MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİTaraflar arasında görülen davada ... Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 03/11/2010 tarih ve 2009/870-2010/364 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili ile ... vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 15/01/2013 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davacı vekili Av. ... ile davalı ... vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkili şirket eski yöneticilerinin hukuken geçersiz bir takım sözleşmelerle şirketin bina ve eklentilerini üçüncü kişilere kullandırıp sattığını, ... Organize Sanayi Bölgesinde kurulu bulunan fabrika bina ve arazisinin de davalı ...'ne 06/09/2008 tarihli geçersiz sözleşme ile gerçek değerinin çok altında muvazaalı bir şekilde satıldığını, protokolün yapıldığı tarih itibariyle ...'ın şirketin geçerli temsilcisi olmadığını, davaya konu fabrika ve arazisinin 0705/2009 tarihli 8/1 sayılı ... kararı ile diğer davalı ...'ne tahsis edildiğini, yapılan tahsis işleminin de geçersiz olduğunu ileri sürerek, taşınmaz satış??na konu protokolün geçersizliğinin tespitini, ... ...'nün tahsis kararının iptalini, taşınmazın yeniden davacı adına tahsisini, protokolün 6. maddesi gereğince 2.500.000,00 TL cezai şartın yasal faiziyle davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekilleri, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, toplanan kanıtlara dayanılarak, 06/09/2008 tarihli protokolün taraflar arasında haricen düzenlendiği, noter huzurunda ya da tapu dairesinde yapılan bir sözleşmenin bulunmadığı, 4721 sayılı Medeni Kanun'un 706. maddesi, Borçlar Kanunu'nun 213. maddesi, Noterlik Kanunu'nun 89. maddesi, Tapu Kanunu'nun 26. maddeleri gereğince tapu siciline kayıtlı taşınmazların alım satımı, bağışlanması ve satış vaadi içeren işlemlerin geçerli olması için bu işlemlerin resmi şekilde yapılmasının gerektiği, davalı ... Bölgesi Müdürlüğü'nün yaptığı tahsis işlemlerinin idari nitelikte olduğu ve iptali ile yeniden davacı adına tahsis edilmesi yönündeki talebinin de öncelikle davalı idare tarafından değerlendirilmesi gerektiği, idarenin yapmış olduğu tahsis işleminde hukuki anlamda herhangi bir usulsüzlüğün de bulunmadığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, dava konusu protokolün geçersizliğinin tespitine ve iptaline, fazla taleplerin reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili ile davalı ... vekili temyiz etmiştir. 1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve dava konusu 06.09.2008 tarihli protokolü ve bu protokolün şartlarının yerine getirilip davacıya gerekli tüm ödemelerin yapıldığına dair 06.05.2009 tarihli belgeyi, davacıyı temsilen imzalayan ...’ın, davacı şirketin 13.05.2006 tarihli olağan genel kurul toplantısında yönetim kurulu üyeliğine 3 yıllığına seçilip, 15.05.2006 tarihli yönetim kurulu kararı ile de münferiden temsile yetkili kılınmış olmasına, davacı vekilinin anılan genel kurul kararının iptali veya geçersizliğinin tespiti için bir dava açılıp, TTK.’nun 382. maddesi uyarınca iptal davası açılan bu kararın icrasının geri bırakılmasına dair bir mahkeme kararı alındığını iddia ve ispat edememiş olmasına, bu durumda davacı adına ... ile sözleşme imzalayan iyi niyetli üçüncü kişilerin haklarının korunmasının gerekmesine, yine 06.09.2008 tarihli protokolün geçersizliğinin tespitinin istenmesi karşısında, aynı protokolün 6. maddesine dayanılarak cezai şart bedelinin tahsilinin istenemeyecek olmasına göre, davacı vekilinin tüm ve davalı ... vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.2- Ancak dava, 06.09.2008 tarihli protokolün geçersizliğinin tespiti, ... ...'nün 07/05/2009 tarihli ve 8/1 sayılı tahsis kararının iptali ile cezai şart bedelinin tahsili istemlerine ilişkindir. Dosyaya sunulan bilgi ve belgelerin incelenmesinden, davacı lehine dava konusu yer ile ilgili daha önceden 22.07.1999 tarihinde noterden arsa tahsis sözleşmeleri düzenlendiği, davacı şirketin 01.09.2008 tarihli yönetim kurulu kararı ile dava konusu fabrikanın (3.000.000) TL bedelle davalı şirkete devrine karar verildiği, 06.09.2008 tarihli protokol ile de ruhsatı tamamlanmamış fabrika binasının (3.000.000) TL bedelle davalı ...’ne satılmasının kararlaştırıldığı, aynı yer hakkında imzalanan 24.12.2008 tarihli arsa tahsis sözleşmesinin 6. maddesi uyarınca, davacının üç yılın sonunda inşaatı bitirmesi gerektiğinin, bitirmediği taktirde ...'nün arsayı geri alma hakkını kullanacağının, 13. maddesinde de davacının yükümlülüklerini yerine getirmemesi halinde ihtara gerek kalmaksızın tahsisin iptali başta olmak üzere, davacı hakkında tüm müeyyidelerin uygulanacağının bildirildiği, Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu Uygulama Yönetmeliği’nin 102/c maddesinde ise tahsisli arsaya yapılan inşaatın temel seviyesinin üstüne çıkması halinde, inşa edilmiş kısmın eski ve yeni katılımcılar tarafından rızaen belirlenecek bedelin ödendiğinin yönetim kuruluna belgelendirilmesi şartıyla, yeni katılımcıya arsanın tahsisinin veya satışının yapılabileceğinin öngörüldüğü, nitekim davacının sanayi tesisi kurma yükümlülüğünü yerine getiremediği için davacı ile davalı ... Bölgesi arasında 24.12.2008 tarihli arsa tahsis sözleşmesinin feshine dair noterde 12.05.2009 tarihli sözleşmenin imzalandığı ve ... ...'nün 07/05/2009 tarihli 8/1 sayılı kararı ile de dava konusu arsanın davalı ...’ne tahsis edildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda 06.09.2008 tarihli protokolün gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi olmayıp, arsa tahsis sözleşmesi gereği davacı tarafından yapılan fabrika binası üzerindeki hakların davalı şirkete devrini amaçlayan bir sözleşme niteliğinde olduğu, bu nedenle de resmi şekilde düzenlenmesinin gerekmediği ve mevcut haliyle geçerli bulunduğu sonucuna varılmalıdır. Zira dava konusu fabrika binasının üzerinde kurulduğu arsanın maliki davacı değil davalı ... olduğundan, öncelikle davacının gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi yapabilmesi mümkün değildir. Yine davacı tarafından süresi içinde sanayi tesisi kurma yükümlülüğü yerine getirilmediğinden, davalı ... Bölgesi arsa tahsis sözleşmesini feshetme yetkisini haizdir. Nitekim somut uyuşmazlıkta da olayların gelişimi bu şekilde olmuş, davacının fabrika binasını üç yılın sonunda bitirememesi nedeniyle arsa tahsis sözleşmesi 12.05.2009 tarihinde taraflarca feshedilmiş, yukarıda anılan Yönetmelik hükmü uyarınca da davacıya fabrika binasının bedelinin davalı ... tarafından tamamen ödendiğine dair 06.05.2009 tarihli belgenin sunulması üzerine, davalı ... tarafından, 07/05/2009 tarihli ve 8/1 sayılı kararla dava konusu arsa davalı ...’ne tahsis edilmiştir. Yukarıda birinci bentte de açıklandığı üzere, tüm bu belgeleri davacı adına imzalayan ..., davacı şirketin yetkili temsilcisi olup, TTK.’nun 382. maddesi uyarınca bir mahkeme kararı alındığının da iddia ve ispat edilememiş olması karşısında, davacı adına ... ile sözleşme imzalayan iyi niyetli üçüncü kişilerin hakları korunacağından, tüm bu belgelerin de geçerli olduğunun kabulü gerekir. Bu durum karşısında mahkemece, dava konusu protokolün geçersizliğinin tespitine ilişkin talebin de reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın davalı ... yararına bozulması gerekmiştir.3- Kabul şekli bakımından da işbu davada, taşınmazın (3.000.000) TL bedelle satışına dair protokolün geçersizliğinin tespiti ile (2.500.000) TL tutarındaki cezai şart bedelinin tahsili istenmektedir. Davacı ise dava değerini (10.000) TL olarak göstermiş ve mahkemece de anılan meblağ üzerinden (594) TL nispi karar ve ilam harcının tahsiline karar verilmiştir. Oysa, davanın değeri (5.500.000) TL olarak kabul edilmeli ve mahkemece 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 30 ve 32. maddeleri uyarınca, noksan harç tamamlanmadıkça müteakip işlemler yapılmamalıdır. Bu durum karşısında mahkemece yazılı şekilde hüküm kurulması dahi doğru olmamış, kararın kabul şekli bakımından da bu nedenle bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin tüm ve davalı ... vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) ve (3) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın mümeyyiz davalı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 990,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı ...'ne verilmesine, istek halinde aşağıda yazılı 125,70 TL harcın temyiz eden davacıya iadesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davalı ...'ne iadesine, 17/01/2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.