MAHKEMESİ : KONYA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİTARİHİ : 25/02/2014NUMARASI : 2008/10-2014/46Taraflar arasında görülen davada Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 25/02/2014 tarih ve 2008/10-2014/46 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 12/05/2015 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davalılar vekili Av. G.. B.. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, davalı şirket temsilcilerinin yüksek faiz verileceği ve parasını istediği zaman geri alabileceği taahhüdünde bulunmaları üzerine müvekkilinden 132.000 DM tahsil edildiğini, bir süre sonra müvekkilinin parasını istediğini, ancak bu güne kadar kendisine ödeme yapılmadığını ileri sürerek, geçerli bir hisse senedi satımının mevcut olmadığının tesbiti ile 133.314,04 TL’nin faizi ile birlikte davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalılar vekili, müvekkillerinin davacıdan para almadıklarını, davacının şirket ortağı olmadığını ve davacının dayandığı belgenin müvekkilleri ile bir ilgisinin bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacının sunduğu belgelerde davalı şirket ve onun yönetim kurulu başkanı olan davalı Ö.. S..'ın veya yetkililerinin imzalarının bulunmadığı, yine davalı şirketin ticari defter ve belgelerinde davacıdan para tahsil edildiğine ilişkin bir kaydın da mevcut olmadığı, davacının her hangi bir şirket hisse senedi ibraz edememesi ve şirket pay sahipleri defterinde de davacının adının isminin bulunmaması nedenleriyle davacının davalılara 132.000,00 DM verdiğinin ispatlanamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.Dava, geçerli şekilde ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tesbiti, hukuka aykırı şekilde kurulan yatırım ilişkisinin hükümsüzlüğü ve davalılar tarafından tahsil edilen paranın istirdadı istemine ilişkindir.Somut olayda davacı vekilince, davalıların Bankacılık Kanunu’na aykırı olarak mevduat topladığı, Sermaye Piyasası Kanunu’na aykırı olarak izinsiz aracılık faaliyetinde bulundukları ve hisse senetlerini kurul kaydına aldırmadan izinsiz halka arz ettikleri, müvekkilinin davalı şirket ile yatırım ilişkisine girdiği, ortak olmak gibi bir amacının bulunmadığı, ödenen para nedeniyle müvekkiline hisse senedi verilmediği, davalıların güveni kötüye kullanarak tahsil ettikleri paraları iade etmedikleri, şirket yöneticileri hakkında bu nedenle açılan çok sayıda ceza davalarının bulunduğu ve davaların devam ettiği ileri sürülmüş ve delil olarak da K. Holding antetli “Hesap Ekstresi” başlıklı 12.08.2003 tarihli 132.000 DM değerinde 264 adet hisse olduğunun kayıtlı olduğu, ancak üzerinde davalı şirkete ait hiçbir kaşe ve imzanın olmadığı bir belge ile 01.05.2001 tarihli davalı şirket antetli 59 adet hisse karşılığı davacıdan 132.000 DM alındığına ilişkin ve üzerinde “eski hisselerin karşılığına dair ortağımızın mağdur olmaması için yeni hisselerini alana kadar bu makbuz geçerlidir” yazısı olan belgeye ve bu belge altında imzası olan H. K.nın tanık olarak dinlenilmesine dayanılmıştır.Davalılar vekili ise, davacıdan hiçbir şekilde para alınmadığını, “Hesap Ekstresi” başlıklı yazının davalıları bağlamadığını, davacının şirket ortağı da olmadığını savunmuştur.Mahkemece tanık olarak dinlenen H.K. ifadesinde “davalı şirket yetkililerinin Almanya’daki işçilerden yüksek kar payı verme vaadiyle para topladığını, davalı şirket yetkilisi Ö.. S..’ı evinde misafir ettiğini ve kendisini bulunduğu bölgede temsilci olarak tayin edilerek şirket adına para toplamakla görevlendirildiğini, şirket yetkilileri olan davalı Özer tarafından bizzat dile getirilerek yüksek kar vaadi ile para toplandığını, para tahsil ettiği kişilere şirket tarafından kendisine verilen makbuz ve şirketin hisse kuponlarını teslim ettiğini” beyan ederek içinde davacının dayandığı tahsilat makbuzunun da koçanı olan bir koçan makbuzu mahkemeye sunmuştur.Mahkemece alınan bilirkişi raporunda, davalı şirketin 2000 ve devamı yıllarda yapmış olduğu genel kurul toplantıları hazirun cetvellerinde davacının adının olmadığı ve bu toplantılara davacının katılmadığı, davalı şirketin 1998 yılında 9 ortakla kurulmasına rağmen dosyaya 2001 yılı öncesine ait ticari defterlerin ibraz edilmediği, 2001 ve 2002 yıllarına ait defterlerin ibraz edildiği ve bu defterlerin de kanunen yapılması zorunlu kapanış tasdiklerinin yapılmadığı, bu defterlerde davacı ile ilgili bir kaydın olmadığı, davacının dayandığı hesap ekstresi başlıklı belgedeki hisse senedi miktarı ve ödenen bedele ilişkin bir bilgiye rastlanılmadığı, davalılar tarafından ortaklık pay defterinin tutulmadığından bahisle buna ilişkin defterin ibraz edilmediği, ancak ticaret sicil müdürlüğü nezdinde yapılan incelemede 1998 yılında ortaklar pay defterinin onay formunun ticaret sicil müdürlüğüne ibraz edildiğinin anlaşıldığı, buna göre davalı şirket tarafından bilerek ortaklık pay defterinin ibraz edilmediği, ibraz edilen defterlerde sermaye, hisse senedi ihraç primleri gibi hesaplar detaylı izlenmediğinden kimden para alınarak hisse senedi verildiğinin tesbit edilemediği, bu hesapların ana hesaplar bazında olmayıp yardımcı hesaplar bazında kaydedilmesi gerektiği, bunun yapılmaması nedeniyle sermaye taahhüt ödemelerinin kimler tarafından yapıldığının belirlenemediği, bu durumda davacının davalı şirkete ortak olup olmadığının veya şirkete para ödeyip ödemediğinin anlaşılamadığı, ancak SPK uzmanları tarafından davalı şirkette 1999 yılında iki kez inceleme yapılmak istenildiği halde davalı şirket tarafından SPK’ya tabi olmadıkları gerekçesiyle denetime izin verilmediği, belge ve bilgi vermediklerinden bahisle mahkeme kararı ile şirkete ait defter ve belgelerin incelenebildiği, buna göre SPK tarafından 09.04.2001 tarihli denetleme raporu hazırlandığı ve bu raporda; yapılan incelemelerde şirkete para veren kişilerin isimlerinin olduğu listelerin, bu kişilere geri ödenen para miktarlarının, Hollanda bölge koordinatörünün yaptığı 72 kişilik isim listesinin, çok sayıda para yatırıldığını gösteren tahsilat makbuzlarının, ortak olan kişiler adına düzenlenmiş cari hesap ekstrelerinin, para yatıran kişilere ve temsilcilere tatil hediyesi verildiğini gösteren belgelerin, boş gayrimenkul hisseye çeviri formlarının, D.- K.- D. bölgesi 16 kişilik temsilciler listesinin, 2967 adet ortaklar listesinin, temsilci hesap ekstrelerinin, davalı şirket antetli ve üzerinde ortak ve temsilci isim ve imzası yazılı 15.000 adet kullanılmış tahsilat makbuzunun, 1623 kişilik şirket ortaklarının bilgilerini içeren listenin ve temsilcilik ile bölge koordinatör sözleşmelerinin tesbit edildiği, şirkete ait şifreli iki adet bilgisayar kayıtlarında 268 adet temsilci ve koordinatörlere ilişkin kayıtların ve bu kişilerin para topladıkları kişilere ilişkin kayıtların tutulduğunun belirlendiği, buna göre para toplanan kişilere ilişkin yasal kayıtların dışında detaylı izleme yapılan ikincil kayıtların tutulduğunun tesbit edildiği, ancak toplanan paraların şirketin resmi olarak görünen ortakları tarafından şirkete sermaye ödemesi yapılmış gibi gösterildiğinin belirlendiği, şirketin izinsiz halka arz fiilini gerçekleştirdiğinin ve bilgisayar kayıtlarına göre 6639 kişiden toplam 70.775.335 DM para topladığının tesbit edildiği belirtilmiştir. Bilirkişi heyeti tarafından davacının para verdiğini iddia ettiği ve dosyada tanık olarak dinlenen Hanifi Karaca’nın hem SPK raporlarındaki temsilcilerlistesinde hem de davalı Ö. S.’ın ve bir kısım şirket yöneticilerinin suç işlemek için teşekkül oluşturmaktan dolayı yargılandıkları Konya 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2002/103 Esas sayılı dosyasında temsilciler listesinde adının yer aldığı, dolayısı ile H.K.’nın davalı şirket temsilcisi olarak yurtdışında para topladığı kanaatine ulaşıldığı, davacının dayandığı K.Holding AŞ. Hesap Ekstresi başlıklı belgenin Konya 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2002/103 Esas sayılı dosyasındaki aynı başlıklı belgeler ile şekil ve içerik olarak benzer olduğu, yine davacının dayandığı tahsilat makbuzunun da anılan ceza mahkemesi dosyasındaki tahsilat makbuzları ile aynı görüntüyü taşıdığı, ancak davacının dayandığı tahsilat makbuzundaki hisse adedi ve birim değeri ile ödenen bedel arasında tutarsızlığın olduğu, bu tutarsızlığın davacı tarafından açıklanması gerektiği belirtilmiştir.Mahkemece, davacının sunduğu K. Holding A.Ş. başlıklı 01/05/2001 tarihli tahsilat makbuzunda tahsil eden bölümünde ismi yazılı H.K.’nın davalı şirket ile ilgisinin bulunmadığı, gerek ceza mahkemelerine ait dosyalarında ve gerekse SPK denetleme raporlarında davacının, davalı şirkete veya yetkililerine veya çalışanlarına para verdiğine ilişkin hiç bir bilginin bulunmadığı, davalı şirketin yönetici veya çalışanları ile davalı Ö.. S.. hakkında ceza mahkemelerince verilmiş her hangi bir mahkumiyet kararının bulunmadığı, davacının davalılara para verdiğine ilişkin davalıları bağlayan bir belgesinin mevcut olmadığı, davalı şirketin ticari defter ve belgelerinde davacıdan para tahsil edildiğine ilişkin bir kaydın olmadığı, buna göre davacının davalılara para verdiğini ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, gerek mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporundan ve gerekse dosya içindeki SPK raporlarından davalı şirket ve yöneticileri tarafından çok sayıda kişiden para toplandığı, hisse senetlerinin izinsiz halka arz edildiği, muhasebe kayıtlarında gerçeğe aykırı kayıtlar bulunduğu, şirket tarafından gerçek kayıtların yanında ayrı bir hesapta ikincil kayıtların tutulduğu, davacının para verdiğini iddia ettiği ve sunduğu tahsilat makbuzunda isim ve imzası olan H. K.’nın tanık olarak alınan ifadesinde davalı şirket temsilcisi olarak davacıdan para aldığını beyan ettiği ve bu kişinin SPK raporlarında belirtilen temsilciler listesinde adının olduğu, buna göre bu kişinin davalı şirket temsilcisi olarak yurtdışında para toplamak için görevlendirildiği ve yurtdışında bulunan vatandaşların davalı şirkete vermiş oldukları paraların tahsili için açtıkları davalara ilişkin Dairemizden geçen çok sayıda tenfiz dosyasında benzer nedenle davalı şirketin para topladığı anlaşılmaktadır.Bu itibarla mahkemece, bilirkişi raporunda açıkça, şirket muhasebe kayıtlarında davacının pay sahibi olduğuna veya şirkete para ödediğine ilişkin bir kayda rastlanılmadığı belirlendiğine göre, taraflar arasında sahih bir ortaklık ilişkisinin mevcut olmadığı, bu durumda davacının zararından davalıların haksız fiil hükümleri uyarınca sorumluluklarının bulunup bulunmadığı üzerinde durulması ve haksız fiil, hile ve aldatma olgusunun tespiti yapılırken, davalı şirketin yöneticileri hakkındaki ceza dosyaları, bu dosyalardaki rapor ve tanık beyanları ve özellikle SPK raporlarında yer alan davalı şirket tarafından para toplanan kişilere ilişkin listelerde davacı adının olup olmadığının belirlenerek oluşacak sonuç çerçevesinde davalıların hukuki durumunun tayin ve takdir edilmesi gerekirken, davacının para verdiğini iddia ettiği H.K.’nın davalı şirketin kayıtlı çalışanı olmadığı, ödenen paranın şirket kayıtlarında görünmediği ve davacının dayandığı tahsilat makbuzu ile Hesap Ekstresi belgesinin davalı şirketi bağlamadığından bahisle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 04/06/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.