MAHKEMESİ : İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİTARİHİ : 19/04/2011NUMARASI : 2006/923-2011/198Taraflar arasında görülen davada İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 19/04/2011 tarih ve 2006/923-2011/198 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 13/05/2014 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davacı temlik alan TMSF vekili Av.. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi .. tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkili şirketin yönetim ve denetim kurulu üyeleri olan davalıların davacı şirketin mal varlığının kasten azalmasına neden olduklarını ileri sürerek, şimdilik 10.000,00TL'nin, ıslah dilekçesi ile de 158.646,03 TL'nin davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalılardan vekili ile davalı S.. B.., S.. C.., U.. U.. davanın reddini savunmuşlardır. Diğer davalı, davaya cevap vermemiştir.Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna göre, davalı yönetim ve denetim kurulu üyelerinin şirkete verdikleri iddia edilen zarardan sorumlu tutulabilmeleri için öncelikle zararın varlığının tespiti, zararın davalıların eylemlerinden kaynaklanmış olmasının gerektiği, denetim ve yönetim kurulu üyelerinin sermaye borcunu yerine getirmeyen hisse sahiplerine karşı gerekli tedbirleri almadıklarını ispatlayan delil yada belge bulunmadığı, davalılar ..görev yaptıklan dönemde denetim raporunu 01.01.2004 ila 31.04.2004 arasında genel kurul denetimine sunmalan gerektiği, ancak denetime sunmaları gerektiği dönemde şirkete TMSF tarafından el konulması nedeniyle raporu sunmalarının imkan dahilinde olmadığı, bu nedenle zarardan sorumlu olmadıkları,hisse senetlerinin alım tarihlerindeki gerçek piyasa değerleri ile nominal değerleri arasında satın alan bakımından bir fark bulunduğunun kanıtlanamadığı, bu hisse senetlerinin değerlerinin sonradan kaybının söz konusu olmasının her zaman imkan dahilinde bulunduğu, bu değer kaybından dolayı yönetici ve denetçilerinin sorumlu tutulamayacağı, bu hisse senetlerinin gerçekten piyasa değerinin üzerinde bir değerden satın alınması olayının bilerek yapılması ve bundan bir zarar doğduğunun kanıtlanması gerektiği, asıl borçlunun sermaye koyma borcu altında bulunan hissedarlar olduğu, öncelikle hissedarlara başvurulması gerektiği, bu zararın asıl borçludan tahsil edilememiş olması gerektiği, ortada henüz zarara dönüşen temerrüt alacağı bulunmadığı, yönetim ve denetim kurulu üyelerinin sorumluluğundan söz etme imkanı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.1-Dava, davacı şirketin eski yönetim ve denetim kurulu üyeleri hakkında açılan sorumluluk davası olup, kural olarak, yönetim kurulu üyeleri şirket adına yaptıkları işlemlerden dolayı kişisel olarak sorumlu tutulamazlarsa da, öğretideki baskın görüşe göre, TTK’nın 336. maddesinde belirtilen hallerde ortaklığa ve ortaklık alacaklılarına karşı kusursuz olduklarını ispat etmedikçe tüm yöneticiler oluşan zarardan müteselsilen sorumlu olurlar. Yani yönetim kurulu üyelerinin görevlerini ifaları sırasında bir zarar oluşmuşsa, bu zararın üyelerin kusurlu eylemi sonucu meydana geldiğinin kabulü gerekmektedir. Başka bir deyişle, Türk Ticaret Kanunu yönetim kurulu üyeleri için kusur esasına dayanan bir sorumluluk öngörmüş ve yönetim kurulu üyeleri aleyhine kusur karinesi kabul etmiştir (Gönen Eriş, Ticari İşletme ve Şirketler, s:1941, 1942, 1999). Nitekim TTK’nın 338. maddesinde, yönetim kurulu üyelerinin kusur ve sorumluluklarının bulunmadığını ispat etmedikleri takdirde zarardan sorumlu oldukları düzenlenmiştir.Yine TTK.’nın 346. maddesinde, yönetim kurulu üyelerinin kural olarak müdürlerin sebebiyet verdikleri zararlardan sorumlu olmadıkları, ancak ehil olmayan müdürler tayin etmek veya onların şirket için zararlı olan iş ve işlemlerine karşı müsamaha göstermek veya idare meclisinin salahiyetli olmadığı hususlara müdürleri mezun kılmak suretiyle sebebiyet verdikleri zararlardan dolayı şirkete karşı 336. madde hükmünce sorumlu olacakları belirtilmiştir. Denetim kurulu üyelerinin de kusursuz olduklarını ispat etmedikçe zarardan sorumlu bulundukları, TTK’nın 559. maddesinde düzenlenmiştir. Somut olayda, şirket kasa hesabında muhasebe kayıtlarında görülmesine rağmen fiilen mevcut olmayan nakit paranın sayım ve tesellüm noksanları hesabına atılmasından ve bu paranın takibinin yapılmamasından, dava dışı şirket tarafından sağlanan fonların şirketin işletme sermayesi ihtiyacı için kullanılması gerekirken mali durumları bozuk olan ve hiç temettü dağıtmayacak olan şirket hisselerini alarak şirketi zarara uğratıklarından, şirkete sermaye koyma borcunu yerine getirmedikleri ve bakiye apel bocunun takibini yapmadıklarından dolayı davalıların anılan zarar kalemlerinden sorumlu oldukları iddia edilmiş, olup,mahkemece benimsenen bilirkişi kurulu raporu doğrultusunda yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.Oysa, yönetim ve denetim kurulu üyelerinin sorumlulukları yukarıda belirtilen yasa maddelerine göre belirlenmesi zorunlu olup,davalıların kusur ve sorumluluklarının bulunmadığını ispat etmedikleri takdirde mahkemece ilke olarak iddia edilen tüm zarar kalemlerinden sorumlu oldukları ve yine denetim kurulu üyesi bulunan davalıların sorumluluklarının, bu sıfatlarının dikkate alınarak ayrıca değerlendirilmesi gerektiği nazara alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, iddia edilen zarar kalemlerini anılan hükümler doğrultusunda yeterince değerlendirmeyen bilirkişi kurulu raporuna ve yanılgılı değerlendirmeye dayalı olarak isabetli görülmeyen gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış, kararın bu nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir.2-Bozma neden ve şekline göre davacı vekilinin vekalet ücretine ilişen temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA,(2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle vekalet ücretine ilişen temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, takdir olunan 1.100 TL duruşma vekalet ücretinin davalılardan alınarak TMSF'ye verilmesine, 13/05/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.