Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 9219 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 17648 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : ANKARA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİTARİHİ : 04/07/2013NUMARASI : 2008/358-2013/395Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 04/07/2013 tarih ve 2008/358-2013/395 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi.. tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkili şirket tarafından davalının sahip olduğu araçların sigortalandığını, ancak davalının sigorta priminden kaynaklanan borçları ödemediğini, başlatılan takibe de itiraz edilmesi üzerine takibin durduğunu, davalının 6.985,36 TL prim borcu bulunduğunu ileri sürerek bu miktarın poliçe tarihlerinden itibaren hesaplanacak ticari faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili, davacının aktif dava ehliyetinin bulunmadığını, iddia olunan alacağın zamanaşımına uğradığını, müvekkilinin yönetim kurulu başkanı olduğu dava dışı şirketin uzun süredir, davacı acenta ile ticari ilişkide olduğunu, bu ilişki nedeniyle gerek şirketin gerekse de müvekkilinin araçlarının davacı şirket vasıtası ile sigortalandığını, bütün araçları kapsayan cari hesap üzerinden çalışıldığını, bu cari hesap nedeniyle 28.12.2006 tarihinde davalıya ve dava dışı şirkete ait bütün sigortalı araçlar için 35.000,00 TL ödendiğini, 2007 yılına ait poliçe bedellerinin ise ayrıca ödendiğini, ödenen 35.000,00 TL'nin tamamının dava dışı şirketin borçlarına mahsup edildiğini, fazla ödenen 5.151,00 TL'nin ise 2007 yılına devirde şirketi alacaklı göstererek bu tarihten sonraki şirket araçları için düzenlenen poliçe bedellerinin bu miktardan düşüldüğünü savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece,iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacının talebinin düzenlediği sigorta poliçesinden kaynaklandığından sigorta şirketine ödenen primlerinden doğan alacağın sigorta yaptıran davalıdan talebine ilişkin olduğundan davacının aktif dava ehliyetinin bulunduğu ve zamamaşımı itirazının yerinde olmadığı, davalının 6.848,66 TL prim borcu bulunduğu ve ödediğini ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile anılan miktarın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmiştir.Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve davacı acentenin prim tahsile haiz bulunmasına göre, davalı vekilinin, davacının aktif dava ehliyetinin bulunmadığına dair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.2- Ancak, davalı taraf diğer savunmalarının yanı sıra alacağın zaman aşımına uğradığını savunduğuna göre mahkemece, dosya kapsamından değişik tarihlerde muaccel olduğu anlaşılan her bir prim alacağının, ne zaman muaccel olduğu ve buna nazaran zaman itibariyle uygulanması gereken 6762 sayılı TTK'nın 1268. maddesi uyarınca davalı tarafın zaman aşımı savunmasının değerlendirilmesi gerekirken, gerekçesi açıklanmadan zaman aşımı definin reddine karar verilmesi doğru olmamış kararın bu nedenle davalı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.3- Bozma sebep ve şekline göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin davacının aktif dava ehliyeti olmadığına ilişkin temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, (3) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 14/05/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.