MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİTaraflar arasında görülen davada ... 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 27/02/2014 tarih ve 2013/320-2014/39 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, alacaklı tarafından daha önce bedeli tahsil edilmiş bulunan senet dolayısıyla ... 12. İcra Müdürlüğü'nün 2010/6846 esas sayılı icra dosyası ile takip başlatıldığını, ancak söz konusu senet borcunun ödenmesi üzerine tanıklar huzurunda banka protesto evrakı ile birlikte senedin müvekkiline teslim edildiğini, daha sonra aynı senet dolayısıyla takip yapılması nedeniyle ... 5. İcra Hukuk Mahkemesi'nin 2010/655 sayılı dosyası ile itirazda bulunulduğunu, senet ile takipteki senedin çıplak gözle ayırt edilemeyecek kadar benzer olması ve hangisinin asıl olduğunun belirlenememesi amacıyla bilirkişi tarafından incelendiğini, müvekkillerinin ödeme sırasında geri teslim ettikleri ve taraflarınca dosyaya sunulan senedin bilgisayar ortamında aslına uygun olarak düzenlendiğinin ve gerçek senet olmadığı tespit edildiğini, gerçek senedin ise takipte olduğunu, senedi oluşturan alacaklının asıl senedi teslim etmediğini, bu nedenlerle icra mahkemesince, müvekkillerinin kandırılmış olduğu sonucuna varıldığını ve takibin iptal olduğunu, alacaklı tarafından bu hükmün temyiz edildiğini ve Yargıtayca bu tür bir hükmün genel mahkemelerce verilebileceği gerekçesiyle kararın bozulduğunu, bozma sonrası Yargıtay kararına riayet edilerek davanın reddi ile takibin devamına karar verildiğini, alacaklının mükerrer tahsilat gerçekleştirmeye çalıştığını, ileri sürerek, menfi tespit davasının kabulü ile takibin iptaline, tahsilat olması halinde davanın istirdat davası olarak kabulü ile ödenen bedellerin faizi ile birlikte iadesine, davalı aleyhine alacağın % 20’si oranında tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir Davalı vekili, ... 12. İcra Müdürlüğü'nün 2010/6846 sayılı icra dosyası ile ilgili alacağını halen tahsil edemediğini, sunmuş olduğu faturalarla da görüleceği üzere 13.000 TL tutarındaki alacağını tahsil edemediğini, senedin mükerrer tahsilinin söz konusu olmadığını, davacının müvekkiline olan borçlarını ödemediğini savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; davalının “ benden protesto edildikten sonra aldılar ve kısmi bir ödeme yaparak senedi iade ettiler, kısa bir süreliğine başka bir odaya geçtiler yarım saat kadar sonra 1.700 TL ödeyerek senedi iade ettiler” şeklindeki savunması karşısında davacı borçluların ödemeye dair iddialarına itibar edilerek, davalının takibi haksız ve kötüniyetle başlattığı, davacı tarafın borcunu ödeyerek senedi geri aldığı gerekçesiyle, davanın kabulü ile İİK'nın 72/5. maddesi uyarınca davacı yararına alacağın % 20'si oranında tazminatın tahsiline karar verilmiştir. Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir. Dava, borcun ödendiği iddiasıyla bono ve takip sebebiyle İİK'nın 72. maddesi hükmü uyarınca borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir. Davacı taraf borcu ödediğini fakat dava konusu bono aslını kendisine iade etmeyen davalı alacaklının tekrar takibe giriştiğini iddia etmektedir. Açıklanan bu iddia karşısında, ödeme iddiasında bulunan davacı iddiasını ispat yükü altındadır. Bir başka deyişle, somut olayda ispat külfeti davacıdadır. Davalı taraf ise savunmasında, kendisine yapılan kısmi ödeme sonrası senet aslının tekrar kendisine iade edildiğini ifade etmiştir. Bu durumda davalı taraf kısmi ödemeyi ikrar etmiş bulunmaktadır. İspat külfeti kendisine düşen davacı taraf, davalının ikrar ettiği kısım dışında başkaca ödeme yapıldığına dair ispata yarar delil sunmamıştır. Bu nedenle mahkemece, davacının ödeme iddiasını ispat etmesi gerektiği ve davalının kısmi ödemeye ilişkin ikrar niteliğindeki beyanı gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken, açıklanan bu yönler gözetilmeden ispat külfetinin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek, alacağın tamamı yönünden borçlu olunmadığının tespiti doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 10/10/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.