Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8224 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 8607 - Esas Yıl 2016





MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ... 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 11/03/20165 tarih ve 2014/479-2014/479 D.İş sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:İhtiyati hacze itiraz edenler vekili, müvekkillerinin kefalet sorumluluğunun sona erdiğini, bankaca mahkemeden ihtiyati haciz kararı alabilmek için müvekkillerinin kefalet yükümlülüğünü ortadan kaldıran noter ihtarnameleri ibraz edilmeksizin kötü niyetli olarak ihtiyati haciz kararı alındığını, müvekkillerinin mal kaçırmadığını, alacak talebi ile ilamsız takip başlatılan borcun asıl borçlusu olmayıp, müşterek ve müteselsil kefil olduklarını, kendilerine kast ihtarı gönderilmediğini ileri sürerek, ihtiyati haciz kararının kaldırılmasını talep etmiştir. İhtiyati haciz talep eden vekili, borçlulara hesap kat ihtarı keşide edildiğini, borcun muaccel hale geldiğini, taraflar arasında akdedilen sözleşme hükümlerinin geçerliliğini koruduğunu, borçluların haksız ve dayanaktan yoksun olduğunu savunarak, itirazın reddini istemiştir. Mahkemece iddia, savunma, toplanılan deliller ve tüm dosya kapsamına göre, ihtiyati hacze itiraz edenlerin sözleşmede kefil olarak yer aldıkları, 6098 sayılı TBK'nın 586/1 madde ve fıkrası uyarınca kefil hakkında borcun muaccel olabilmesi için borçlunun ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması gerektiği, somut olayda asıl borçluya ihtarnamenin tebliğ edilemediği, ihtarnamenin bila tebliğ iade edilmiş olmasına rağmen, tebligata yarar açık adres veya bankaya bildirilen adres araştırılmadan ve bu adrese tebliğ yapılmadan ihtiyati haciz talebinde bulunulduğu, aynı Yasa'nın 590/3 maddesi gereğince de asıl borçluya hesap kat ihtarnamesinin tebliğinin borcun muacceliyeti açısından zorunlu olduğu, kefalet borcu için de sürenin, bir başka deyişle borcun muacceliyet kazanmasının ihtarnamenin tebliğinden itibaren başlayacağı, ihtarnamenin kefillere tebliğ edilemediği durumda kefiller yönünden alacağın muaccel hale gelmeyeceği ve İİK'nın 257/2 maddesindeki koşulların oluşmayacağı, diğer yandan İİK'nın 68/b maddesinin uygulanabilmesinin asıl borçlunun sözleşmedeki adresine tebliğ yapılması, adres değişikliği var ise adres değişikliğinin bildirilmemesi halinde mümkün olacağı, asıl borçlunun sözleşmedeki adresi "... Cad. 75/10 ... Mahallesi .../..." iken, adres değişikliğinin bildirildiğine dair herhangi bir belge eklenmeksizin hesap kat ihtarnamesinin "... Mah. ... Cad. No:74 D:10 ..." adresine çıkarıldığı, sözleşme adresi ihtarnamede yazılı olmasına rağmen tebliğ mazbatasına göre tebliğ yapılan adresin sözleşmede yazılı adres olmadığı, kefillere usulüne uygun hesap kat ihtarnamesi tebliğ edilmediği gerekçesiyle, itirazın kabulü ile ihtiyati haciz kararının itiraz eden borçlular yönünden kaldırılmasına karar verilmiştir.Kararı, ihtiyati haciz talep eden vekili temyiz etmiştir.Talep, ihityati haciz kararının kaldırılması istemine ilişkin olup, mahkemece yukarıda özetlenen gerekçe ile itirazın kabulüne karar verilmiştir. Ancak, alacaklının müteselsil kefillere başvurma koşullarının düzenlendiği 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 586. maddesine göre, kefil, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebilir. Ancak, bunun için borçlunun, ifada gecikmesi ile ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir (, ...; 6098 Türk Borçlar Kanunu Şerhi, ..., Nisan 2012, Cilt II. s. 2541). Madde metninden de açıkça anlaşılacağı üzere, TBK'nın yürürlüğe girmesinden önce asıl borçluya başvurulmadan müteselsil kefile gidilebilmesi mümkün iken, TBK'nın anılan düzenlemesi ile artık bu mümkün olamamaktadır. Bu itibarla, müteselsil kefiller yönünden talepte bulunabilmek için öncelikle asıl borçluya kat ihtarının tebliği gerekmektedir. Somut olayda, ihtiyati haciz talep eden banka ile asıl borçlu arasında genel kredi sözleşmesi akdedildiğinin, itiraz edenlerin de sözleşmenin müteselsil kefili olduklarının, anılan sözleşmenin 31.8. maddesinde, müşteri ve kefillerin sözleşmede yazılı adreslerini kanuni ikametgah kabul ettiklerinin ve bu adrese yapılacak her türlü tebligatın geçerli olacağının belirtildiğinin, talep eden tarafından kredi sözleşmesinden kaynaklanan borcun ödenmediği gerekçesiyle hesabın kat edilerek, kat ihtarının asıl borçlu ile kefillere tebliğe çıkartıldığının ve asıl borçlunun sözleşmedeki adresine çıkartılan işbu ihtarın tebliğ de edildiğinin noter evraklarından anlaşılması karşısında, kat ihtarının ayrıca kefillere tebliği şartı aranmayacağından, asıl borçluya tebliğe rağmen borcun ödenmemesi nedeniyle muteriz kefiller yönünden TBK'nın 586. maddesindeki koşulların oluştuğunun kabulü gerekeceği gibi, İİK'nın ihtiyati haciz koşullarını düzenleyen 257. maddesinde, vadesi gelmiş ve rehinle temin edilmemiş bir para borcunun alacaklısının borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz malları ve alacakları ile diğer haklarını ihtiyaten haczettirebileceğinin hükme bağlandığı, muaccel alacaklar için İİK'nın 257/2 maddesi şartlarının gerçekleşmesinin gerekmediği nazara alınmaksızın, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde itirazın kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, ihtiyati haciz talep eden vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın ihtiyati haciz talep eden yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 18/10/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.