Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8116 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 13668 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİTaraflar arasında görülen davada ... 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 16/06/2015 tarih ve 2014/812-2015/562 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 11/10/2016 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davacılar ... ve diğer 30 davacı vekilleri Av. ... ile Av. ..., davalılardan ... vekili Av. ..., davalı-karşı davacılardan asil ..., davalı-karşı davacılar ile davalılardan ..., ..., ... ve ... vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Asıl davada davacılar vekili, dava dışı ... A.Ş'nde (...) 01/08/2003-19/03/2004 tarihleri arasında ortaya çıktığı ileri sürülen zararlar ile 19/03/2004-31/03/2005 tarihleri arasındaki uygulamalar nedeniyle oluştuğu ileri sürülen zararlardan davalıların o dönemlerde yönetim kurulu üyeleri olmaları nedeniyle sorumlu oldukları iddiasıyla fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 500.000 TL'nin, ıslah dilekçesi ile 5.000.000,00 TL'nin temerrüt faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini, anılan tazminatın şirkete gelir kaydedilmesini talep ve dava etmiştir.Bir kısım davalılar vekilleri, davanın zamanaşımından, derdestlikten ve esastan reddini istemiştir.Davalı karşı davacılar vekili, şirket genel kurullarında ibra edilmelerine rağmen haklarında işbu sorumluluk davasının açılması nedeniyle şahsi haklarının ihlal edildiğini, manevi zarar uğradıklarını ileri sürerek, her bir davacıya 31.000’er TL manevi tazminatın faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre, davalı yönetim kurulu üyelerinin bilirkişi raporunda belirlenen ve 2003-2004 yıllarında şirketin normal faaliyetleri yürütülmesi sonucunda oluştuğu belirlenen 2.682.363,91 TL zarardan özen görevlerini ağır şekilde ihlal ettikleri ispatlanamadığından sorumlu tutulamayacakları, bu zararın özen görevinin ihlalinden çok şirketin faaliyetlerinde hedeflediği gelirleri elde edememesi sonucunda oluştuğu ancak römorkör kiralanmasından oluşan (395.700,00 TL + 24.913.10,00 TL= 420.613,10 TL') zarardan dönemin yönetim kurulu üyeleri olan davalılar ..., ..., , ..., ..., ... ve ...'in şirkete karşı sorumlu oldukları, diğer davalıların zararın oluştuğu tespit edilen dönemde yönetim kurulu üyeliklerinin bulunmaması nedeniyle sorumluluklarının bulunmadığı, şahsi sorumluluğu bulunduğu anlaşılan ancak açılan işbu dava nedeniyle manevi tazminat talebinde bulunan karşı davacılardan ..., ... ve ...'in manevi tazminat istemlerinin yasal dayanağı kalmadığı, diğer karşı davacı ... yönünden manevi tazminat isteminin davacıların yasa nedeniyle kendilerine tanınan hakkı kullanmak suretiyle yargı yoluna başvurmuş olmaları, davalı/karşı davacının kişisel hakkına saldırı mahiyetinde olmaması nedeniyle yasal koşulları oluşmadığı gerekçesiyle 420.613,10 TL toplam zararın davalı karşı davacılar ..., ..., ... ile davalılar ... ve ...' den müştereken ve müteselsilen faizi ile birlikte tahsili ile dava dışı Deniz Klavuzluk A.Ş ye ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, diğer davalılar yönünden açılan davanın reddine, koşullar oluşmadığından karşı davaların reddine karar verilmiştir.Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir. 1-Asıl dava, anonim şirket yönetim kurulu üyesi olan davalıların görev yaptığı dönemde şirketi zarara uğrattıkları iddiasına dayalı tazminat istemine, karşı dava ise asıl davada davalı olan yöneticilerin ibra edilmelerine rağmen haklarında sorumluluk davası açılması nedeniyle manevi tazminat istemlerine ilişkindir.Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, yargılamanın açıklığı ilkesini kabul etmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 294 ve devamı (Mülga HUMK’nın 382 ve devamı) maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca düzenlenmiştir. Yargılamanın açık bir şekilde yapılması, tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi esastır. Bu nedenle hükmün, açık, anlaşılır, infaz edilebilir şekilde tesis edilmesi ve de en önemlisi sonradan yazılacak gerekçeli kararın, kısa karara uygun olması gerekmektedir. Aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş ve mahkeme kararlarına güven sarsılmış olacaktır.Öte yandan, yazılacak kararın gerekçesiyle hüküm kısmı arasında bütünsellik esastır. Başka bir anlatımla, gerekçe ile hüküm birbirine bağlı olup, çelişki bulunmaması gerekir. Nitekim, HMK’nın 298/2. maddesinde de gerekçeli kararın, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı açıkça düzenlenmiş bulunmaktadır. Somut olayda, mahkemenin gerekçesinde “....dönemin yönetim kurulu üyeleri olan davalılar ..., ..., , ..., ..., ve ...'in şirkete karşı toplam 420.613,10 TL'lik zarar nedeniyle şahsen sorumlu oldukları...” belirtilmesine rağmen hüküm bölümünde “420.613,10 TL toplam zararın davalı-karşı davacılar ..., ..., ... ile davalılar ve ...' den müştereken ve müteselsilen dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsili ile dava dışı ... A.Ş ye ödenmesine...” karar verilmesi nedeniyle gerekçe ile hüküm birbiriyle çeliştiğinden verilen karar, yukarıda açıklanan yasa ve içtihat hükümlerine aykırı olup, asıl davaya yönelik kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.2-Bozma neden ve şekline göre, taraf vekillerinin asıl davaya ve karşı davaya yönelik sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle asıl davaya yönelik kararın BOZULMASINA; (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin asıl dava ve karşı davaya yönelik sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek olmadığına, takdir olunan 1.350,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacılar yararına, temyiz eden davalılardan alınarak, davalı ... ve ..., ..., ... ve ... yararına davacılardan alınarak davalılara verilmesine, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 13/10/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.