Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7332 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 18363 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : ORDU 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 16/07/2013NUMARASI : 2012/469-2013/382Taraflar arasında görülen davada Ordu 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 16.07.2013 tarih ve 2012/469-2013/382 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı T.Sigortaları Havuz İşletmesi A.Ş. vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi . tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkilinin fındık bahçesinin 14.01.2008 tarihinde B. Ürün Sigortaları Poliçesi ile davalı tarafından sigortalandığını, 2008 yılı içerisinde don olaylarının meydana geldiğini, müvekkilinin bahçesindeki tüm ürünlerin zayi olduğunu, hasar tazmin talebine olumsuz yanıt verildiğini ileri sürerek şimdilik 2.000,00 TL hasar bedelinin hak ediş tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili ıslah dilekçesi ile talep sonucunu 12.052,50 TL'ye çıkartmıştır. Davalı G. Sigorta A.Ş. vekili, poliçe nedeniyle bir sorumluluğu bulunmayan müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiş ve T.. T..'e ihbarını talep etmiştir. İhbar olunan T.. T.. A.Ş. vekili, 2 yıllık süresi içinde açılmayan davanın zamanaşımına uğradığını, ekspertiz çalışmaları sonucunda davacının bahçesinin ocak ayı kış soğuklarından etkilendiğinin görüldüğünü, bu aydaki hasarların poliçedeki "Fındık ürününde bahçedeki ocaklarda bulunan dişi çiçeklerin en az %90'ının (Karanfilli tomurcukların) etrafını çevreleyen pulcuklardan ayrılıp, sap oluşturmaya başladıktan ve ilk yaprakçıklar görülmeye başladıktan" maddesine göre teminat başlamadan önce gercekleştiğinden teminat kapsamına girmediğini savunarak davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, dava konusu olay nedeniyle ocak, şubat aylarında döllenmiş embriyoların ve omcaların %100 oranında zarar gördüğü, B.. S.. A.Ş'nin tazminat ödemesinde herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığı, yapılan zeyilname sonucunda iade edilen 1.208,69 TL tutarındaki prim iadesinin düşülmesi gerektiği, zarar bedelinin 13.035,60 TL olarak bilirkişilerce belirlendiği, zeyilname bedeli düşüldükten sonra kalan 11.826,91 TL tutarında davacının alacaklı olduğunun ortaya çıktığı gerekçesiyle davanın kısmen kabul, kısmen reddine, davalı B.. S.. A.Ş. aleyhine açılan davanın reddine, 2.000,00 TL'nin kesin ekspertiz tarihi olan 11.06.2008 tarihinden itibaren, 9.826,91 TL'nin ıslah havale tarihi olan 18.11.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı T.. T.. A.Ş'den alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine karar verilmiştir.Kararı, davalı T. Sigortaları Havuz İşletmesi A.Ş. vekili temyiz etmiştir.1-Hüküm tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK'nın 186. Maddesi uyarınca, tarafların tüm delilleri toplanıp inceledikten ve son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra, hakimin, aynı Yasa'nın 298. maddesi uyarınca, kararı gerekçesi ile birlikte yazması ve hüküm sonucunu 297'nci maddede öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. Ne var ki, uygulamada Yasa'nın 294/4 fıkrası hükmüne dayanılarak, zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır. İşte bu gibi hallerde, HMK'nın 297'nci maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara uygun olarak gerekçeli kararın yazılması zorunludur. Esasen, kısa karar yazıp tefhim etmekle davadan el çekmiş olan hakimin, artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması yargılamanın aleniyetine, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasa'nın 141. maddesi ile HMK'nın yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksi düşünce ve uygulama yargının, yargıcın ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.Somut olayda mahkemece, tefhim edilen kısa kararda "Açılan davanın kısmen kabul, kısmen reddine" dair hüküm kurulmuş iken gerekçeli kararın hüküm fıkrasında "Açılan davanın kısmen kabul kısmen reddine, davacının davalı B.. S.. A.Ş. aleyhine açılan davanın reddine, davacının T.. T..'e karşı açtığı davada ise 2.000,00 TL'sinin kesin ekspertiz tarihi olan 11/06/2008 (kesin ekspertiz ön bilgi formu çiftçi sureti) tarihinden itibaren, 9.826,91 TL'nin ıslah havale tarihi olan 18/11/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı T.. T..'den alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine" karar verilmiştir. Kısa kararda tarafların hak ve yükümlülükleri açıkça gösterilmediği gibi kısa kararda B. Sigorta A.Ş. yönünden davanın reddedildiğine dair bir açıklama olmadığı halde gerekçeli kararda bu davalı yönünden dava reddedilmek suretiyle kısa karar ve gerekçeli karar arasında çelişkiye yol açılması da doğru olmadığından kararın bu yönden bozulması gerekmiştir.2-Bozma sebep ve şekline göre de, mümeyyiz davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle kararın temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle mümeyyiz davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davalı T. Sigortaları Havuz İşletmesi A.Ş'ye iadesine, 14.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.