Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8519 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 1031 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : ANKARA 17. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 18/09/2012NUMARASI : 2009/796-2012/489Taraflar arasında görülen davada Ankara 17. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 18/09/2012 tarih ve 2009/796-2012/489 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davalı-birleşen davanın davacısı vekili ile katılma yoluyla davacı-birleşen davanın davalısı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 06/05/2014 günü hazır bulunan davacı- birleşen davada davalı vekili Av. T.. K..Ç.. ile davalı-birleşen davada davacı vekili Av. E..T.. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, taraflar arasında 01.11.2006 tarihli yönetim hizmet sözleşmesi akdedildiğini, anılan sözleşmenin 3. maddesinde yönetim hizmetlerinin nelerden ibaret olduğunun, 4. maddesinde ise davacıya tanınan yetkilerin belirlendiğini, 15.01.2009 tarihinde sözleşmenin davalı tarafından haksız olarak fesh edildiğini, bu tarih itibariyle alacağının bir kısmının ödenmediğini, genel kurul kararıyla yönetim kurulu üyeliğinden de çıkarıldığının bildirildiğini, müvekkilinin sözleşmede belirtilen sürenin çok üzerinde mesai harcadığını, karşılıklarının ödenmediğini, bunun kayıtlar ile sabit olduğunu, davalının müvekkilinin tüm yetkilerini elinden almak, makam odasını boşalttırmak ve onu iş yerine sokmamak suretiyle sözleşmeyi fesh ettiğini, manevi haklarını da ihlal ettiğini, sözleşmede belirtilen cezadan da sorumlu olduğunu ileri sürerek, ücret ve mesai alacağı olan 72.558.78 TL'nin, 100.000 ABD doları cezai şartın, haksız fesih sebebiyle mahrum kaldığı karın şimdilik 100.000 TL'si ile 100.000 TL manevi tazminatın avans faiziyle tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, sözleşmenin haksız fesh edilmediğini, feshin asıl sebebinin davacının sözleşmenin devamını imkansız kılan kusurlu, kötü niyetli ve suistimal içeren hal ve hareketleri olduğunu, davacının murahhas aza, genel müdür ve genel koordinatör sıfatı çerçevesinde yetkilerini kötüye kullandığını, otelde bir yönetim ve yetki karmaşası yaşanmasına sebep olduğunu, otel müdürlüğünün de kendisine verilmek suretiyle yeni bir ücret talebi bulunduğunu, kendine karşı çıkanların iş akitlerine son verdiğini, şirket hukuk müşavirinin ve insan kaynakları müdürünün baskılar sonucu istifa ettiklerini, piyasaya olan borçlarını ödeyebilmek için şirket ortaklarından açıktan para talep ettiğini, sözleşmenin haklı nedenlere dayalı olarak feshedilmesi nedeniyle cezai şartın olamayacağını savunarak, davanın reddini talep etmiştir. Birleşen davada davacı, davalının görev yaptığı dönemde müvekkili hesaplarından yüklü miktarlarda paralar çektiğini ve borçlu bulunduğunu ileri sürerek, 64.721.96 TL'nin tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, iddia, savunma, toplanan kanıtlar ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, taraflar arasında sözleşmenin imzalandığının çekişmesiz bulunduğu, anılan sözleşme uyarınca yönetim hizmetlerine ilişkin yönetim kurulu üyeliği çerçevesinde ifa edilecek yönetimi temsil etme ve genel koordinatörlük görevi verilen davacının, sözleşmede belirlenen yetki ve görevlerinin, davalı şirket yetkililerince alınarak başkasına verildiği, yönetim katındaki odasının değiştirilerek ve şirket güvenlik görevlileri nezaretinde yeni belirlenen odasına giriş ve çıkış yapmasının sağlandığı, bu durumların sözleşmenin davalı tarafından feshi niteliğinde olduğu, süresinden önce feshin haklı nedene dayandığının kanıtlanmadığı, davacının belirlenen cazai şartı talep edebileceği, davalı şirkete ait otel ile ilgili olarak, işletme ticari faaliyetlerinde ihtiyaç duyduğu yönetim hizmetlerine ilişkin yönetim kurulu üyeliği çerçevesinde ifa edilecek yönetimi temsil temsil etme ve genel koordinatörlük görevinin verilmesi ve mesai süresinin aylık normal çalışma süresi toplamının en fazla yarısı ile sınırlı olmak üzere söz konusu mesai ve sürenin yönetici tarafından yer ve mekan zorunluluğu aranmadan belirleneceğinin ön görülmesi nedeniyle, davacının fazla mesai adı altında ücret talebinde bulunamayacağı gibi sözleşmede öngörülen cezai şartın sözleşmeden dönme cezası niteliğinde olması nedeniyle sözleşmenin süresinden önce feshine bağlı başka ad altında tazminat talebinde bulunamayacağı, mahrum kalınan kara ilişkin talebin de yerinde görülmediği, sözleşmenin feshine kadar talep edebileceği alacak tutarının toplam 175.913.60 TL olduğu, davacının kabulünde olduğu gibi kendisine yapılan ödeme tutarının 188.339.99 TL bulunduğu, sözleşmeye bağlı alacağı olmadığı gibi davacıya 12.426.39 TL fazla ödeme yapıldığı, davalı eylemlerinin, davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu, BK'nın 49. maddesi uyarınca manevi tazminat koşullarının oluştuğu gerekçesiyle asıl davanın kısmen kabulüne, 100.000 USD'nin dava tarihinden itibaren devlet bankalarınca USD ile açılan 1 yıl vadeli mevduat uygulanan faiziyle, 20.000.00 TL manevi tazminatın ise dava tarihinden itibaren işletilecek ticari işlerde uygulanacak temerrüt faiziyle birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine, birleşen davanın kısmen kabulü ile 12.426.39 TL'nin dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiştir.Kararı, davalı-birleşen davanın davacısı vekili ile katılma yoluyla davacı-birleşen davanın davalısı vekili temyiz etmiştir.1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, davacı-birleşen davanın davalısının, davalı birleşen davanın davacısı şirketin ortağı, yönetim kurulu ve genel müdürü olmasına, ayrıca taraflar arasında 01.11.2006 tarihinde imzalanan yönetim hizmetleri sözleşmesiyle davacı-birleşen davanın davalısının, davalı-birleşen davanın davacısının işlettiği otelle ilgili olarak ücret karşılığında yönetimi temsil etme ve genel koordinatörlük hizmeti üstlenmiş bulunmasına, dosya kapsamından anılan sözleşmenin davalı-birleşen davanın davacısı tarafından haksız şekilde feshedildiğinin anlaşılmasına, sözleşmede davacı-birleşen davanın davalısının mesai süresinin kendisi tarafından planlanacağının kararlaştırılmış olmasına, yer ve zaman zorunluluğu altında bulunmamasına, fazla mesai ücretini talep etme koşullarının olmamasına, somut olaya uygulanması gereken mülga 6762 sayılı TTK'nın 3. maddesi uyarınca uyuşmazlığın ticari iş niteliğinde bulunmasına, davalı-birleşen davalı aleyhine hükmedilen manevi tazminatın ticari işlerde uygulanan temerrüt faiziyle tahsiline karar verilmesinde bir yanlışlık olmamasına göre, taraf vekillerinin aşağıdaki bentlerin kapsamları dışında kalan ve yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.2-Asıl dava, taraflar arasında düzenlenen yönetim hizmetleri sözleşmesinin haksız feshedildiği iddiasına dayalı, yönetim ve genel koordinatörlük hizmetleri bakiye ücreti, fazla mesai ücreti, cezai şart ve mahrum kalınan kazanç ile manevi tazminatın tahsili, birleşen dava ise, fazladan tahsil edilen paranın iadesi istemine ilişkindir.Mahkemece, ikinci bilirkişi raporuna itibar edilerek yazılı şekilde asıl davada davacının yönetim ve genel koondinatörlük hizmeti ücret alacağı bulunmadığı, birleşen davada ise davacı-asıl davanın davalısının alacağının 12.426.39 TL olduğu kabul edilerek hüküm kurulmuştur. Anılan bilirkişi raporunda, asıl davada davacı-birleşen davanın davalısı tarafından şirketten tahsil edildiği kabul edilen tutardan, sözleşme uyarınca hak edilen tutar mahsup edilmiş, aradaki fark birleşen davada davacı alacağı olarak belirlenmiştir. Ancak, anılan raporda asıl ve birleşen davada talepler toptancı bir yaklaşımla değerlendirildiği gibi kabuller de dosya kapsamına uygun değildir. Ayrıca, ek raporda taraf vekillerinin itirazları da giderilmemiştir. Zira, asıl davada davacı diğer talepleri dışında genel koordinatörlük ve yöneticilikten kaynaklanan 2008 Aralık ve 2009 Ocak ücretiyle hiç ödenmeyen fazla mesai ücreti olan 72.558.78 TL'nin tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Başka bir anlatımla, talep edilen bu kalem alacak içinde yönetim ve koordinatörlük hizmet alacağını bu iki ay ücretine hasretmiş, kalan kısmın ödenmeyen fazla mesai alacağı olduğunu belirtmiştir. Davacının bu iki ay alacağına ilişkin olarak ayrıca bir değerlendirme yapılmamış, defter ve diğer kayıtlarda bu aylara ilişkin ödemenin olup olmadığı tam olarak açıklığa kavuşturulmamış, yöneticilik ve genel koordinatörlük hizmet bedeliyle ilgili olarak dava edilmeyen diğer aylar da değerlendirilerek inceleme yapılmıştır. Öte yandan, birleşen davada davacı taraf, davalı-birleşen davanın davacısının fazladan paralar tahsil ettiğini, iade etmediğini ileri sürmüş, 'avans', 'iş avansı' ve 'yönetim kurulu üyesi ücreti' gibi adlarla tahsil edilen ve imzasını içeren belgeler sunmuştur. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda anılan belgelerin içeriği, tutarları, kayıtlarda yer alış şekli tam açıklanmamış, davacı-birleşen davanın davalısının, imzasını taşıyan avansların tamamını alacağına mahsuben aldığı yönündeki beyanı esas alınarak inceleme yapılmıştır. Ancak, davalı-birleşen davanın davacısının, davasın dayandırdığı işbu makbuzların tamamının davacı-birleşen davanın davalısının sözleşmeden kaynaklanan hizmet ücretine mahsuben verildiği yönünde bir kabulü bulunmamaktadır. Eksik inceleme ve yanlış değerlendirmeye dayalı hüküm kurulması doğru görülmemiştir.Bu durum karşısında, asıl davada davacının yöneticilik ve koordinatörlük hizmet bedelinin Aralık 2008 ve Ocak 2009 aylarına ilişkin kısmının eksik ödendiğini, birleşen davada ise davacı-asıl davada davalının, 'avans', 'iş avansı', 'yönetim kurulu ücret avansı' gibi adlarla fazladan kendisinden para tahsil edildiğini, davalı-birleşen davanın davacısının zimmetinde alacağının bulunduğunu dava ettiği dikkate alınıp, iddialar ve savunmaların, davalı-birleşen davanın davacısının defter ve kayıtlar ile tarafların dayandıkları deliller ve beyanlarının bu çerçevede incelenmesi, gerektiğinde bu yönde denetime uygun ek rapor alınması veya yeniden uzman bilirkişi kuruluna inceleme yaptırılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın taraflar yararına bozulması gerekmiştir.3-Asıl davada yazılı tutarda davacı yararına manevi tazminata hükmedilmiştir. Ancak, manevi tazminat, 22.06.1966 tarih ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nda da etraflıca açıklandığı üzere, ne bir ceza ne de gerçek anlamda bir tazminattır. Zarar uğrayanın manevi ısdırabını bir nebze dindiren, ruhsal tahribatını onaran bir araçtır. Manevi tazminatın kapsamını takdir hakkı, kural olarak yargıca aittir. Yargıç, manevi tazminatın tutarını belirlerken, hak ve adalete uygun davranmalı, hukuk biliminden yararlanmalı, toplumun sosyal, ekonomik ve moral yapısını ve özellikle de somut olayın koşullarını gözetmelidir. Takdir edilecek tutar, kamuoyu ve sosyal vicdanda kabul görmeli, diğer yandan ise zarar gören açısından zenginleşme aracı olmamalıdır. O halde, manevi tazminat isteminin taraflar arasındaki sözleşmenin feshi ve fesih şeklinden kaynaklandığı, manevi zararın meydana geldiği tarih, tarafların konumları, paranın alım gücü ve somut olayın diğer özellikleri dikkate alınarak daha makul oranda asıl davada davacı yararına manevi tazminata karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın davalı-birleşen davanın davacısı yararına bozulması gerekmiştir.4-Ayrıca, birleşen davada talep edilen alacağın ticari işlerde uygulanması gereken avans oranı üzerinden temerrüt faiziyle tahsili istenilmesine rağmen yazılı şekilde yasal faize hükmedilmiştir. Ancak, somut olaya uygulanması gereken mülga 6762 sayılı TTK'nın 21/2. maddesi uyarınca, taraflardan yalnız biri için ticari iş mahiyetinde olan sözleşmeler, kanunda aksine hüküm olmadıkça, diğer için de ticari iş sayılacaktır. Mevcut sözleşme, ticari nitelik taşımaktadır.Bu durum karşısında, birleşen davada da talep gibi ticari işlerde uygulanması gereken avans oranı üzerinden temerrüt faizine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde yasal faize karar verilmesi de yanlış olmuş, kararın bu yönüyle de davalı-birleşen davanın davacısı yararına bozulması gerekmiştir.SONUÇ:Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2), (3) ve (4) numaralı bentte açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile kararın BOZULMASINA, takdir olunan 1.100,00 TL duruşma vekalet ücretinin taraflardan alınarak yek diğerine verilmesine, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 06.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.