MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen davada .... 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 23/10/2014 tarih ve 2007/195-2014/740 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ile davalı ... ve diğerleri vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkili bankanın ... Şubesi tarafından dava dışı ... Tekstil San. ve Tic. A.Ş.'ye 17/06/1997 tarihinde 2.000.000 DEM orta vadeli döviz ve 3.000.000 USD ithalat akreditif kredisi, ... ... .. San. ve Tic. Ltd. Şti.'ne 30/07/1997 tarihinde 2.000.000 DEM orta vadeli döviz ve 2.000.000 USD ithalat kredisi, 25/12/1997 tarihinde 120.000,00 TL teminat mektubu kredisi kullandırıldığını, kredilere ... ..., ..., ...., ..., ... ..., ... ..., ... ... ve ... ...'nün kefil olduklarını, kredilerin geri ödenmemesi üzerine borçlu firma, ipotek borçluları ve kefiller aleyhine 08/09/2000 tarihinde ... 2. İcra Müdürlüğü’nün 2000/3315 E., 01/11/2000 tarihinde 2. İcra Müdürlüğü’nün 2000/3894 E., 19/02/2002 tarihinde 2. İcra Müdürlüğü’nün 2002/875 E. sayılı dosyaları ile icra takip işlemlerinin başlatıldığını ve işlemlerin devam etmekte olup, bakiye alacaklarının tahsilinin mümkün bulunmadığını, ... Tekstil A.Ş. ve .. ... ... Ltd. Şti.'nin hukuki boşluk ve ticari hayatın kendisine tanıdığı ./..imkanlardan yararlanarak başka nam ve unvanlarla aynı kişilerce perde arkasından faaliyetlerini devam ettirdiklerini, bu kapsamda kredi borçlusu ile davalı firmalar arasında fiili ve organik bağ olduğunu ve borçluların alacaklı bankadan mal kaçırmak amacıyla faaliyetlerini bu şirketler üzerinden sürdürdüklerini, kurulan yeni tüzel kişiliklerin arkasına sığınan ve bu sayede banka alacağını ödemeyen borçluların refah içinde yaşamlarını sürdürmeye devam ettiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, asıl borçlu firmalar hakkında kesinleşmiş icra takipleri nedeniyle tahsilde tekerrür olmamak üzere davalıların menkul ve gayrimenkul malları ile üçüncü şahıslardaki hak ve alacaklarının ihtiyaten haczi ile 5.213.318,53 TL olan banka asıl alacağı ile bu alacağın 07/08/2000 tarihinden itibaren müvekkili bankanın kademeli temerrüt faizi oranlarından hesaplanacak temerrüt faiziyle davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı ... Sanayi ve Dış Ticaret A.Ş. vekili, müvekkili şirketin muvazaalı işlemlere ilişkin hiçbir girişimi bulunmadığını, ... İcra Hakimliği'nin 31/03/2004 tarih, 2004/174 E., 2005/116 K. sayılı dosyasından yapılan yargılama sonucunda müvekkilinin ... Tekstil A.Ş.'nin devamı olmadığına hükmedildiğini, müvekkili ve diğer davalılar aleyhine verilen ihtiyati haciz kararının esastan bozulduğunu ve böylece haklılıklarının da ortaya çıktığını savunarak, davanın reddini istemiştir. Diğer davalılar vekili, müvekkillerinden... Ltd. Şti. ile ... Ltd. Şti.’nin borçlu şirketler ile organik bağı bulunmadığını, diğer müvekkillerinin de asıl borçlu şirketler ile ticari ve ekonomik anlamda organik hiçbir bağı bulunmadığını, müvekkillerinin muvazaalı hiçbir işlem ve eyleminin bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece iddia, savunma, toplanılan deilller, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, dava konusu olayda Bankacılık Kanunu’nun geçici 13. maddesi yollaması ile 134. maddesine göre hareket edilemeyeceği, davalı şirketlerde ortak ve ... üyesi bulunan şahısların dava dışı asıl borçlular...... A.Ş. ile .. ... ... Ltd. Şti.’nin hakim ortaklarının yakın akrabaları veya bu şirketlerde evvelce işçi olarak çalışan şahıslar olduğu, işçi olarak çalışan ve bilahare yönetim kurulu üyesi olan şahısların işçilik ücretlerinden tasarruf ederek bu şirketlerde ortak olmasının mümkün bulunmadığı, bu halde davalılardan ..., ... ve ... ... hariç, davalı şirket ve şahıslar ile dava dışı asıl borçlu şirketler arasında ekonomik ve gizli yönetimsel organik bir bağ bulunduğu gerekçesiyle, davalılar ..., ..., ....'ne yönelik davanın reddine, davalılara yönelik ihtiyati haciz ve tekerrüre esas teşkil etmeyecek kalan meblağın faizi ile tahsiline yönelik talebin reddine, davalılar ..., ..., .... hariç diğer davaların dava konusu nedeniyle tüzel kişilik perdesinin kaldırılmasına karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili ile davalı ... ve diğerleri vekili temyiz etmiştir. 1- Davacı tarafça, kredi borçlusu asıl şirketlerin hukuki boşluk ve ticari hayatın kendilerine tanıdığı imkanlardan yararlanarak başka nam ve unvanlarla aynı kişilerce perde arkasından faaliyetlerini devam ettirdikleri, bu kapsamda kredi borçluları ile davalılar arasında fiili ve organik bağ olduğu, borçlu şirketlerin mal kaçırmak amacıyla faaliyetlerini davalı şirketler üzerinden sürdürdürerek yeni tüzel kişiliklerin arkasına sığındıkları ve borçlarını ödemedikleri iddiası ile alacağın davalılardan tahsili istemi ile açılan işbu davada, mahkemece yukarıda özetlendiği şekilde karar verilmiştir. Ancak, 6100 sayılı HMK'nın 294/3 madde ve fıkrasında "Hükmün tefhimi, her hâlde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur." aynı Yasa'nın 297/2 madde ve fıkrasında ise “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” hükmü düzenlenmiştir. Ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası yargılamanın açıklığı ilkesini kabul etmiştir. Gerek mülga 1086 sayılı HUMK’un 382 ve devamı maddelerinde gerekse de yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK'nın 294 vd. maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca hükme bağlanmıştır. Yargılamanın açık bir şekilde yapılması ve tesis edilen ./..hükmün açıkça belirtilmesi ilke olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle hükmün açık, anlaşılır ve şüpheye yer vermeyecek şekilde infazı kabil olarak kurulması gerekir. Aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi, dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş olacaktır. Kararların bu hususlara aykırı oluşturulması mahkeme kararlarına duyulan güveni sarsacağı gibi, verilen kararların hukuki denetiminin yapılmasını da olanaksız kılmaktadır. Bu itibarla, mahkemece “Davalılar ..., ..., .... hariç olmak üzere diğer davalıların dava konusu nedeniyle tüzel kişilik perdesinin kaldırılmasına” ifadelerine yer verilerek hüküm tesisi cihetine gidilmiş ise de, eda davası mahiyetinde olan işbu davada verilen kararın, yukarıda da belirtilen ve hükümde olması gereken yasal unsurları içermediği gibi, infaz kabiliyeti de bulunmadığı anlaşıldığından bozulması gerekmiştir. 2- Bozma sebep ve şekline göre, davacı vekilinin sair, mümeyyiz davalılar vekilinin tüm temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin sair, mümeyyiz davalılar vekilinin tüm temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 06/12/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.