Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8724 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 14636 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : İSTANBUL 41. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİTARİHİ : 04/04/2013NUMARASI : 2011/152-2013/77Taraflar arasında görülen davada İstanbul 41. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 04/04/2013 tarih ve 2011/152-2013/77 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkilinin dava dışı T.. K..Plastik ve Turizm San. A.Ş'nin %42,5 hisse ile ortağı olup, davalıların ise şirket yönetim kurulu üyesi olduklarını ve TTK'nın 335, 336, 339. maddeleri ile BK'nın 548. maddesi ve ilgili diğer mevzuatın kendilerine yüklemiş olduğu yükümlülükleri ihlal ederek bu davranışlarıyla, kötü yönetimleriyle ve kendilerine verilen yetkiyi suistimal ederek şirketi, alacaklılarını, yönetim dışı ortakları ve devleti kasten zarara uğrattıklarını, davalıların şirketle aynı konuda faaliyet gösteren dava dışı T..S..Turizm ve Ticaret A.Ş'nin de ortağı ve yönetim kurulu üyesi olmakla rekabet yasağına aykırı davrandıklarını ve ortağı oldukları diğer şirket aracılığıyla usulsüz işlemler gerçekleştirdiklerini, şirket ve ortaklarını zarara soktuklarını, şirket denetçisinin de bu duruma göz yumarak usulsüzlüğe ve doğan zarara ortak olduğunu ileri sürerek, davalıların haksız rekabetinin tespiti ile usulsüz eylem ve işlemlerinden dolayı ortağı oldukları şirkete ve yönetim dışı ortaklara verdikleri zararın tespit edilerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 5.000 TL'nin ticari avans faiziyle birlikte davalılardan tazmini ile şirkete ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar E.. N.. ve R.. K.. vekili, davanın TTK'nın 341. maddesine aykırı olarak dava şartı yerine getirilmeden açıldığını, TTK'nın 335. maddesine dayanan talebin zamanaşımına uğradığını zira, dava dışı T.. Seyahat Turizm ve Ticaret A.Ş'nin yönetim kurulu üyelerinin yaklaşık 3 yıl önce seçildiklerini, müvekkilleri aleyhine aynı sebebe dayalı olarak açılmış derdest bir dava olduğunu savunarak, davanın usulden ve davacı tarafın iddialarının hiçbirinin doğru olmadığını, dava dışı şirket genel kurullarında genel kurulun iradesiyle müvekkillerine TTK'nın 334 ve 335. maddelerinde belirtilen konularda yetki verildiğini savunarak, davanın esastan da reddini istemiştir.Davalı C.. K.. vekili, TTK'nın 335. maddesine davayı işbu davada davacı olma hakkının dava dışı şirkete ait olmakla, davacının dava açma yetkisinin bulunmadığını savunarak, davanın husumetten reddini ve iki şirketin iştigal konularının farklı olup, müvekkilinin haksız rekabeti ve zararlandırıcı işlemlerinin söz konusu olmaması nedeniyle esastan de reddini istemiştir.Mahkemece iddia, savunma, toplanılan deliller ve tüm dosya kapsamına göre, TTK'nın 341. maddesi uyarınca anonim şirket yönetim kurulu üyeleri hakkındaki sorumluluk davasının şirket adına denetçiler tarafından açılması ve dava açılması hususunda genel kurul kararı bulunması gerektiği, davacının 10.08.2011 tarihli genel kurulda gündemde olmamasına rağmen sorumluluk davası açılması hakkında karar verilmesini talep ettiği, ancak bu hususun gündemde olmaması nedeniyle görüşülmediği, davacının sorumluluk davası açılması hakkındaki talebinin kabul ya da reddine ilişkin olarak genel kurulda alınmış bir karar bulunmadığı, anılan yasa hükmü uyarınca genel kurulda yönetim kurulu üyeleri hakkında dava açılmamasına karar verilmesi ve azınlığın dava açılması hususunda oy kullanması halinde şirketin dava açmaya zorunlu olduğunun düzenlendiği, davalıların 2002 tarihinde yönetim kurulu üyesi olarak atandıkları davacı tarafa, şirket genel kurulunun davaya muvafakatine ilişkin kararı ve denetim kurulu üyelerinin muvafakatleri ile denetim kurulu üyelerinin vekaletnamesini sunması için verilen süre ve kesin sürede bu hususun davacı tarafça yerine getirilmediği gerekçesiyle, davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.1-Dava, şirket yönetim kurulu üyeleri aleyhine sorumluluk davası olarak açılmış olup, mahkemece yukarıda özetlendiği şekilde davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmiş ve mahkemece verilen karar sonrasında davacı vekili ile davalılar N.. E.. ve R.. K.. vekili tarafından ortak imzalarını içerir, davacının davalı C.. K.. dışında kalan diğer davalılar aleyhine açtığı davasından ve davaya konu uyuşmazlıktaki tüm hak ve fer'ilerinden gayri kabili rücu kaydıyla feragat ettiğini bildirir 5.8.2013 havale tarihli dilekçe ibraz edildiği anlaşılmıştır. Uyuşmazlık, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri niteliktedir. Davadan feragat karar kesinleşinceye değin yapılabilir ve HMK’nın 307 vd. maddeleri uyarınca yapıldığı anda kesin hükmün sonuçlarını doğurur. Öte yandan, HMK’nın 74. maddesi uyarınca davadan feragat için vekilin vekaletnamesinde özel olarak yetkilendirilmiş olması gerekir. Bu belirtilen yasal ilkeler dairesinde yapılan incelemede yerel mahkeme kararının mümeyyiz davacı bakımından süresinde temyiz edilmiş olmakla henüz kesinleşmediği, davacı vekilinin vekaletnamesinde davadan feragat için özel olarak yetkilendirilmiş olduğu gözlenmiştir. Bu durumda, davacı vekilinin davadan feragate ilişkin beyanının yukarıda sayılan davalılar bakımından sonuç doğurucu nitelikte olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, davada bir miktar tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili talep edilmiş, bir başka söyleyişle iddianın ileri sürülüş biçimine göre davalılar arasında teselsül söz konusu olmakla, davacı yan vekilinin müteselsil borçlulardan bir kısmı hakkındaki davadan, alacak haklarından feragat etmiş olmasının, BK’nın 145 ve 147. maddeleri çerçevesinde diğer müteselsil borçlu davalılara da sirayet edip etmeyeceği hususunun da değerlendirilmesi gerekmekte olup, Yargıtay İBK’nın 11.4.1940 gün ve 70 sayılı ve HGK’nın 21.11.1981 gün ve 1981/2-551 sayılı kararları uyarınca bir kısım davalılar hakkındaki davadan feragate ve bu feragatin diğer davalılar bakımından da sonuç doğurup doğurmayacağına ilişkin değerlendirme yapılarak sonucuna göre bir hüküm verilmesini teminen yerel mahkeme kararının re'sen bozulmasına karar vermek gerekmiştir. 2-Bozma sebep ve şekline göre, mümeyyiz davalılar vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, kararın re'sen BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 7.5.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.