Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7709 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 982 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : İSTANBUL 48. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİTARİHİ : 20/09/2012NUMARASI : 2011/311-2012/218Taraflar arasında görülen davada İstanbul 48. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 20/09/2012 tarih ve 2011/311-2012/218 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davacılar vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 18/04/2014 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davacılar vekili Av. G.. D.. ve davalılardan TMSF vekili Av. C.. K.. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacılar vekili, müvekkilleri ile davalı A.B.arasında 21.06.2002 tarihli sözleşme imzalandığını, buna göre A.B.'e ait şirketlerin BDDK ve diğer bankalarla olan kredi ilişkilerinin ödeme protokolüne bağlanacağını, yapılan iş karşılığı davalının kendilerine ödemede bulunacağını, sözleşmeye göre yükümlülüklerini yerine getirdiklerini, buna rağmen davalının ödemede bulunmadığını ileri sürerek, şimdilik 10.000'er TL alacağın davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalı A.A.B. vekili, davanın 6762 sayılı TTK'nın 106. maddesi uyarınca zamanaşımına uğradığını savunarak, davanın reddini istemiştir.Davalı TMSF vekili, müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre, davacıların BDDK ve diğer bankalarla olan kredi ilişkilerini protokole bağlamaya ilişkin hizmet verdiklerini iddia ettikleri, iş ve eylemlerinin ticari nitelik taşıması gerektiğinin asıl olduğu, davacıların tellallık işini davalıya sürekli bağlı olmaksızın verdikleri, aralarındaki ilişkinin ticari tellallık ilişkisinden kaynaklandığı, zamanaşımı süresinin 1 yıl olduğu, aralarındaki ilişkinin 2009 yılında fesih ile son bulduğu, davanın ise 08.06.2011 tarihinde açıldığı gerekçesiyle, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir. Kararı, davacılar vekili temyiz etmiştir. Davacı taraf, davalı A.A. B. ile kendisine ait şirketlerin borçlarının ödeme protokolüne bağlanması ve bu iş karşılığı belli bir ücret alınması konusunda sözleşme imzaladıklarını, belirlenen ücretin ödenmediğini ileri sürerek, işbu davayı açmış olup, mahkemece taraflar arasındaki ilişkinin ticari tellallık sözleşmesi niteliğinde bulunduğu, 6762 sayılı TTK'nın 106/2. maddesi uyarınca 1 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. 6762 sayılı TTK'nın 100. maddesine göre, taraflardan hiçbirine ticari mümessil, ticari vekil, satış memuru veya müstahdem yahut acente gibi bir sıfatla daimi surette bağlı olmaksızın, ücret karşılığında, ticari işlere müteallik mukavelelerin akdi hususunda taraflar arasında aracılık yapmayı meslek edinen kimseye tellal denir. Yine 818 sayılı BK'nın 386. maddesi, vekalet, bir akittir ki onunla vekil, mukavele dairesinde kendisine tahmil olunan işin idaresini veya kabullendiği hizmetin yerine getirilmesini borç altına girer, hükümlerini haizdir. Somut olayda, taraflar arasındaki 21.06.2002 tarihli sözleşmede, davacıların, A.A.B.'in sahibi olduğu şirketlerin BDDK ve diğer bankalarla olan kredi ilişkileri konusunda görüşmeler yapıp borçları ödeme protokolüne bağlayacağı, şirketlerin tüm hukuk, mali, vergi gibi konularında koordinasyon yetkisi verilerek bu konuda davacıların tek yetkili olacağı, şirketlerin tüm işlemlerini takip etmek üzere resmi kurum ve kuruluşlar ile üçüncü şahıslara karşı temsil yetkileri bulunacağı belirtilmiş, yine davacı F.. G.. ile davalı A. A. B.arasında düzenlenen genel vekaletname ile de borçların yeniden yapılandırılması ve tasfiyesi için TMSF'ye müracaat, her türlü görüşmelerin yapılması, borca ilişkin olarak sulh, ibra, kabul, feragat yetkisi verildiği görülmektedir. Dolayısıyla, sözleşmede davacılara tanınan temsil yetkisi ve aralarında düzenlenen vekaletnamedeki yetkiler de nazara alındığında, taraflar arasındaki ilişkinin sadece ticari tellallıktan doğduğunun kabulü mümkün değildir. Bu itibarla, mahkemece taraflar arasındaki ilişkinin vekalet ve iş görmeyi de kapsayan karma bir akit olduğu, uyuşmazlığa Borçlar Kanunu hükümlerinin uygulanacağı, zamanaşımının da buna göre belirleneceği, davanın zamanaşımı süresi içinde açıldığı kabul edilerek, işin esasına girilip neticesine göre bir karar vermek gerekirken, yanılgılı değerlendirmelerle yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün anılan taraf yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.100,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalılardan alınarak, davacıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 18/04/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.