Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 9304 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 13640 - Esas Yıl 2016
MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİTaraflar arasında görülen davada... 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 19/02/2016 tarih ve 2016/202-2016/160 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkilinin eşi müteveffa...’un 05/10/2009 tarihinde yediği mantar sonrası kusma ve ishal sebebiyle fenalaşarak hastaneye kaldırıldığını, 09/10/2009 tarihinde hayatını kaybettiğini, Dr. ... tarafından yanlış teşhis konulması sebebiyle bu sonucun meydana geldiğini ileri sürerek Tıbbi Kötü Uygulamaya İlişkin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Poliçesi ile 10.000 TL destekten yoksun kalma tazminatı ile cenaze ve defin giderlerinin tespiti ile temerrüt tarihi olan 05/11/2015 tarihinden itibaren işlemiş ve işleyecek avans faizi ile yargılama giderleri ve vekalet ücreti ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili, Tıbbi Kötü Uygulamaya İlişkin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçelerinde diğer poliçelerden farklı olarak rizikonun hasar tarihinde değil, sigorta sözleşmesinin konusuna ilişkin hasar ile ilgili sigortalıya tazminat talebinde bulunulduğunda gerçekleşmiş olduğunu, bu sebeple söz konusu rizikonun teminat kapsamında olmadığını, ayrıca düzenlenen poliçenin başlangıç tarihinin 30/07/2010 olduğunu söz konusu olayın ise 06/10/2009 tarihinde gerçekleştiğini dolayısıyla müvekkil nezdindeki sigorta akdi başlamadan önce zararın meydana gelmiş olduğunu yine ...'nca düzenlenen Tıbbi Kötü Uygulamaya İlişkin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının B.1 maddesinde; sigorta sözleşmesinin konusuna ilişkin olarak sigortalının kendisine tazminat talebinde bulunulduğunu öğrendiği ya da zarar görenin doğrudan doğruya sigortacıya başvurduğu anda rizikonun gerçekleşmiş sayılacağının belirtildiği hüküm karşısında dava dilekçesinin müvekkile 4/3/2016 tarihinde yani poliçe vadesinin sona ermesinden sonra tebliğ edildiğini savunarak davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 28/05/2014 tarihinde yürürlüğe girdiği, Kanunun 3/1-L bendine göre “...sigorta...” işinin bir tüketici işlemi olduğu belirtilerek dava konusu olayda tüketici mahkemesinin görevli ve yetkili olduğu gerekçesiyle mahkemenin görevsizliğine, davanın görev nedeniyle dava şartı yokluğundan HMK 114/1-c, 115/2’ ye göre usulden reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.Dava, Tıbbi Kötü Uygulamaya İlişkin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesine dayalı tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece sigorta sözleşmesinden kaynaklı ilişkinin tüketici işlemi olduğu ve 6502 sayılı Kanun gereği Tüketici Mahkemelerinin görevli olduğu gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir. Ancak, 6102 sayılı TTK'nın 4/1(a) maddesinde, “Tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın bu Kanun'da ... öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları” mutlak ticari dava olarak sayılmıştır. Somut ihtilafa konu tazminat davası, 6102 sayılı TTK'nın 1401 vd. maddelerinde düzenlenen sigorta sözleşmelerinden doğan riziko tazminatı alacağına ilişkin olduğu gibi davalı ... şirketinin sorumluluğu anılan Kanunun 1473. maddelerinden kaynaklanmakla ihtilafın TTK hükümleri uygulanmak suretiyle çözülecek olması nedeniyle davaya bakma görevi asliye ticaret mahkemesi'ne ait olduğu halde yerel mahkemece yanılgılı gerekçeyle davanın görev yönünden usulden reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ve kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle yerel mahkeme kararının davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 05/12/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.