MAHKEMESİ : MENEMEN 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 01/11/2011NUMARASI : 2010/224-2011/742Taraflar arasında görülen davada Menemen 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 01/11/2011 tarih ve 2010/224-2011/742 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 14/01/2014 günü tebligata rağmen gelen olmadığı yoklama ile anlaşıldı, duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, davalı şirketin müdürü ve toplam 60 hissesinden 59'una sahip M. Ç., bu hisselerinden 20 hissesini müvekkiline 140.000,00 TL'ye satma vaadinde bulunarak, peyder pey nakit paraları aldığını, müvekkilinin bu bedelin 132.030,00 TL'sini ödediği sırada Muzaffer'in davacıya devir edeceği şirket payları da dahil olmak üzere 59 hissesini şirketin iştigal konusu ile ilgili olmayan Ş. A.l'a, 1 hissesini de Ş. A.'un kızına devir ve temlik ettiğini, müvekkilinin bedelini ödeyip şirket hissesini devir alacağı aşamada davaya konu şirketin muvazaalı olarak şirketin iştigal konusu ile ilgisi ve bilgisi bulunmayan 3.kişiye devir edildiğini, şirkete yapılan ödemelerin tahsili için icra takibinde bulunulmuş ise de davalının takibe kötü niyetli olarak itiraz ettiğini ileri sürmüş; yargılama sırasında yapılan ıslah ile M. Ç. tarafından hisse devri yapılacağının beyan ve taahhüt edilmiş olmasına rağmen ödemelerden sonra bunu yerine getirmediğini, bu nedenle davalı şirkete müvekkili tarafından yapılan ödemelerin hisse devri gerçekleşmediği için müvekkiline geri ödenmesi gerektiğini belirterek, itirazın iptaline, takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı şirket yetkilisi, davacının iddialarını şirkete değil, M. Ç.'a yöneltmesi gerektiğini, şirketin davacıdan borç para almadığını, davanın haksız olduğunu savunarak, davanın reddi ile kötü niyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, 6762 sayılı TTK'nın 520/son maddesinde, payın devri veya devir vaadi hakkındaki sözleşmelerin yazılı şekilde yapılması ve imzaların noterce tasdik edilmesi gerektiğinin hükme bağlandığı, aksi halde bu tür sözleşmelerin ilgililer arasında dahi hüküm ifade etmeyeceği, davaya konu pay devir sözleşmesinin anılan emredici hükme uygun bir şekilde düzenlenmediği, limited şirket pay devrinin şirket hakkında ancak şirkete bildirilmek ve pay defterine kaydedilmekle hüküm ifade edeceği, devir hususunun pay defterine kaydedilebilmesi ise ortaklardan en az dörtte üçünün devre muvafakat etmesi ve bunların esas sermayesinin en az dörtte üçüne sahip olmasıyla mümkün olacağı, somut olayda anılan bu hükümlere riayet edilmediğinden şirket aleyhine açılan davanın reddi gerektiği, dosya kapsamından davacının icra takibinde kötü niyetli olmadığının anlaşıldığı sonucuna varılarak, davanın reddine ve davalının kötü niyet tazminatı isteminin reddine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.Dava, davalı şirkete yapılan ödemelerin iadesi istemine ilişkindir. Davacı, davalı şirketin eski müdürü ve ortağı olan dava dışı M. Ç.'ın hisselerini devralmak amacıyla davalı şirkete ödemelerde bulunduğunu, ancak hisse devrine ilişkin vaadin yerine getirilmediğini, bu nedenle davalı şirkete yaptığı ödemelerin iadesi gerektiğini ileri sürmüştür. Mülga TTK'nın 520/son maddesinde, payın devri veya devir vaadi hakkındaki mukavele yazılı şekilde yapılmış ve imzası noterce tasdik ettirilmiş olmadıkça ilgililer arasında dahi hüküm ifade etmeyeceği düzenlenmiştir. Davalı şirket kayıtları üzerinde yaptırılan inceleme sonucu davacı tarafından ödeme makbuzları ve banka dekontları karşılığı davalı şirkete ödemeler yapıldığı tespit edilmiştir. Bu durumda, davacının kendisine vaat edilen hisse devri sözleşmesinin gerçekleştirileceği inancıyla davalı şirkete ödemelerde bulunduğu, paranın davalı şirket hesaplarına girdiği ancak hisse devrine ilişkin işlemlerin yapılmadığı ve devir vaadinin de anılan kanuni şekil şartına uygun olarak yapılmadığından geçersiz bulunduğu anlaşılmakla, davacının geçersiz sözleşmeye dayalı olarak ödediği tutarları sebepsiz zenginleşme hükümleri kapsamında ödemelerin yapıldığı davalı şirketten talep etme hakkının bulunması karşısında, davanın bu kapsamda görülerek sonuçlandırılması gerekirken, mahkemece yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir.SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 16/01/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.