MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 16/07/2013NUMARASI : 2011/127-2013/339Taraflar arasında görülen davada Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 16/07/2013 tarih ve 2011/127-2013/339 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili asıl davada, müvekkilinin eğitim ve öğretim sektöründe 2002 yılından bugüne kadar faaliyet gösterdiğini, bu faaliyetlerinde "P." ibaresini 2002 yılından itibaren fiilen kullandığını, davalının 09.,16., 41. ve 43. sınıflar için ...kod nolu marka başvurusunda bulunduğunu, başvuruya itiraz edildiğini ve itiraz üzerinde markanın davacı tarafından uzun süreli kullanımı nedeniyle "eğitim ve öğretim hizmetlerinin" markasından çıkartılmasına karar verildiğini, kalan mal ve sınıfları için .. kod nolu markasının tescil edildiğini, bu sırada davacının 2002 yılından beri kullandığı markasının tescili için 38. ve 41. sınıflar açısından ... kodlu marka başvurusunda bulunduğunu, markanın 21.06.2006 tarihinde tescil edildiğini, kötü niyetli davalının "P.+ş." ibareli markası tescil edilmediği halde, yanına bir takım eklemeler yaparak "eğitim ve öğretim hizmetlerini" de kapsayacak şekilde, 2006/00388 ve 2006/00389 tescil nolu marka başvurularında bulunduğunu, bu başvuruları hukuka aykırı olarak tescil edildiğini öğrendiklerini, 556 sayılı KHK’nın 8/l-a ve b; 8/3, 8/5 maddeleri hükümleri gereğince davalı markalarının hükümsüzlüğünü talep ve dava etmiş; birleşen davanın reddini istemiştir. Davalı vekili asıl davada, davacının iddia ettiği gibi halk arasında taraf markaları arasından karıştırılma ihtimali yaratacak bir benzerlik bulunmadığını, davalı markalarında ayırt edici ibareler bulunduğunu, davacının dayanak markasının farklı ürünler için tescilli olduğunu savunarak, asıl davanın reddine karar verilmesini talep etmiş; birleşen davada, "P." ibaresini davalıdan önce 1997 yılında eğitim ve öğretim hizmetleri başta olmak üzere ciddi bir şekilde kullandığını, müvekkili davacı adına tescilli ..ve ...sayılı markaları bulunduğunu, davalıya ait ... tescil nolu markanın 556 sayılı KHK’nin 7/1-c, 8/3, 8/4, 35. maddeleri gereğince hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve talep etmiştir.Mahkemece, tüm dosya kapsamına, toplanan delillere ve düzenlenen bilirkişi raporlarına göre, asıl dava yönünden davacı taraf markası ile davalı tarafın kullanmış olduğu markalar arasında davalı tarafın markası farklı unsurlar ile ayırt edicilik kazanmış olup benzerlik ve iltibas hususu söz konusu olmadığından yerinde olmayan asıl davanın reddine, birleşen dava yönünden davalı tarafın "P. "markasına yönelik ticaret unvanı ve markayı uzun süredir kullanıp söz konusu kullanım nedeniyle uzun süre sessiz kalınmış olup markanın iptali istenmesi Medeni Kanun’un 2. maddesi gereği kötü niyet teşkil ettiğinden birleşen dava yönünden yerinde olmayan davanın reddine karar verilmiştir.Kararı, taraf vekilleri temyiz etmişlerdir.1-Birleşen dava, 556 sayılı KHK.’nin 7/1-c, 8/3, 8/4, 35. ve 42. maddelerine göre açılmış hükümsüzlük davasıdır. Dairemizin yerleşik kararları uyarınca mutlak ve nispi ret nedenlerine dayalı hükümsüzlük davasının beş yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılması gerekir, ancak tescilde kötü niyet varsa hükümsüzlük davası süreye tabi değildir. Birleşen hükümsüzlük davasına konu 2004/11394 sayılı marka 21/06/2006 tarihinde sicile tescil edilmiş, işbu hükümsüzlük davası da 26/05/2011 tarihinde açılmış olup, beş yıllık hak düşürücü süre içerisinde dava açıldığına göre, uyuşmazlığın esasının incelenmesi gerekirken, 556 sayılı KHK’nin 42. maddesine dayalı hükümsüzlük davalarında tescilsiz kullanılan sürenin sessiz kalma yoluyla hak kaybının doğup doğmaması bakımından göz önüne alınamayacağı hususu dikkate alınmaksızın, davanın MK’nın 2. maddesine aykırı olduğu gerekçesiyle reddine karar verilmesi doğru olmamış, birleşen davada davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle, kararın davacı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir. 2- Asıl davaya yönelik temyiz itirazlarına gelince, taraf markalarının asıl unsuru “Pİ” ibaresi ve şeklidir. Söz konusu işaretin eğitim hizmetleri bakımından doğrudan vasıf, cins, amaç vb karakteristik özellik belirten tasviri işaretlerden olduğunun kabulü mümkün değildir. Doğrudan değil de dolaylı yoldan tanımlayıcı olarak nitelendirilebilecek işaretler ise 556 sayılı KHK’nin 7/1- (c) ve (d) maddesi anlamında tasviri işaret olarak dikkate alınmaz.O halde, asıl davanın da davacının dayandığı 2004/11394 sayılı markanın hükümsüzlüğü için açılan ve işbu dava ile birleştirilen dava ile birlikte değerlendirilmesi gerekirken asıl davanın yazılı gerekçe ile reddi doğru olmamış, asıl davada davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle, kararın davacı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.3- Bozma sebep ve şekline göre taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, SONUÇ : Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan sebeplerle, birleşen davada davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle kararın birleşen dava davacısı yararına BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan sebeplerle, asıl davada davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle kararın asıl dava davacısı yararına BOZULMASINA, (3) nolu bentte açıklanan sebeplerle, bozma sebep ve şekline göre taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 17/04/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.