MAHKEMESİ : ANKARA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİTARİHİ : 17/10/2012NUMARASI : 2012/352-2012/447Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 17.10.2012 tarih ve 2012/352-2012/447 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 29.04.2014 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davacı vekili Av. N.. E.. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi .. tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, davalı sigortanın acenteliğini yapmakta iken sözleşmenin haksız olarak 14/02/1995 tarihinde feshedildiğini, haksız feshin ve fesihten önce düzenledikleri poliçelere fesihten sonra ek olarak düzenlenen zeyilnameler nedeniyle doğan komisyon alacaklarının mahkeme kararlarıyla hüküm altına alındığını, T..-İskenderun karayolu inşaatına ilişkin sigorta poliçesinin eki olan 54 nolu, K.. Barajı inşaatına ilişkin sigorta poliçesi eki olan 96 nolu zeyilnamelerden sonra düzenlenen zeyilnamelerden dolayı rejistro kayıtlarına geçiş tarihi itibariyle komisyon ve faiz alacaklarının doğduğunu ileri sürerek, şimdilik 1.000 TL alacağın, 01/06/2009 tarihli ıslah dilekçesiyle 28.706,95 komisyon, 43.287,95 TL faiz alacağının asıl alacağa avans faizi uygulanmak suretiyle tahsilini talep ve dava etmiş, ilk talep edilen 1.000 TL’nin 900 TL kısmının asıl alacak, 100 TL kısmının faiz olduğunu bildirmiştir.Davalı vekili, 2002 ve 2003 yıllarına ait zeyilnameler bakımından zamanaşımının dolduğunu, fesihten sonra komisyon alacakları için açılan davada istenebileceği belirtilen muhik tazminatın ödendiğini, temerrüde düşürülmediklerinden faiz talebinin yerinde bulunmadığını, iki sigortaya ilişkin yeni poliçeler düzenlenerek zeyilnamelerin N.. Sigorta Aracılık Ltd. Şti. portföyünden kesildiğini ve komisyonların da bu şirkete ödendiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, Ankara mahkemelerinde açılan önceki davalarda dava konusu zeyilnamelerden önceki zeyilnamelere ilişkin komisyon ve faiz alacağına hükmedildiği, dava konusu zeyilnamelere ilişkin davacının alacağı olduğu gerekçesiyle 28.706,95 komisyon, 43.287,95 TL faiz alacağının davalıdan faizi ile tahsiline dair verilen karar davalı vekili tarafından temyizi üzerine Dairemizin 26/12/2011 tarihli kararı ile bozulmuştur. Mahkemece bozma kararına uyularak, davalı tarafın davaya ve ıslah dilekçesine karşı zamanaşımı def'inde bulunması davalı tarafın bu def'iye karşı esasa yönelik açıklama yapması, bu nedenle zamanaşımı savunmasına dair savunmayı genişletmeye itirazı bulunmadığı kabul edildiği gerekçesiyle davanın 1.000 TL üzerinden kabulüne, fazlaya ilişkin talebin reddine, alacağı dava tarihinden itibaren avans faizi yürütülmesine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. Dava, acentelik sözleşmesinin feshinden sonra poliçe zeyilnameleri dolayısıyla komisyon alacağı ve faizinin tahsili istemine ilişkindir. Davacı dava dilekçesinde fazlaya ait haklarını saklı tutarak 1.000 TL'nin tahsilini talep etmiş, daha sonra 01.06.2009 tarihli ıslah dilekçesi ile 28.706.95 TL komisyon bedeli ve 43.287.95 TL işleyen faizleri ile toplam 71.994.90 TL’nin asıl alacağa faiz uygulanmak üzere tahsilini talep etmiştir. Öğretide ıslah, “karşı tarafın iznine veya yargıcın onamına bağlı olmaksızın, bir tarafın usule ilişkin olarak yaptığı işlemleri, gerekli giderleri vermek koşuluyla, yasada belirtilen süre içerisinde usulüne uygun olarak tamamen veya kısmen düzeltilmesini sağlayan bir hukuksal çaredir” şeklinde tanımlanmaktadır. Kısmi dava açılmış olması halinde, zamanaşımı yalnızca açılmış olan kısım için kesilir, ek davanın da zamanaşımı süresi dolmadan açılması şarttır. Kısmi davada, zamanaşımı yalnızca dava açılan kısım için kesildiğinden ve geriye kalan meblağ için işlemeye devam ettiğinden ıslahla artırılacak olan miktar için de zamanaşımı süresinin dolmamış olması gerekir. Aksi takdirde, karşı taraf, artırılan miktarın zamanaşımına uğradığını def’i olarak ileri sürebilir. (Bkz. Özel Hukuk ve Anayasa Mahkemesi Kararları Sempozyumu, Bildiriler-Tartışmalar, Islah Yolu İle Dava Konusunun Artırılması, Prof. Dr. Ejder Yılmaz, 11 Mayıs 2001, sh. 99 vd.) Ancak, bu def'in de esasa cevap süresi olan 10 günlük sürede ileri sürülmesi gerekir. Eğer süresinde ileri sürülmez ise, süresinde olmadığının bu kez 10 günlük sürede ileri sürülmesi gerekir. Dava konusu olayda, ıslah dilekçesi davalıya 10.06.2009 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı 10 günlük süreden sonra 26.06.2009 tarihli dilekçe ile ıslah edilen miktar yönünden davanın zamanaşımına uğradığını savunmuştur. Davacı vekili ise, süresinde 06.07.2009 tarihli dilekçesi ve 10.09.2009 tarihli celsede davalının ıslah edilen miktar yönünden ileri sürdüğü zamanaşımı def'inin süresinde olmadığını belirterek, süresinde yapılmayan zamanaşımı def'inin reddini talep etmiştir. Bu durumda mahkemece, ıslah edilen miktar yönünden süresinde zamanaşımı definde bulunulmadığından işin esasına girilerek ve Dairemiz bozma kararı uyarınca inceleme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın davacı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.100 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 02.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.