Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7671 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 834 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : ANKARA 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİTARİHİ : 05/03/2012NUMARASI : 2010/104-2012/60Taraflar arasında görülen davada Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 05.03.2012 tarih ve 2010/104-2012/60 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 18.04.2014 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davacı vekili Av. Ö. K. E. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkili şirketin 1997 yılında kuruluşundan itibaren “A.” ibaresini restoranında, yaptığı sözleşmelerde, el ilanlarında, menülerinde vs. araçlar üzerinde gerek işletme adı tanıtım vasıtası olarak gerekse markasal olarak kullandığını, davalının ise 03.12.2008 tarihinde S.Y. Org. Gıda İnş. Tur. San. Tic. Ltd. Şti. olarak kurulmuşken 01.07.2009 tarihinde unvanını A.Ş. Gıda İnş. Tur. San. Tic. Ltd. Şti. olarak değiştirdiğini, davalının aynı sektörde “a.” ibaresini işletme adı ve markasal olarak kullanımının müvekkilinin tescilsiz olarak kullandığı markası ile iltibas yarattığını, davalının A. ibaresini işletme adı olarak seçmesinin haksız rakabet yaratıp tüketiciler nazarında karışıklığa neden olacağını ve davalının haksız kazanç sağlayacağını, A. ibaresi üzerinde müvekkilinin öncelikli gerçek hak sahibi olduğunu, müvekkili şirketin 1997 yılında kurulmuş olup tüm aktif ve pasifi ile 2005 yılında devralındığını, kuruluşundan beri işletme adı ve markasal olarak kullanımının devam edip ayırt edicilik kazandırıldığını, davalının 1976 yılında kurulduğunu bildirerek tüketicileri yanıtma yoluna gittiğini, davalının müvekkilinden haberdar olmamasının mümkün bulunmadığını, altınşiş ibaresini ticaret unvanın esaslı unsuru olarak alması ve markasal kullanımının MK’nın 2. maddesine aykırılık yarattığını ileri sürerek, davalının ticaret unvanındaki Altınşiş ibaresine ilişkin her türlü kullanımının haksız olduğunun tespiti ile haksız rekabetin men'ine, A. ibaresinin davalının ticaret unvanından çıkartılarak sicilden terkinine, davalıya ait A. ibaresini havi basılı evrak, el ilanı, menü, tabak, peçete, kartvizit, tabela ve tanıtım vasıtaları ve sayılı her türlü malzemenin toplatılmasına ve imhasına, silinebilecek olanların üzerinden silinmesine, davalı tarafından kullanılan “www.a..net” ve “www.a..com.tr” alan adlı internet sitelerinin kapatılmasına ve davalı adından terkinine, hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı taraf davaya cevap vermemiştir. Mahkemece, iddia, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacının “A.” marka veya ibaresini daha evvel kullanması olgusunun haksız rekabet koşullarının gerçekleşmesi için başlı başına yeterli bulunmadığı, işletme adı olarak kullanım halinde haksız rekabetin oluşabileceği hususu bilirkişi raporunda açıklanmış ise de hukuken markasal oluşumun ülkemizdeki gelişim süreci izlendiğinde bu yönün yeni bir düzenleme olmadığı, davacının bu işletme adı ile bir marka olduğunu bu husustaki tescil olgusunu gerçekleştirerek zamanında tedbirini alması gerektiği, davalının son unvan değişikliği ile bu ibareyi kullanmaya daha yatkın ve yakın (şirket unvanının ilk kelimesi) göründüğü, kaldı ki benzeri nitelikli davacıdan da evvel “A. K.” ibaresiyle bir başka firmanın aynı işle iştigal ettiğinin bilirkişi raporunda açıklandığı, bu durumda davacının anılan ibare veya işletme adını davalıdan daha evvel kullanmasının davalıya karşı açılan bu davada haksız rekabetin varlığını kanıtlamak yönünde yeterli bulunmadığı, davalı şirket veya başkaca firmaların benzeri ibare ve unvanlarla davacıdan evvel faaliyet gösterdiği anlaşılmakla bu ibarenin yalnızca davacıya münhasır aidiyeti kanıtlanamadığı gibi tescil edilerek hukuken korunan bir ibare ve işletme adı da olmadığından davacının davalıya karşı korunmaya değer bir üstün hakkının bulunduğu kanaatine varılamadığı gerekçesiyle davalı aleyhine açılan haksız rekabetin tespiti ile men'i davasının reddine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.Dava, davacının tescilsiz şekilde işletme adı ve markasal olarak kullandığını ve öncelikli hak sahibi olduğunu iddia ettiği “altınşiş” ibaresinin davalı tarafından kötüniyetle ticaret unvanı olarak tescili ve markasal kullanımının haksız rekabet yarattığı iddiasıyla davalının ticaret unvanındaki "A. ibaresine ilişkin her türlü kullanımının haksız olduğunun tespiti ile haksız rekabetin men'ini, A. ibaresinin davalının ticaret unvanından terkini, davalıya ait A.ibaresini havi basılı evrak vs’nin toplatılması, imhası, silinebilecek olanların üzerinden silinmesi, hüküm özetinin ilanı istemlerine ilişkindir. Mahkemece, davalı aleyhine açılan haksız rekabetin tespiti ile men'i davasının reddine karar verilmiştir. Ancak, davacı vekili dava dilekçesinde, dava konusu “a.” ibaresini müvekkili şirketin kurulduğu tarihten beri tescilsiz olarak işletme adı ve markasal olarak kullandığını, söz konusu ibare üzerinde öncelikli hak sahibi olduğunu, TTK’nın 57/5. maddesi hükmü uyarınca davalının “a.” ibaresini 2009 yılında ticaret unvanının esas unsuru olarak alması ve markasal kullanımının haksız rekabet yarattığını ve davalının anılan ibareyi ticaret unvanına eklerken, işletme adı ve markasal olarak kullanırken kötüniyetli olduğunu iddia etmiş ve “a.” ibaresinin davalının unvanından terkini talep etmiştir. 6762 sayılı TTK’nın 57/5. maddesinde “Başkasının emtiası, iş mahsulleri, faaliyeti veya ticaret işletmesiyle iltibaslar meydana getirmeye çalışmak veya buna müsait bulunan tedbirlere başvurmak, hususiyle başkasının haklı olarak kullandığı ad, unvan, marka, işaret gibi tanıtma vasıtalariyle iltibasa meydan verebilecek surette, ad, unvan, marka, işaret gibi tanıtma vasıtaları kullanmak veyahut iltibasa meydan veren malları, durumu bilerek veya bilmiyerek, satışa arz etmek veya şahsi ihtiyaçtan başka her ne sebeple olursa olsun elinde bulundurmak” hüsnüniyet kaidelerine aykırı hareket olarak düzenlenmiştir. Bu hüküm kapsamında bir tacirin şahsı, faaliyeti veya emtiası yerine diğer tacirin şahsı, faaliyeti veya emtiasının müşteriler tarafından karıştırılmasına ve taklit edilmiş olan o malın-hizmetin asıl alınmak istenen mal-hizmet yerine yanlışlıkla ve alınmasına imkan hazırlayan her türlü hareket ve beyanlar iltibas yaratacak hareketler olarak değerlendirilmektedir. Davacı vekili, müvekkilinin “A.” ibaresi üzerinde öncelikli hak sahibi olduğunu iddia etmiş olup şayet davacı taraf dava konusu ibare üzerinde iddia ettiği gibi öncelikli hak sahibi ise davalıya karşı dava açma hakkına sahip olacaktır. Bu itibarla mahkemece, yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda davacının iddia ve taleplerinin TTK’nın 57/5. maddesi kapsamında değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yerinde bulunmayan gerekçe ile davalı aleyhine açılan haksız rekabetin tespiti ile men'i davasının reddine karar verilmesi doğru görülmediği gibi davalı şirketin ticaret unvanındaki “a.” ibaresinin terkini talebi konusunda da olumlu ya da olumsuz bir değerlendirme yapılamaması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.100 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 18.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.