar verilmiştir. Ancak hakim, tayin ettiği sürenin kesin olduğuna karar vermiş ise bu sürenin kesin olduğunu, yapılması istenilen işlem ve kesin süreye uyulmamasının sonuçlarını hiçbir tereddüde yer vermeyecek biçimde kararında açıkça belirtmesi gerekir.Somut olayda, davanın reddine dayanak oluşturan ara karar incelendiğinde bilirkişilerin sayısı, bilirkişiler için gerekli ücret kararlaştırıldığı halde bilirkişileri davet için gerekli tebligat masraflarının belirtilmediği görülmüştür. Bu durumda mahkemece verilen kesin sürenin usulüne uygun olmadığının kabulü gerekmektedir. Ayrıca mahkemece, bilirkişi incelemesi yaptırılması için öngörülen ücret HMK’nın 114/g maddesinde öngörülen gider avansı olarak nitelendirilmiş ise de HMK’nın 324. maddesi uyarınca delil avansı niteliğinde olup verilen kesin sürenin yasa ve yerleşik uygulamaya uygun olduğu kabul edilse dahi davacının verilen sürede bilirkişi giderini yatırmamış olması davanın bu nedenle usulden reddini değil, davacının artık bu delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılması sonucunu doğuracak olup, tarafların gösterdiği diğer deliller toplanarak bir karar verilmesi gerekecektir. Öte yandan davalı vekili dava dilekçesinde “süresi dolan ve istifa nedeniyle boşalan yönetim kurulu üyeliklerine üye seçimi ve denetçi seçimi” gündemi ile toplanan 09.02.2012 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan kararların; şirketin hakim ortağı konumunda olan müvekkiline usulüne uygun çağrı yapılmadan toplanılması, 2008 yılında vefat eden ortak F..A..un hazırun cetvelinde ortak olarak gösterilmesi, çağrının yetkisiz kişilerce yapılması, genel kurulun usulüne uygun toplanmamasından dolayı yok hükmünde olduğunu iddia ettiğine göre davalı şirketin ticaret sicil kayıtları, dava konusu genel kurul tutanağı ve hazırun cetveli, önceki yıllara ait genel kurul tutanakları, 2008 yılında ölen ortağın veraset ilamı, davacıya genel kurula çağrı için yapılan tebligat parçası dosya içerisinde bulunduğuna göre HMK’nın 266/son cümlesinde düzenlenen “Hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz.” hükmü de gözetilmeksizin salt verilen kesin sürede bilirkişi ücreti yatırılmadığından bahisle davanın usulden reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 21.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.