MAHKEMESİ : FETHİYE 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ(TİCARET MAHKEMESİ SIFATIYLA)TARİHİ : 11/11/2014NUMARASI : 2014/112-2014/466Taraflar arasında görülen davada Fethiye 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 11/11/2014 tarih ve 2014/112-2014/466 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, davalının, müvekkiline olan borcunu ödemek amacıyla lehtarı bulunduğu 21.09.2009 keşide, 19.10.2009 vade tarihli, 85.000,00 TL bedelli senedi ciro yoluyla imzalayarak verdiğini, anılan senet vadesinde ödenmediğinden davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalının takip konusu senetteki imzaya itiraz ettiğini, Ankara 5. İcra Hukuk Mahkemesi'nin 209/1394 Esas, 2010/36 Karar sayılı dosyasında davalının senedin tanzim tarihinden yıllar öncesine ait, müvekkilinin katılımı sağlanmadan yargılama usulüne aykırı olarak toplanan imza örnekleri ile bilirkişi incelemesi yaptırıldığını ve imzanın davalıya ait olmadığı kanaatini içeren rapor uyarınca takibin durdurulduğunu oysa, imzanın davalıya ait olduğunu ve bunun usulüne uygun şekilde yapılacak imza incelemesi ile ortaya çıkacağını ileri sürerek, 85.000,00 TL'nin 19.10.2009 tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkili ile davacı arasında herhangi borç ilişkisi bulunmadığını, dava konusu bono üzerindeki imza ve yazıya itiraz ettiklerini, İcra Hukuk Mahkemesi'nde yapılan yargılama sonucunda imzanın müvekkiline ait olmadığının ortaya çıktığını, anılan dosyadaki itirazlarını tekrar ettiklerini ayrıca, imzanın sahteliği hususundaki şikayetleri üzerine kamu davası da açıldığını savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece iddia, savunma, toplanılan deliller ve tüm dosya kapsamına göre, davacı davalının borcunu ödemek amacıyla lehtarı bulunduğu 21.09.2009 keşide, 19.10.2009 vade tarihli, 85.000,00 TL bedelli senedi ciro ederek verdiğini iddia etmiş ise de, davacının ceza dosyasındaki beyanından davalıyı tanımadığı, aralarında herhangi bir borç ilişkisi bulunmadığı, senette ciranta olarak davalının imzası bulanmasına rağmen senedi davalıdan değil dava dışı keşideciden aldığının anlaşıldığı gerekçesiyle, davanın reddine ve davacı kötüniyetli olarak hiçbir hakkı olmadığı halde davanın açılmasına sebebiyet verdiğinden HMK'nın 329. maddesi uyarınca davalının vekiliyle aralarında kararlaştırılan vekalet ücretinin bir kısmının davacı tarafça karşılanmasına ve davacı hakkında disiplin cezasına hükmedilmesine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. 1-Dava, bonoya dayalı alacak davası olup, mahkemece yukarıda özetlenen gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, her ne kadar dava konusu senetteki imzaya itiraz üzerine Ankara 5. İcra Hukuk Mahkemesi'nin 2009/1394 E., 2010/366 K. sayılı dosyasında tamamı senedin tanzim tarihinden yıllar öncesine ait davalının imza örnekleri üzerinden yapılan inceleme neticesinde imzanın davalıya ait olmadığına karar verilmiş ise de, yapılan bu inceleme yeterli bulunmamaktadır. Davacı senet üzerindeki ciranta imzasının davalıya ait olması nedeniyle senet bedelinden hamil olan kendisine karşı sorumlu olduğunu iddia ederek işbu davayı açmış ve mahkemece de bu iddia nedeniyle davalının imza örnekleri alınmış ise de, bilahare bilirkişi incelemesi yapılmadan karar verilmiştir. Ancak, keşidecinin yargılandığı Ankara 17. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2011/509 E-2013/607 K. sayılı dosyasında görülen ceza davasında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği de göz önünde bulundurulduğunda, ciranta imzasının dava dışı keşideci tarafından atıldığı da kabul edilemeyecektir. Bu durumda, mahkemece davalının senedin düzenleme tarihine yakın tarihte atılan başka kurum ve kuruluşlardaki imzaları da celp edilmek suretiyle 3 kişilik bilirkişi heyeti ya da Adli Tıp'dan rapor aldırılıp imzanın davalıya ait olup olmadığı kesin bir şekilde belirlenerek sonucuna göre bir karar vermek gerekirken eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.2- Bozma sebep ve şekline göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 02/06/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.