MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen davada ... Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 09/12/2010 tarih ve 2010/319-2010/491 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı şirket vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, bazı noksanlıkların ikmali için dosya mahalline gönderilmişti. Bu noksanlıkların giderilerek dosyanın gönderildiği anlaşılmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkilin davalı şirkette yirmi dört paya sahip ortak olduğunu, 18/05/2009 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurulda şirket yöneticiliğine ..., ... ve ...’ın, denetim kurulu üyeliğine ise ... ve ...’nin seçilmiş olduklarını, ... Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen soruşturma kapsamında sosyal güvenlik kurumuna karşı resmi belgede sahtecilik ve kamu kurum kuruluşları zararına dolandırıcılık suçlaması ile şirket yönetim kurulu üyelerinden ... ve ...’ye kamu davası açıldığını, ...’nin yönetim kurulu üyeliğinden istifa ederek yerine ...’ın atandığını, ...’ın istifası üzerine yeniden ...’nin yönetim kurulu üyeliğine atandığını, şirketin usulsüz yönetildiğini, 2010 yılı olağan genel kurul toplantısının yapılamadığını ileri sürerek, şirkete kayyım atanmasına karar verilmesini istemiştir. Davalı taraf, derdestlik itirazında bulunarak davanın reddini istemiştir.Mahkemece, tüm dosya kapsamına, toplanan delillere ve düzenlenen kök-ek bilirkişi raporlarına göre, davalı şirketin 2010 yılı olağan genel kurul toplantısının yapılmadığı, yönetim kurulu üyelerinden ... ile ...’nin tutuklu olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile, ... Devlet Hastanesinde görevli doktor ... ile ...’ın davalı şirkete kayyım olarak atanmasına karar verilmiştir. Kararı, davalı şirket temsilcileri temyiz etmişlerdirDava, davalı şirkete kayyım tayini istemine ilişkin olup, mahkemece davalı şirketin üç kişilik yönetim kurulundan iki üyenin tutuklandığı ve 2010 yılı olağan genel kurulunun yapılmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Ancak davalı şirketin 18/05/2009 tarihli olağanüstü genel kurulunda yönetim kuruluna üç kişi seçilmiş olup, bunlardan ikisi tutuklanmış ve mahkemece karar verilmeden önce 01/10/2010 tarihinde tahliye edilmişlerdir. TTK.’nın 315. maddesinde “275 inci madde hükmü mahfuz olmak üzere bir âzalık açılırsa idare meclisi kanuni şartları haiz bir kimseyi geçici olarak seçip ilk toplanacak umumi heyetin tasvibine arz eder. Bu suretle seçilen âza umumi heyet toplantısına kadar vazifesini yapar.İdare meclisi âzalarından biri iflâsa tabi kimselerden olup da iflâsına karar verilir veya hacir altına alınır yahut âzalık için lüzumlu kanuni vasıfları kaydederse, vazifesi sona ermiş olur. Ağır hapis cezasıyla veya sahtekârlık, emniyeti suiistimal, hırsızlık, dolandırıcılık suçlarından dolayı mahkumiyet halinde dahi hüküm aynıdır.” hükmü yer almaktadır. Somut olayda, dava dışı yönetim kurulu üyeleri üzerlerine atılı suçtan mahkum olmadıklarına ve mahkum olup da haklarında verilen karar kesinleşmediğine göre, yönetim kurulu üyelikleri sona ermemiştir. Bu nedenle yönetim kurulu üyelerinin bir kısmının tutuklandıklarından bahisle kayyım atanması kararı verilmesi doğru olmadığı gibi, TTK.’nın 365. maddesine göre de, genel kurulu olağanüstü toplantıya davet idare meclisine ait olduğu gibi, murakıplar da bu konuda yetkilidir. Açıklanan bu nedenlerle, mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken, kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün davalı yararına bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan sebeplerle davalı şirket temsilcilerinin temyiz itirazlarının kabulüyle, kararın davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 17/01/2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.