MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİTaraflar arasında görülen davada... Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 04.07.2013 tarih ve 2011/89-2013/164 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 20.01.2015 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davalılar vekili Av. ...... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkilinin davalı ....i'nin % 20'ye tekabül eden 20.000 TL nominal bedelli hissesine sahip olduğunu, davalı Şirket'in 16.01.2009 tarih 2009/2 sayılı kararı ile TTK'nın 529. maddesi uyarınca ortaklıktan çıkarıldığını, bu hususun Ticaret Sicil Gazetesinin 26 Ocak 2009 tarihli ve 7235 sayılı nüshasında ilan edildiğini, kararın iptali için açtığı davanın 3 aylık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı gerekçesi ile reddedildiğini ve kesinleştiğini, bundan sonra müvekkiline ait payın TTK'nın 530. maddesi uyarınca ancak hakiki değeri üzerinden diğer bir ortak tarafından devir alınmasının veya şirket tarafından açık arttırma ile satılmasının zorunlu olduğunu, buna rağmen müvekkiline ait payın hakiki değeri üzerinden değil, nominal değeri olan 20.000 TL üzerinden davalılardan ... tarafından devir alındığını, devre ilişkin olarak davalılar tarafından imha olunan 09.02.2010 tarih ve 2009/3 sayılı ortaklar kurulu kararının da 23.09.2010 günlü 7255 sayılı Ticaret Sicil Gazetesi'nde yayınlandığını ileri sürerek, müvekkilinin uğradığı zarar karşılığı olarak şimdilik 50.000 TL'nin davalılardan müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, toplanan kanıtlara ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davacının şirketten çıkarıldığı ve payının paraya çevrildiği tarih itibariyle davalı şirketin 453.180,49 TL borca batık olduğu, bu durumda davacıya ait payın itibari değeri üzerinden diğer pay sahipleri tarafından satın alınmış olmasında kanuna aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. 1- Dava, 6762 sayılı TTK'nın 551/4. maddesi yollamasıyla limited şirketlerde de uygulanması gereken 529. maddesi uyarınca, kuruluştaki sermaye koyma borcunu, verilen süre içinde yerine getirmediği için ortaklıktan çıkarılan davacının payının, aynı Yasa'nın 530. maddesine aykırı şekilde, gerçek değerinin altında, diğer davalı ortak .....'a satıldığı iddiasına dayalı, uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir. irketten çıkarılan ortağın payının 6762 sayılı TTK'nın 530. maddesi uyarınca diğer ortağa veya açık arttırma yoluyla satın alan üçüncü kişiye, aynı Yasa'nın 520. maddesinin emrettiği şekilde, şirket tarafından devredilmesi gerektiği açıktır. Nitekim somut uyuşmazlıkta da davacının payı, davalı şirket tarafından, 06.02.2009 tarihli noterde düzenlenen sözleşme ile davalı ortak ....'a devredilmiştir. Bu noktada diğer ortağın rızası aranmayacaktır. Dolayısıyla açıklanan ilişkide payı satılan davacı ortağın da anılan ortağın payını şirketten devralan kişinin de muhatabı şirkettir. Zira davacının payını gerçek değeri üzerinden satması gereken de satan da odur. Bu nedenle de payının gerçek değerinin altındaki bir bedelle satılması halinde, çıkarılan ortağa karşı aradaki değer farkından da şirket sorumludur. O halde mahkemece davalı şirket dışındaki diğer davalı ortaklar hakkındaki davanın, işbu davada anılan ortaklara husumet yöneltilemeyeceği gerekçesiyle reddedilmesi gerekirken, şirketin borca batık olduğu gerekçesiyle reddi doğru değilse de, sonucu itibariyle doğru olan kararın onanması gerekmiştir. 2- Davacının davalı şirket hakkındaki karara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; yukarıda açıklandığı gibi 6762 sayılı TTK'nın 530. maddesi uyarınca çıkarılan ortağın payı, gerçek değeri üzerinden paraya çevrilmelidir. Bu değerin ise yıllık bilanço hükümlerine göre değil, tasfiye bilançosu ilkeleri uyarınca hesaplanması gereklidir. Burada şirketin maddi ve gayrimaddi tüm malvarlığı değerleri bütünü ile bilanço içine girer ve hesaba katılır. Dolayısıyla bilançonun aktif ve pasifinin gerçek değerleri dikkate alınmalıdır. Somut uyuşmazlıkta ise mahkemece görüşüne başvurulan bilirkişi raporunda, davacının ortaklıktan ihraç tarihine en yakın 31.12.2008 tarihli bilançosunda belirtilen kaydi değerler esas alınmış, şirket aktiflerinin muhtemel satış değerlerinden hareket edilmesi ve buna göre şirketin öz kaynakların düzeltilmiş değerlerinin hesaplanması, mahkemenin takdirine bırakılmıştır. Ayrıca 6762 sayılı TTK'nın 551/4. ve 530. maddelerine göre, henüz çıkarma kararı kesinleşmeden, çıkarılan ortağın payı hakkında şirketin herhangi bir işlem yapması gerekmediği gibi, kıymet tespiti ve üçüncü şahsa payının verilmesi gibi talepler de kanuna uygun değildir (Yargıtay 11. HD'nin 13.04.1989 gün ve 1989/74 E.-2237K.). Hem bu nedenle hem de ihraç kararının inşai nitelikte bir karar olması nedeniyle, çıkarılan ortağa ödenecek hisse bedeline, ihraç kararının kesinleştiği tarihten itibaren faiz işletilebilir. Bu durum karşısında mahkemece, davacının ortaklık payının, ihraç kararının kesinleştiği tarih itibariyle, hakiki değerinin hesaplanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, kaydi değerler esas alınarak, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış, kararın bu nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddi ile davalılar ... ve ... hakkındaki yerel mahkeme kararının ONANMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile yerel mahkeme kararının davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 22.01.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.