Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8406 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 11549 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİTaraflar arasında görülen davada ... 17. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 21/05/2015 tarih ve 2014/1096-2015/217 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkili şirkete nakliyat sigorta poliçesi ile sigortalı dava dışı ... ve Tic. A.Ş.’ye ait iç fındık emtiasının ... Limanı’ndan ... Limanı’na davalı tarafından taşındığını, taşıma sırasında konteyner içine su girmesi sonucu emtianın ıslanarak hasarlandığını, müştereken yapılan ekspertiz sonucu emtiada 46.695,27 USD hasar tespit edildiğini ve belirlenen bu miktarın müvekkili tarafından 01/03/2011 tarihinde sigortalısına ödediğini, böylece müvekkilinin TTK’nın 1301 m. ve temlik hükümleri uyarınca sigortalısının haklarına halef olduğunu, alacağın tahsili için başlatılan icra takibinin davalının haksız itirazı ile durduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamını talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, yetki, hak düşürücü süre itirazında bulunmuş, nakliyat abonman mukavelesinin 01/01/2011 -01/01/2012 tarihleri arasında geçerli olduğunu ancak, poliçenin 02/12/2010 ve konişmentonun 05/12/2010 tarihinde düzenlendiğini, buna göre abonman mukavelesinin geçersiz olduğunu, abonman mukavelesinin geçerli olması ihtimalinde dahi poliçede kayıtlı sigortalı ... ve Tic. A.Ş.’nin satım ve taşıma ilişkisi bakımından sigortalanabilir menfaati bulunmadığından davacının aktif husumet ehliyetinin olmadığını, olayda müvekkilinin herhangi bir kusuru da bulunmadığını, geminin denize, yola ve yüke elverişli olduğunu, 18/12/2010 – 21/12/2010 tarihli arasında geminin 9 -10 şiddetinde rüzgara ve yüksek dalgalara maruz kaldığını ayrıca, yükün konteyner içine istifi ve sabitlenmesi ile mühürlenmesi işleminden yükle ilgililerin sorumlu olduğunu, davacı tarafından usulüne uygun hasar ihbarı yapılmadığını, talep edilen tazminat miktarının afaki ve fahiş olduğunu savunarak, davanın usul ve esastan reddini istemiştir. Mahkemece iddia, savunma, toplanılan deliller, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, mülga TTK’nın 1361. maddesinde "sigorta tazminatının geçerli bir sigorta sözleşmesinden doğan borç olarak ödenmiş olması koşuluyla, ödenen sigorta tazminatı ile sınırlı olarak sigortalının zarar sorumlusuna karşı sahip olduğu tazminat talep hakkı sigortacıya intikal eder; sigortacı, sigortalının tazminat talep hakkına kanunen halef olur" hükmü mevcut olup, 02/12/2010 tarihli nakliyat sigorta poliçesinde sigortalının dava dışı ... ve Tic. A.Ş. olduğu ve dosyada mevcut 02/12/2010 tarih, 8326 sayılı fatura incelendiğinde faturanın dava dışı ... San. ve Tic. A.Ş. tarafından ... adına düzenlendiği, poliçede mal bedeli olarak faturada yazılı ... bedelinin esas alınmasından hareketle (cost / freight) satıldığı anlaşılan dava konusu mala ilişkin yarar ve hasarın, mal taşıyana teslim edildiği anda alıcıya geçtiği, dolayısıyla bu tür satımlarda satıcının malı sigorta ettirmekle yükümlü olmadığı gibi, nakliye rizikolarına karşı sigorta ile sigortalanabilir menfaatin de alıcı ....’e ait olduğu, poliçede sigortalı olduğu belirtilen dava dışı ... ve Tic. A.Ş.’nin faturaya göre malın satıcısı ya da alıcısı olmadığı gibi, dosyada bulunan konişmentoya göre yükleten ya da gönderilen de olmadığı, bu duruma göre dava konusu sigorta sözleşmesinin, menfaat yokluğu sebebiyle geçersiz olup, davacı tarafından dava dışı ... A.Ş'ye yapılan tazminat ödemesinin geçerli bir sigorta sözleşmesinden doğan borcun ödenmesi niteliğinde olmadığından davacının kanuni halef sıfatına haiz olmadığı, akdi halef sıfatıyla da aktif husumet ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle, davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. Dava, nakliyat sigorta poliçesine dayalı rücu alacağının tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir. Ancak, 6100 sayılı HMK 115. maddesi uyarınca ''Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder. Dava şartı noksanlığı, mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü, dava usulden reddedilemez.'' Mahkemece benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda hüküm tesisi cihetine gidilmiş ise de, davacı tarafça bilirkişi raporunun sunulması akabinde ''Devir Senedi'' başlıklı, 10/02/2011 tarihli belge ibraz edildiği, anılan belge uyarınca taşınan malın hasarlanması nedeniyle zarara uğrayan dava dışı ...'in işbu zarar kapsamındaki tüm hak ve taleplerini davacı şirketin sigortalısı olan ... ve Tic. A.Ş'ye devir ve temlik ettiğini bildirdiği anlaşılmıştır. Davacı tarafça dava açılırken alacağın temliki hükümlerine de dayanıldığına göre, HMK'nın 115. maddesi uyarınca sonradan sunulan temliknamenin tamamlanan dava şartı niteliğinde olup olmadığı konusunda değerlendirme yapılıp, sonucuna göre bir karar vermek gerekirken eksik incelemeye dayalı, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 25/10/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.