Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 9189 - Karar Yıl 2006 / Esas No : 8699 - Esas Yıl 2005





Taraflar arasında görülen davada (İstanbul Asliye Üçüncü Ticaret Mahkemesi)'nce verilen 24.03.2005 tarih ve 2002/1223-2005/207 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili ile davalılardan BDDK vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü: Davacılar vekili, müvekkillerinin İMKB'de işlem gören Demirbank A.Ş.'ye ait hisse senedi satın aldığını, anılan bankaya BDDK tarafından 05.12.2000 tarihinde el konulduğunu ve müvekkiline ait hisselerin Takasbank'ta açılan özel hesabından, hiçbir bedel ödenmeksizin diğer davalı TMSF hesabına aktarıldığını, müvekkillerinin zararından davalı Demirbank A.Ş.'nin hisse ihraç eden kurum olarak, davalı T.C. Merkez Bankası'nın piyasadaki manipülasyon hareketine müdahale etmemek ve bankayı yüksek faizlerle fonlamak suretiyle el konulacak hale getirmesi nedeniyle, davalı BDDK'nın bankanın sermaye artışını beklemeden el koyması nedeniyle, davalı TMSF'nin hisseleri kendi hesabına usulsüz olarak alması nedeniyle, davalı Yatırımcıyı Koruma Fonu'nun ise, SPK'nın 46. maddesi gereğince zarardan sorumlu olduğunu ileri sürerek, müvekkillerinin bu nedenlerden oluşan zararı karşılığı toplam 3.272.000.000.-TL'nin davalılardan temerrüt faiziyle birlikte tahsilini istemiştir. Davalı Yatırımcıları Koruma Fonu temsilcileri, Fonun, banka ortaklarının zararları nedeniyle ödeme yükümlülüğü bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir. Davalı Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu vekili, davanın idari yargıda görülmesi gerektiğini, bankaya el koyma tarihinden itibaren 1 yıllık zamanaşımı süresi dolduktan sonra davanın açıldığını, bankanın borcunun sermayeyi aşması nedeniyle esasında borsadaki hisse senetlerinin de maddi bir karşılığının kalmadığını, Bankalar Kanunu'nun emredici hükümleri gereğince Fona devir işlemi nedeniyle Fonun haksız eyleme dayalı olarak sorumlu olduğu iddiasının dinlenemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir. Davalı Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu vekili, davanın idari yargının görevine girdiğini, Kurul kararının sermaye artışı aşamasında yapılan denetim sonucunda bankanın mali gücünün zayıflamış olması nedeniyle Bankalar Kanunu'nun 14/3. maddesine dayanılarak alındığını, oysa, Bankalar Kanunu'nun 14/5-a maddesine göre, hisselerin Fon tarafından alındığını, Fona devir sırasında da hisse senetlerinin ekonomik bir değerinin olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.Davalı HSBC Bank A.Ş. vekili, müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, davanın idari yargıda görülmesi gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir. Davalı TC Merkez Bankası vekili, görev itirazı ile birlikte husumet ve zamanaşımı definde bulunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, davanın BK'nın 60. maddesi uyarınca zamanaşımı süresi içerisinde açıldığı, davalılardan BDDK, TMSF ve TC Merkez Bankası'nın idari kuruluşlar olup, kendilerine yüklenen görevleri yerine getirmek amacıyla tesis ettikleri idari işlemlerden doğan zararın giderimi taleplerinin tam yargı davasının konusu olduğu ancak, davacının sahibi olduğu ileri sürülen hisse senetlerinin adedinin ve hangi aracı kurumda bulunduğunun davacının dava dilekçesinden anlaşılamadıgı, zararın hesabında uygulanan faiz oranının da yasal gerekçesinin' anlaşılamadıgı, hisselerin HSBC Bank'a devir ve temlikinde peştamaliye ücreti olarak belirtilen bedelin de davacı tarafından nasıl belirlendiğinin anlaşılamadıgı, Demirbank ve HSBC Bank'ın sorumluluğunun bulunmadığı, davalı BDDK tarafından tesis edilen idari işlemin hukuka aykırı olarak tesis olunduğuna dair delil bulunmadığı, davalı TMSF'nin diğer davalı BDDK tarafından tesis olunan idari işlemlerin ardından kanun gereği görev alan, bu işlemlerin icrasına ilişkin rehabilitasyon ya da tasfiye süreçlerinde rol oynayan ir kamu kuruluşu olduğu, bu nedenle dava konusu haksız fiilin ikasına iştirak etmiş kabul edilmesinin mümkün bulunmadığı, davalı Merkez Bankası'nın sorumluluğunu gerektirecek takdir hakkının kötüye kullanımına ilişkin delil bulunmadığı, anılan tazminat isteminin davalı Yatırımcıyı Koruma Fonu'nun kuruluşuna ilişkin yasal düzenlemede öngörülen garanti kapsamındaki alacaklar arasında bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili ile davalılardan BDDK vekili temyiz etmiştir. 1-Dava, davacının sahibi olduğunu iddia ettiği Demirbank A.Ş.'ye ait hisse senetlerinin anılan bankaya el konulmasından sonra bedel ödenmeksizin TMSF hesabına geçirilmesi nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir. Mahkemece tüm davalılar yönünden sorumlulukları ayrı ayrı incelenmek suretiyle, davanın esastan reddine karar verilmiştir. Ancak, Uyuşmazlık Mahkemesi'nin 27.05.2002 gün ve 2002/2021 sayılı kararında ayrıntılıca açıklandığı üzere, bir kamu tüzel kişisi olan TMSF'nin kendisine devredilen Demirbank'ın davacı ile aynı durumdaki yatırımcıların hisselerini önce her bir yatırımcı adına Takasbank'ta oluşturulan hesaplarda toplayıp, daha sonra mülkiyetini devralması işlemlerinin, bu kuruluşun kamu otoritesine ve yetkisine dayalı re'sen ve tek yanlı işlemi niteliği taşımasına, idarenin kamu gücüne dayalı her türlü eylem ve işlemlerine karşı açılacak davaların idari yargıda görülmesinin gerekmesine, TMSF'nin bu idari nitelikteki tek yanlı işlemleri nedeniyle davacının uğradığını iddia ettiği zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın ancak, idari yargı yerinde ve anılan davalının Bankalar Kanunu'nun 14/5-a-ab maddesiyle tanınan bu yetkisini kullanırken işlem muhataplarına karşı sorumluluğunu gerektirir hizmet kusurunun bulunup bulunmadığının idare hukuku ilkelerine göre saptanacak olmasının zorunlu bulunması karşısında, davalı TMSF yönünden yargı yolu bakımından görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde esas yönünden inceleme yapılması doğru görülmemiştir. 2-Davalı BDDK tarafından Demirbank'ın temettü dışında ortaklık hakkı ile yönetim ve denetiminin Bankalar Kanunu'nun 14/3. maddesine dayanılarak TMSF'ye devredilmesine ilişkin kararının tek yanlı idari nitelikte olduğundan arar iddiasının idari yargıda değerlendirilmesi mümkün olduğundan bu davalı yönünden de görevsizlik kararı verilmemesi doğru görülmemiştir. 3-Davalılardan TC Merkez Bankası aleyhine açılan davanın adı geçenin yasadan kaynaklanan görevlerini yerine getirirken davacıya bir zarar vermiş olması halinde, bu zararla ilgili davanın çözüm yerinin idari yargı olması karşısında, TC Merkez Bankası yönünden de görevsizlik kararı verilmemesi doğru görülmemiştir. 4-Davalılar Demirbank A.Ş. ve Yatırımcıyı Koruma Fonu'nun ise davalı bankanın davaya konu hisse senetlerini ihraç eden kurum olması ve BDDK ile TMSF'nin işlemleri sonucu hisse senetlerinin bankaya geri dönmemesi ve davalı fon yönünden ise SPK'nın 46/A maddesi hükümleri nazara alındığında bu davalılara husumet düşmemesi nedeniyle, haklarındaki davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmemesi de doğru görülmemiştir. 5-Bozma sebep ve şekline göre davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir. Sonuç: Yukarıda 1, 2, 3 ve 4 numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davacı vekili ile davalı BDDK vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın (BOZULMASINA), 5 numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 25.09.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.