MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİTaraflar arasında görülen davada ... 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 19/11/2013 tarih ve 2012/471-2013/307 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, davalı şirketin yurtdışındaki Türk vatandaşlarından yüksek getiri vaadi ile para topladığını, bu amaçla müvekkilinin de 116.825 DM para yatırdığını ancak parasını geri alamadığını ileri sürerek, müvekkili ile davalı şirketler arasında geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığının tespitine, yatırım ilişkisinin hükümsüzlüğüne ve şimdilik 6.500 TL’nin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalılar vekilleri, ayrı ayrı davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, uyulan bozma ilamı, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacı tarafın verilen kesin süre içinde bilirkişi ücretini yatırmamakla bilirkişi incelemesinden vazgeçtiği, bilirkişi incelemesi yapılmadan da davacının talepleri konusunda bir hüküm kurmanın mümkün olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.Dava, geçerli şekilde ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tespiti ve bu amaçla verilen paranın tahsili istemine ilişkindir. Taraflar arasında geçerli bir sözleşmenin kurulabilmesi için sözleşme ehliyeti, hukuka, ahlaka, adaba uygunluk, ifa imkansızlığının bulunmaması, irade ile beyan arasında uyum, geçerlilik şeklinin arındığı hallerde bu şekle uygunluk gerekmekte olup, bu unsurlardan birinin eksikliği halinde ortada irade açıklaması bulunmasına rağmen, bu irade bir borç doğurmayacaktır. ... Genel Hükümler, 2. baskı, sayfa 50) 818 sayılı BK'nın 28. maddesine göre hile, diğer tarafta sözleşme yapma düşüncesini uyandıran ya da bu düşünceyi güçlendiren gerçeğe aykırı eylem ve davranışları ifade eder. Hile nedeniyle sözleşmenin geçersiz sayılabilmesi için kişide aldatma kastının bulunması gerekir. Buna göre kişinin ileri sürdüğü ya da açıklanan zorunluluğu bulunmadığı halde susmuş olduğu nitelikler, karşı tarafı sözleşme yapmaya ikna etme veya sözleşme düşüncesini pekiştirme amacıyla ortaya konulmuş olmaktadır. Kişi bu eylem ve davranışlarda bulunmasaydı diğer tarafın bu sözleşmeyi yapmayacağı bilinç ve düşüncesinde olmalıdır. Aldatma kastında, kişiyi gerçek dışı eylem ve davranışlarda bulunmak suretiyle sözleşme yapmaya ikna etme düşüncesi vardır. Bir başka ifadeyle, sözleşmenin yapılması ile aldatma eylemi arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Hileye uğrayan kişinin iradesi sakatlanmıştır. Bu nedenle sözleşmeyi iptal etme hakkına sahiptir. Sözleşmenin iptali halinde tarafların aldıklarını iade yükümlülüğü doğacaktır.Somut olayda davacı vekili, istenildiği her an iade edileceği, yüksek faiz verileceği garantileriyle müvekkilinden belge karşılığında para tahsil edildiğini, müvekkilinin ortak olmadığını, davalı şirketlerin ikincil kayıtlar tuttuğunu ileri sürmüş, davalılar ise davacı ile davalılar arasında herhangi bir hukuki işlem bulunmadığını, davacıdan herhangi bir para tahsil edilmediğini savunmuşlardır. Dairemizden geçen emsal dosyalardan davalı şirketlerin birleşmesi ve kayda alınması amacıyla Sermaye Piyasası Kurulu'na kendilerinin verdikleri 09.02.2005 tarih 30 ve 31 sayılı yazılarda ortak olunan şirkete verilen sermaye katılım bedelleri ile kişiler arasındaki hisse değişimine ilişkin ödeme ve tahsilatlara dair bir takım listeler eklenmiştir. Her ne kadar davalı şirketler hissedarlar arası hisse devri sırasında devreden hissedarın tahsil ettiği miktarların telefon, mektup ve sair yöntemlerle yapılan araştırma sonucu tespit edildiğini, tahsil edilen paranın şirket kasasına girmediğini savunmuşlarsa da, SPK'ya sunulan sözkonusu yazı ekindeki listelerin hiçbir dava dosyasına davalılar tarafından sunulmamış olması, 14.09.2000 tarihli denetim raporunda aynı kişiler ve aynı yöntemlerle yurtdışında para toplandığı, bu toplanan paraların davalılar tarafından kayda alındığı, hava yoluyla paraların Türkiye'ye nakledildiği, organize şekilde hareket edildiği şeklinde tespitlere yer verilmesi, yine 09.05.1999 tarihli tutanakta ... Havalimanı Dış Hatlar Geliş kapısında yapılan kontrolde ...'a ait çanta içinde TL, DM cinsi yüksek miktarda para ile altın bilezik gibi emtianın tespit edilmesi, ...'un imzalı ifadesinde, ... şirketinin ...'daki temsilcisinin hisse senetlerini sattıktan sonra paraları ve altınları Türkiye'deki ... şirketine götürmesi amacıyla kendisine teslim ettiğini ifade etmiş olması karşısında davalı şirketlerce ikincil kayıtlar tutulduğunun kabulünün gerektiği, yine pek çok dosyaya sunulan davalı ... imzalı mektupta ortaklıktan ayrılmak isteyenlerin üç ay önce bildirmeleri halinde paralarını alabileceklerinin belirtilmesi birlikte değerlendirildiğinde, ... Grubu şirketlerin fiili ve hukuki irtibat halinde oldukları, birlikte hareket ederek para toplama amacıyla "Ortaklık Durum Belgesi", "Hisse Senedi" gibi sair belgeler karşılığında istenildiğinde derhal ve işlemiş kar payı ile birlikte iade edileceği taahüdü ile para topladıkları, ortağın sermaye olarak verdiğini isteyemeyeceğine dair yasal düzenlemeyi kullanarak para yatıran kişileri grup şirketlerden herhangi birinde veya birkaçında düşük nominal bedellerle şeklen ortak gibi gösterdikleri, tahsil ettikleri parayı ise muhasebe kayıtlarına yansıtmayarak para iade taleplerini reddettikleri, taraflar arasında sahih bir ortaklık ilişkisinin bulunmadığı, böylelikle davalıların haksız fiilde bulundukları anlaşılmaktadır. Mahkemece, yukarıda bahsi geçen yazıları ekindeki listeler getirtilmeden henüz bilirkişi incelemesi için hazır olmayan dosya yönünden bilirkişi ücreti yatırılmadığı, davacının tüm davalılar yönünden iddialarını kanıtlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. Bu durumda mahkemece, davalı şirketlerce ...'ya yazılan 09.02.2005 tarih 30 ve 31 sayılı yazılar ve ekindeki listeler bir bütün halinde incelenerek, bu listelere göre davacıdan tahsilat yapılıp yapılmadığı, davacıya herhangi bir ödeme yapılıp yapılmadığı hususunda gerekirse bilirkişi raporu alınarak ortaya çıkacak sonuca göre davalıların hukuki durumları hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi yerinde görülmemiş, kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 18/10/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.