Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 843 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 12121 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİTARİHİ : 11/03/2013NUMARASI : 2011/483-2013/49Taraflar arasında görülen davada İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 11/03/2013 tarih ve 2011/483-2013/49 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında yapılan acentelik sözleşmesinin davalı tarafından feshedildiğini ve sözleşmenin sona ermesinden sonra tarafların cari hesap konusunda anlaşamadıklarını, müvekkilinin davalıya ileri vadeli onlarca çek verip teslim etmiş olmasına rağmen davalının çekleri yok sayarak 36.371, 30 TL üzerinden müvekkili aleyhine icra takibi başlattığını ve yine davalının tek taraflı olarak 5.814,19 TL vade farkı tahakkuk ettirdiğini, takip tarihi itibariyle müvekkilinin borcunun 5.971,30 TL olduğunu ileri sürerek, Beyoğlu 2.İcra Müdürlüğü'nün 2011/21701 Esas sayılı dosyası üzerinden yürütülen takibin dava tarihi itibariyle 30.400,00 TL'lik kısmı yönünden iptaline, müvekkilinin 5.971,30 TL borçlu olduğunun tespitine ve %40 inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, taraflar arasındaki acentelik sözleşmesinin feshinden sonra ödenmeyen prim borçlarına karşılık müvekkili tarafından davacı aleyhine icra takibi başlatıldığını, icra takibinin sonrasında davacı borçlu tarafından kısmi ödemelerde bulunulduğunu ve müvekkilinin 10.10.2011 tarihi itibariyle davacıdan 19.849,04 TL alacaklı olduğunu, davacının kötüniyetli olarak borcunu inkar ettiğini savunarak, davanın reddini ve müvekkili lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece iddia, savunma, toplanan deliller, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasında düzenlenen acentelik sözleşmesinin feshedildiği ve davalı tarafından davacı aleyhine icra takibi başlatıldığı, davacı borçlunun iddiasına konu toplam 23.400,00 TL bedelli 5 adet çekin keşide tarihlerinin takip tarihinden sonraki tarihlere ilişkin olup, takip tarihinde tahsil edilmemiş olması nedeniyle davacı borçlunun borcunun takip tarihi itibariyle 36.371,30 TL olduğu, davacı iddiasına konu çeklerin icra takip tarihi itibariyle davalı alacaklı tarafından henüz tahsile konulmamış, icra takibine konu edilmemiş olduğu gerekçesiyle, ispatlanamayan davanın ve davalının yasal koşulları oluşmayan kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.Dava, davalı tarafından davacı aleyhine Beyoğlu 2. İcra Müdürlüğü'nün 2011/21701 Esas sayılı dosyası üzerinden yürütülen takibin dava tarihi itibariyle 30.400,00 TL'lik kısmı yönünden iptali, davacının 5.971,30 TL borçlu olduğunun tespiti ve %40 kötüniyet tazminatı istemine ilişkin olup, mahkemece yukarıda özetlendiği şekilde davanın ispatlanamadığı gerekçesiyle reddine karar verilmiştir. Ancak, mahkemece yapılan inceleme sonucunda davalının takip tarihinden önce davalıdan almış olduğu ileri tarihli çek bedellerini alacağından mahsup etmeden icra takibine giriştiği anlaşılmıştır. Her ne kadar mahkemece davalı sigortacının kaydına alınan ve takip tarihi itibariyle henüz ödenmemiş olan bu çekler nazara alınmaksızın hüküm kurulmuş ise de, 5951 sayılı Çek Kanunu uyarınca ileri tarihli çeklerin üzerinde yazılı tarih gelmeden takibata konu edilemeyeceği, davalı alacaklı tarafından bu çekler için vade farkı ve vade farkı üzerinden BSMV uygulaması yapılarak davacı hesabına borç kaydedildiği de gözetildiğinde, davalının bu çeklerin toplam tutarının, davacının toplam borcundan düşerek icra takibine girmesi gerekmekte iken, belirtilen husus gözetilmeden takip yapması nedeniyle davacının takip tarihi itibariyle bu miktarda borçlu olmadığına dair işbu davayı açmasında hukuki yararı tartışmasız olup, bu ilke çerçevesinde alınan bilirkişi raporları gözetilerek davacının takip tarihi itibariyle takibe konulu borcun ne miktarından sorumlu olduğu saptanıp, sonucuna göre karar vermek gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, hükmün bu nedenle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 15.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.