MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen davada ... Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 21/09/2012 tarih ve 2012/149-2012/335 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi asıl ve birleşen davada davacılar vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 15/01/2013 günü hazır bulunan davacılar ... ile ... vekili Av. ... ile davalı vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacılar vekili, müvekkilleri aleyhine ... Ticaret Odası Tahkim Kurulu Başkanlığı'nın 2011/8 Esas 2012/1 sayılı kararı ile karar verildiğini, davalının hissedarlar sözleşmesinin 13.3 maddesi gereğince “öncelikle dostane çözüm yoluna başvurması ” gerekirken doğrudan hakem heyetine başvuruda bulunduğunu, işbu yargılamanın yapılmasında ... Ticaret Odasının yetkili ve görevli olmadığını, hakem heyetinin yasaya uygun kişilerden oluşmadığını, hakem heyetinin talep ettikleri tanıkları dinlemediğini, gerekli olan bilirkişi incelemesi yapmadığını, davalı tarafın muaccel hale gelen hak ve alacağının bulunmadığını, hakem heyetinde açılan dava tüm hissedarlara yöneltilmesi gerektiğini, HMK.'nun 109/2. maddesi hükmünce kısmi dava açılamayacağını, takas/mahsup haklarına ilişkin taleplerinin yasaya aykırı olarak reddedildiğini, davalının müvekkilini yanılttığını, sözleşmenin sadece lehine olan hükümlerinden yararlanamayacağını ileri sürerek, hakem kararında bulunan muhalefet şerhindeki durum ve açıklamalar doğrultusundaki nedenlerle, yasal hükümlere, iyi niyet kurallarına, sözleşme hükümlerine aykırı olan 19.6.2012 tarihli hakem kurulu kararının HMK.'nun 439. maddesindeki hükümler gereğince iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Birleşen (... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/427 Esas sayılı) davada davacılar vekili, davalının mali krizden kurtulmak için kurucu ortağı olduğu şirketin başarılı bir şirket olduğu konusunda ikna edici davranışları sonucunda müvekkillerinin bu şirkete hissedar olduklarını, hisse devirleri sağlandıktan sonra gerçek durumun davalının beyanlarından farklı olduğunun anlaşıldığını, davalının gerçek amacının müvekkilleri ile diğer yatırımcı ortaklara kendisine ait doğrudan ya da dolaylı borçlarını ödetip ilk uygun ortamda da huzursuzluk yaratarak bundan maddi menfaat sağlamak olduğunu, davalının borçlarının bir şekilde yatırımcı ortaklar tarafından kapatılmasını sağladıktan sonra ortaklıktan çıkmak için sözleşmenin kendi lehine olan hükümleri vasıtasıyla yine menfaat sağlamaya çalıştığını, davalının ... Ticaret Odası Tahkim Bürosuna başvurarak hissedarlar sözleşmesi ve EK III uyarınca ortaklık payının devri sureti ile ödenmesi gereken pay bedelinin ve diğer tahakkuk etmiş olan alacaklarının tahsilini talep ettiğini, hakem heyetince davalının hissedarlar sözleşmesi ile ilgili taleplerinin tamamının kabul edildiğini, davalıya ödenen bedellerin hiç dikkate alınmadığını, elden ya da dolaylı yapılan ödemelerle ilgili takas/mahsup taleplerinin görmezden gelindiğini ileri sürerek, 19.6.2012 tarihli hakem mahkemesi kararının iptalini talep etmiştir. Davalı vekili, hakem heyetinin tarafların tüm itirazlarını son derece ciddi, titiz ve ayrıntılı olarak incelediğini, davacıların hakeminin bir hususta muhalefet şerhi koyduğunu, bu husus dışındaki tüm kararlara aynen iştirak etmiş olduğundan bu davanın davacılarının muhalefet şerhine bağlı itirazlarının dışında kalan hususların kesinleştiğini, davacıların itirazlarının yersiz, tutarsız ve hukuken muteber olmadığını, davacıların açmış olduğu iptal davasının HMK.'nun 439.maddesinde sayılan sebeplerden hiç birisine dayalı olmadığını savunarak, iptal davasının reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan kanıtlara göre, davalının 02/08/2011 tarihli ihtarname ile ortaklıktan çıkma iradesini işbu davadaki davacılara yöneltmesi üzerine 2011 yılının sonundan itibaren hüküm doğuracak şekilde taraflar arasında davalının sahip olduğu payların 110.000 Euro karşılığında davacılar tarafından alınacağına ilişkin sözleşmenin kurulduğu ve dava açma koşullarının oluştuğu, davalının tahkime başvurduğu tarih olan 02/12/2011 tarihinde bu hakkı haiz olduğu, sözleşmeye aykırılığın söz konusu olmadığı, hakem heyetinin yargılamayı sonuçlandırmaya yetkili olduğu, davaya dahil edilmesi istenen ile davacı arasında mecburi dava arkadaşlığı olmadığından hakem heyetinin bu talebi reddetmesinin iptal gerekçesi olamayacağı, davacıların takas/mahsup talepleri ile ilgili takas şartları gerçekleşmediği gerekçesiyle asıl davanın ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, asıl ve birleşen davada davacılar vekili temyiz etmiştir.1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, asıl ve birleşen davada davacılar vekillerinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen diğer temyiz temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. 2-Asıl ve birleşen dava, hakem kararının iptali istemine ilişkin olup, 6100 sayılı HMK.'nun iptal davası başlıklı 439 ncu maddesinde hakem kararlarının hangi hallerde iptal edileceği sınırlı olarak sayılmıştır. Anılan hükmün 2 nolu bendinde de, hakem veya hakem kurulunun seçiminde, sözleşmede belirlenen veya bu kısımda öngörülen usule uyulmaması bir iptal nedeni olarak öngörülmüştür. Yine dava dışı şahıslar ile taraflar arasındaki arasında imzalanan hissedarlar sözleşmesinin 13.3. maddesi " taraflar, bu sözleşme ile ilgili olarak veya sözleşmeden doğabilecek bütün ihtilaf, uyuşmazlık ve anlaşmazlıkların ya da sözleşmenin ihlalinin önce aralarında dostane çözüm yoluna tabi olacağı konusunda mutabık kalmışlardır.Dostane çözüm çerçevesinde herbir taraf, ilgili ihtilaf konusunda uzman olan bir bilirkişi atayacaktır.Bilirkişisini atayan taraf, ihtilafın içeriğini ve bilirkişisini diğer tarafa yazılı olarak bildirecektir.İhtilaf, bir tarafça bilirkişisinin atanmasını izleyen 45 gün içinde dostane çözüm yoluyla çözülemediği takdirde tahkim yargılamasının yapıldığı anda yürürlükte olan ve bu maddenin izleyen hükümlerince tadil edilecek olan ... Ticaret Odası Tahkim kurallarına uygun olarak, tahkim işlemi çerçevesinde nihai olarak karara bağlanacaktır." hükmünü haiz olup, bu bağlamda sözleşmenin anılan hükmündeki atıfla, tahkim yargılaması usulüne İTO tahkim kurallarının uygulanacağı, başka bir deyişle tahkim yargılamasının İTO tahkim kurallarınca belirlenen esaslar dahilinde devam ettirileceği açıktır. Dosyadaki mevcut belgelerden davalının ...'i bilirkişi olarak belirleyip 27.09.2011 tarihli ihtarname ile davacılara bildirdiği anlaşılmış olup, İTO Tahkim Uzlaştırma Hakem Bilirkişi Yönetmeliğinin 37. maddesi gereğince, hakem bilirkişi olarak vazife görmüş olan kişinin o anlaşmazlıkta hakem olamayacağı hükmü ve davalının dostane çözüm aşamasında ...'i bilirkişi olarak ataması karşısında, hakem heyeti oluşumuna tahkim yargılaması sırasında ve mahkeme aşamasında itiraz edilmiş olmasına rağmen mahkemece bu itiraz hususunda denetlemeye ve değerlendirmeye esas olumlu yada olumsuz bir karar verilmemesi doğru görülmemiş, bu nedenle kararın asıl ve birleşen davada davacılar yararına bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle asıl ve birleşen davada davacılar vekillerinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile kararın asıl ve birleşen davada davacılar yararına BOZULMASINA, takdir olunan 900,00 TL duruşma vekalet ücretinin asıl davada davalıdan alınarak davacılara verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden asıl ve birleşen dava davacılarına iadesine, 15/01/2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.