Taraflar arasında görülen davada Ü... 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce verilen 21/04/2009 tarih ve 2007/230-2009/130 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi duruşmalı olarak taraf vekilleri tarafından istenmiş olmakla, duruşma için belirlenen 21/06/2011 gününde davacı avukatı T ile davalı avukatı Ö gelip, temyiz dilekçesinin süresinde verildiği anlaşıldıktan ve duruşmada hazır bulunan taraf avukatları dinlenildikten sonra, duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakılmıştı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi Berkan Şengel tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü: Davacı vekili, müvekkili işyerinin davalı nezdinde sigortalı olduğunu, sigorta sözleşmesinin işyerinde gerekli incelemeler sonucu yapıldığını, meydana gelen su sızması sonucu depodaki fındık emtiasının zarar gördüğünü, sigorta tazminatının ödenmediğini ileri sürerek, 108.126.00 YTL'nin tahsiline karar verilmesini istemiş, ıslah dilekçesiyle istemini 120.240.00 TL'ye çıkarmıştır. Davalı vekili, davacı zararının teminat dışında olduğunu, bu hasarın izolasyon hatası ve eksikliği nedeniyle yağmur ve kar sularının sızmasından kaynaklandığını, ayrıca ani şekilde oluşmadığını, kaldı ki, tazminat isteminin fahiş olduğunu, ıslah edilen kısmın zamanaşımına uğradığını savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma, toplanan kanıtlar ve benimsenen bilirkişi raporlarına göre, davacıya ait fındık deposunun davalı tarafından sigorta örtüsüne alındığı, yağan yağmurların binanın duvar ve pencerelerinden sızarak binanın içindeki fındıkların küflenmesine neden olduğu, zararın teminat içinde bulunduğu, tutarının 120.240.00 TL olarak belirlendiği, davacının ıslah dilekçesini 16.02.2009 tarihinde verdiği, davalının süresinde zamanaşımı def'inde bulunduğu, 2 yıllık zamanaşımı süresi dolduktan sonra ıslahın yapıldığı, ıslah edilen kısmın zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 108.126. TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Karar, taraf vekillerince temyiz edilmiştir. 1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin yerinde görülmeyen ve (3) numaralı bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir. 2-Dava, ticari risk sigorta poliçesine dayalı tazminat istemine ilişkindir. Davacının ıslah dilekçesiyle istediği sigorta tazminat alacağının zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle reddine karar verilmiştir. Sigorta sözleşmesinde zamanaşımı süresinin başlangıcı, TTK.nun 1299 ncu maddesinin yollaması ile aynı Yasanın 1292 nci ve 1268 nci maddeleri hükümleri uyarınca sigorta ettirenin rizikonun gerçekleştiğini öğrendiği tarihten itibaren 5 gün sonrasıdır. Mahkemece, rizikonun 20.01.2007 tarihinde gerçekleştiği kabuledilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuştur. Ancak, rizikonun bu tarih itibariyle gerçekleştiğine dair açık bir kabul yoktur. Depodaki 20.01.2007 tarihinden itibaren alınan numunelerde yapılan analizler sonucu fındıklarda küflenmenin olduğu açıklanmıştır. Dosya kapsamından riziko ihbarının 21.02.2007 tarihinde yapıldığı anlaşılmaktadır. Ayrıca, davacı ıslah dilekçesini 23.01.2009 tarihinde havale ettirmiş, bu dilekçe 10.02.2009 tarihinde davalıya tebliğ edilmiş ve ıslah harcı 03.02.2009 tarihli ara karar uyarınca 16.02.2009 tarihinde yatırılmıştır. Islah, davanın taraflarından birinin yapmış olduğu bir usul işlemini tamamen veya kısmen düzeltmesi olup, bir ek dava niteliğinde değildir. Islah, bu dilekçenin verildiği tarihte yapılmış sayılmalıdır. Bir an için davacının rizikoyu 20.01.2007 tarihinde öğrendiği kabul edilse bile, rizikoyu ihbar etmesi gerekli 26.01.2007 tarihi esas alındığı takdirde dahi ıslahın 2 yıllık zamanaşımı süresi dolmadan yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu durum karşısında, davacının ıslah dilekçesinde belirttiği bakiye tazminat alacağının zamanaşımına uğradığının kabulüyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir. 3-Davalının, rizikonun gerçekleştiği kabul edilen 20.01.2007 tarihinde temerrüde düştüğü kabul edilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuştur. Ancak, taraflar arasında düzenlenen sigorta poliçesinin zorunlu bir unsuru olan Yangın Sigortası Genel Şartları'nın B.8.1. maddesinde sigortacının kesinleşmiş olan tazminat miktarını en geç bir ay içerisinde sigortalıya ödemek zorunda olduğu belirtilmiştir. Tazminat miktarının sigortacı açısından kesinleşmesi ise ekspertiz raporu ile mümkün olacaktır. Bu durum karşısında, davalının temerrüdü bakımından taraflar arasındaki sözleşme hükmü değerlendirilmeden ve temerrüt tarihinin belirlenmesine ilişkin yasal dayanak açıklanmadan yazılı şekilde hüküm kurulması da yanlış olmuş, kararın bu yönüyle davalı yararına bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) ve (3) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle kararın BOZULMASINA, takdir olunan 825,00 TL vekalet ücretinin her bir yandan alınarak yek diğerine verilmesine, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 21/06/2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.