MAHKEMESİ : ANKARA 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİTARİHİ : 21/12/2011NUMARASI : 2009/59-2011/659Taraflar arasında görülen davada Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 21/12/2011 tarih ve 2009/59-2011/659 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 14.01.2014 günü hazır bulunan davacı vekili Av. T.. S.. ile davalı vekili Av. A. I. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkili ile davalı Banka arasında 15.02.2008 tarihli (1.330.000) İsviçre Frangı bedelli kredi sözleşmesi imzalandığını, sözleşmede aylık net faiz oranının % 0,52 (yıllık % 6,24), tutarının (26.055,38) İsviçre Frangı, kur oranının da (1.0845) TL olarak kararlaştırıldığını, müvekkilinin 15.12.2008 tarihine kadar kredi taksitlerini düzenli şekilde ödediğini, ancak davalının 13.01.2009 tarihli bir ihtarname göndererek, yıllık faiz oranını % 9'a çıkardığını bildirerek Şubat 2009 ayından itibaren 50 ay boyunca aylık (27.607,44) İsviçre Frangı ödenmesini istediğini, sözleşmenin davalıya bu hakkı veren bir maddesi var ise bu şartın müvekkilince muzayaka ve gabin altında kabul edildiğini, ayrıca müvekkilinin krediyi kullandığı tarihteki kur oranlarının birkaç ay içinde % 38 oranında artacağını öngöremeyeceğini, davalının buna rağmen anılan şartlarda tahsilat yapmaya devam ettiğini ileri sürerek, asıl davada kredi taksitlerinin 15.02.2009 tarihinden başlayıp sözleşmenin sonuna kadar aylık net % 0,52 faiz oranı üzerinden (26.055,38) İsviçre Frangı olarak ödenmesi ve İsviçre Frangı'nın kur karşılığının (1.0845) TL olarak sabitlenmesi suretiyle sözleşmenin uyarlanmasını, birleşen birinci davada, fazladan ödenen (41.609,30) TL'nın, birleşen ikinci davada, fazladan ödenen (21.952,97) TL'nın, ödeme tarihlerinden itibaren avans faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir Davalı vekili, müvekilinin uygulamasının sözleşme hükümlerine ve ekonomik şartlara uygun bulunduğunu, davacının basiretli bir tacir gibi hareket etmesi gerektiğinden uyarlamanın talep edemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davalın Bankanın sözleşme hükümlerine dayanarak faiz oranlarını artırmasının, yurtiçinde ve yurtdışında faizlerin düştüğü bir dönemde ekonomik gerekçelere dayanmadığı ve bu nedenle iyi niyet kurallarına aykırı olduğu, ancak dövize endeksli kredilerde tüm kur farklarının müşterilere ait bulunduğu ve taraflar arasındaki sözleşmenin 17. maddesi uyarınca da davacının kur oranlarının kredi kullanma tarihindeki oran üzerinden sabitlenmesi talebinin yerinde olmadığı gerekçesiyle, asıl davada davanın kısmen kabulü ile 15.02.2009 - 15.01.2010 dönemi aylık taksidin (26.055,38) İsviçre Frangı, 15.01.2010 tarihinden 15.01.2013 son takside kadar (26.726,40) İsviçre Frangı olarak ödenmesi ve sözleşmenin bu şekilde uyarlanması gerektiğinin tespitine, birleşen ilk davanın kısmen kabulü ile (27.315,79) TL'nın, birleşen ikinci davanın kısmen kabulü ile (8.655,98) TL'nın temerrüt faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir. 1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.2- Ancak asıl ve birleşen davalar, davalı Banka'nın taraflar arasında imzalanan 15.02.2008 tarihli genel kredi sözleşmesi hükümlerine aykırı davranarak 13.01.2009 tarihli ihtarname ile çıkardığı muarazanın önlenmesi istemine ilişkindir. Her ne kadar davacı vekilince sunulan asıl ve birleşen dava dilekçelerinde, davanın uyarlama davası olduğu ileri sürülmüş ve mahkemece de bu kapsamda hüküm kurulmuşsa da, davalarda 15.02.2008 tarihli sözleşme hükümlerinin değişen şartlara uyarlanması istenmeyip, davalının bu sözleşme ile kendisine tanınan hakları iyiniyet kurallarına aykırı bir şekilde kullanmasının önlenmesi talep edildiğinden, davanın uyarlama davası olarak nitelendirilmesi doğru değildir. Esasen bir tacir olan davacının basiretli davranmak yükümlülüğü bulunduğundan, imzaladığı sözleşme hükümlerinin değişen şartlara uyarlanmasını isteyebilmesi, kural olarak mümkün de değildir. Somut uyuşmazlıkta da her ne kadar taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 4.1., 4.2., 4.3. ve 17. maddeleri davalı bankaya faiz artırımı yapmak ve dövize endeksli kredi açılması halinde kur farklarını belirlemek yetkisi vermişse de, bu yetkinin de MK.'nın 2. maddesinde düzenlenen iyiniyet kurallarına uygun bir şekilde kullanılması gereklidir. Mahkemece de bu kapsamda bir inceleme yapılmışsa da görüşüne başvurulan bilirkişi raporundaki tespitler, hüküm kurulması için yeterli değildir. Zira anılan raporda daha çok TCMB. finansal istikrar raporlarına değinilmiş ve yurt dışı faiz oranlarından yararlanılmış, yurt içi piyasada diğer bankaların benzer nitelikteki kredilere uyguladığı faiz ve kur oranları incelenmemiştir. Ayrıca her ne kadar 05.01.2010 tarihinden itibaren faiz oranının %7 olarak uygulanması konusunda taraflar arasında bir mutabakat oluşmuşsa da bu oranın 2009 yılı için de davalı bankaca uygulanması gerektiği yönündeki kabul doğru değildir. Yine davalı bankanın TCMB. kur oranlarını uygulamak gibi bir zorunluluğu da bulunmamaktadır. Dolayısıyla somut uyuşmazlık yönünden 2010 yılından itibaren kredinin son taksitine kadar %7 faiz oranı üzerinden hesaplama yapılması doğru olmuş, ancak bu oranın 2009 yılı için de uygulanması ve tüm kredi dönemi için TCMB. kur oranlarına göre davacı lehine kur farkı hesaplanması doğru olmamıştır. Döviz kurlarında meydana gelen artışın öngörülemeyeceğine ve bu nedenle de kur oranının 1,0845 TL. olarak sabitlenmesi gerektiğine dair davacı talebinin ise dinlenemeyeceği tabii olduğu gibi mahkemenin de kabulündedir. Bu durum karşısında mahkemece, yeni bir bilirkişi heyeti oluşturularak, öncelikle yurt içindeki diğer bankaların aynı nitelikteki krediye, dava konusu dönemde uyguladığı faiz ve kur oranlarının incelenmesi, buna göre davalı bankanın faiz ve kur farkı uygulamasının MK.'nın 2. maddesinde düzenlenen iyiniyet kurallarına aykırı derecede fahiş olup olmadığının değerlendirilmesi ve taraflar arasındaki uyuşmazlığın yukarıda belirtilen şekilde incelenip değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayanılarak, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bu nedenle davalı yararına bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.100,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 16.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.