MAHKEMESİ : FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen davada ... Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk (... Fikri ve Sînai Haklar Hukuk) Mahkemesi’nce verilen 27.04.2011 tarih ve 2008/92-2011/39 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili ile davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkili ile aynı sektörde faaliyet gösteren davalıların, müvekkili adına tescilli "..." ve "..." markalarının ana unsurlarını birleştirerek iltibasa neden olacak derecede benzeri olan"..." ibaresini kötü niyetli olarak adlarına tescil ettirdiklerini, davalıların uğraş alanı içerisinde yer almayan ürünler arasına gizlenmek suretiyle, cam filmlerinde kullanılmak ve haksız kazanç sağlamak amacıyla tescil ettirildiğini, davalıların müvekkili tarafından kullanılan ürünlerin sahte olduğunu sektörde yaymak suretiyle müvekkilinin ticari faaliyetini baltalama çabası içerisinde olduklarını, davalıların bu eylemleri sonucu müvekkilinin zarara uğradığını, sektörde itibar kaybına uğradığını ileri sürerek davalılar adına tescilli markanın hükümsüzlüğüne, müvekkilinin gerçek hak sahipliğinin tespitine, 1.000 TL maddi ve 5.000 TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline, davalıların eylemlerinin haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine ve haksız rekabetin men'ine karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar vekili, müvekkillerinin yasal haklarını kullanarak "..." ibareli markayı tescil ettirdiklerini, ancak bu markanın müvekkilleri tarafından ticari hayatta kullanılmadığını, bu nedenle davacı tarafın ne maddi ne de manevi kaybının olmadığını, davacı markaları ile müvekkili markasının benzer olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, taraf markalarının 556 sayılı KHK kapsamında benzer olduğu, davalının davacı ile aynı sektörde faaliyet gösterip davacı markalarından haberdar olmamasının mümkün bulunmadığı, ayrıca davalının marka başvurursunu 01. sınıf için yapmasına rağmen 17. sınıfta davacının markalarının kapsadığı emtia sınıfını da bu sınıf içinde göstererek tescil ettirmesi karşısında davalının iyiniyetinden bahsedilemeyeceği, davalının kullanımı tescilli marka hakkına dayandığından hükümsüzlüğüne karar verilinceye kadar tescilli markanın kullanımının haksız rekabet oluşturmayacağı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile davalı markasının hükümsüzlüğüne, fazla istemlerin reddine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili ve davalılar vekili temyiz etmiştir.1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve davacı adına tescilli markanın kapsadığı 17. sınıf emtianın, niteliği itibariyle dava konusu markanın tescilli olduğu 35. sınıf hizmetler bakımından Dairemiz kararlarında da benimsendiği üzere benzer hizmetlerden bulunması nedeniyle mahkemece 35. sınıf yönünden verilen hükümsüzlük kararının açıklanan bu gerekçelerle isabetli bulunmasına göre, davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin aşağıdaki bent dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.2- Mahkemece, davalı markasındaki "endüstriyel cam filmi üretim ve pazarlama" mal ve hizmeti dışında kalan ve 01. sınıfta tescilli diğer emtia bakımından da davalının tescil başvurusu sırasında kötü niyetli davrandığından bahisle hükümsüzlük kararı verilmiştir. Gerçekten de 556 Sayılı KHK'nın 35. maddesi uyarınca kötü niyetli tescil başvurusu halinde, itiraz üzerine başvuru TPE tarafından reddedilebilir ve HGK'nın 16.07.2008 tarihli 501/507 sayılı kararında da ifade edildiği üzere kötü niyetli tescil başlı başına bir hükümsüzlük sebebidir. Ancak, anılan HGK kararında da belirtildiği üzere kötü niyetli tescil genel olarak tescil yoluyla sağlanan marka korumasının amacına aykırı biçimde kötüye kullanılması yoluyla başkasının markasından haksız olarak yararlanmak veya gerçekte kullanılmayıp yedekleme, marka ticareti yapmak amacına ya da şantaja yönelik başvuru ve tesciller kötü niyetli olarak kabul edilmektedir. Kötü niyetin varlığı her somut olayın özellikleri göz önüne alınarak belirlenmelidir. Somut uyuşmazlıkta mahkemece hükümsüzlüğüne karar verilen 01. sınıftaki emtia, esasen davacı markası kapsamında bulunmadığından iltibas tehlikesine yol açmadığı gibi davalının başvuru esnasında aslında 17. sınıfta olması gereken bir kısım emtianın 01. sınıfta göstermesi yukarıda belirtilen HGK kararında benimsenen esaslara göre başlı başına kötü niyet ve hükümsüzlük nedeni oluşturmaz. Bu nedenle mahkemece kötüniyetli tescil olunduğundan bahisle davalı markasındaki 01. sınıfta tescilli emtia bakımından da hükümsüzlük kararı verilmesi doğru olmamış kararın bu nedenle davalı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA, aşağıda yazılı bakiye 05,90 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz eden davalılara iadesine, 16.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.