Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 76 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 10208 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 13. SULH HUKUK MAHKEMESİ(ÜMRANİYE 2. SULH HUKUK MAHKEMESİ) TARİHİ : 27/12/2012NUMARASI : 2011/180-2012/1732Taraflar arasında görülen davada İstanbul Anadolu 13. Sulh Hukuk (Ümraniye 2. Sulh Hukuk) Mahkemesi’nce verilen 27/12/2012 tarih ve 2011/180-2012/1732 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, tasfiye edilen anonim şirketin kanuni temsilcisi olan müvekkilinin şirketin amme borçlarını ödediğini, davalıların aynı şirketin hissedarları olup borçtan müteselsilen sorumlu olduklarını ileri sürerek, ödenen 24.000 TL'den davalıların hissesine tekabül eden 6000 TL'nın ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalılar vekili, davaya konu olan borç yönünden taahhüt altına giren kişinin davacı olmayıp Z. Ş. olması ve bizzat dekontlarda da davacının ismi geçmediğinden davacının aktif dava ehliyetinin bulunmadığını, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre davanın süresinde açılmadığını, ayrıca müvekkillerinin şirket yöneticisi olmayıp sadece şirket ortağı oldukları ve şirketin yasal temsilcisi olmayan müvekkillerinin amme alacaklarının ödenmesi hususunda sorumluluklarının bulunmadığını, kaldı ki borcun doğumunda müvekkillerinin kusuru olmayıp davacının kendi ihmalinden borcun doğduğunu savunarak, davanın usulden ve esastan reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, ödeme makbuz asıllarının davacıda olması ve her ne kadar taksitlendirmeyi Z.Ş. yapmış ise de ödemeyi kendisinin yaptığına ilişkin beyanı ve belge olmadığından ödemenin davacı tarafından yapıldığı kanaatine varıldığı, münfesih olmuş anonim şirketin borçlarından tüm hissedarlar sorumlu olacağından yöneticilerin kendi kusurları ile sebebiyet verdiği borçların mahsubu neticesinde kalan borçlardan davalıların da sorumlu oldukları, her ne kadar davalı tarafça dava konusu borcun anonim şirketin vergi borcu olması ve bu sebeple sadece yönetim kurulu üyelerinin borçtan sorumlu oldukları iddia edilmiş ise de, hali hazırda şirket mevcut olmayıp münfesih olduğundan tüm hissedarların sorumlu olduğu kanaatine varıldığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile 1.878,99 TL'nın davalı Kenan'dan, 1.878,99 TL'nın ise davalı Yavuz'dan ayrı ayrı ve dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmiştir.Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.1- Dava, anonim şirketin vergi borcundan dolayı yapılan ödemenin payları oranında diğer şirket ortaklarından tahsili istemine ilişkindir.Tüzel kişi mükelleflerin kamu alacaklarından kaynaklanan yükümlülüklerinin yerine getirilmesinden, kanuni temsilcileri sorumlu tutulmuştur. Ancak vergi borcunun temsilciden istenebilmesi için öncelikle temsil edilen tüzel kişiden talep edilmesi ve bu tüzel kişinin ödeme kabiliyetinin olmadığını gösteren “aciz vesikasının” düzenlenmiş olması gereklidir (6183 SK. m.75). Kanuni temsilcilerin kim olduğu konusu ise tüzel kişinin türüne göre değişmektedir. Anonim şirketler ve kooperatiflerde kanuni temsilciler yönetim kurulu başkan ve üyeleri iken limited şirketlerde şirketin müdürü, kolektif şirketlerde ise ortakların her birisidir.Limited şirketlerde kanuni temsilciler şirket müdürleri ise de getirilen bir düzenleme ile kanuni temsilciye ilaveten ortaklar da kamu borcundan sorumlu tutulmuştur. Buna göre limited şirketin mal varlığından tahsil edilemeyen kamu alacakları ortaklardan, ortaklık payı oranında istenebilecektir (6183 SK. m.35). Anonim şirketlerde ise böyle bir özel düzenleme yapılmadığından, şirketten tahsil edilemeyen kamu borçlarından, TTK.’nun 317. maddesi uyarınca şirketin yönetim kurulu üyelerinin tamamı, kanuni temsilci sıfatıyla ve müteselsilen sorumludur. Ancak TTK.’nun 319. maddesine göre ana sözleşmeye hüküm konularak şirketin kanuni temsil yetkisi, yönetim kurulu üyelerinden birine veya birkaçına verilip, diğer yönetim kurulu üyeleri sorumluluktan kurtulabilmektedir. Böyle bir durumda kamu alacaklarından da sadece anılan yönetim kurulu üyeleri, kanuni temsilci sıfatıyla müteselsilen sorumlu tutulacaklardır. Yönetim kurulu üyesi olmayan ortakların ise kamu alacaklarından dolayı sorumlulukları bulunmamaktadır. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında, dosya kapsamından davalıların yönetim kurulu üyesi, şirket yöneticisi veya temsilcisi sıfatlarının bulunmadığı anlaşılmakta olup mahkemece davalıların bu konumları itibariyle kamu alacaklarından sorumlu olmadıkları düşünülmeksizin yazılı gerekçeyle karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.2- Bozma sebep ve şekline göre davacı vekilinin tüm, davalılar vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalılar yararına BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacının tüm, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 06.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.