ASLİYE TİCARET MAHKEMESİTaraflar arasında görülen davada İstanbul (Kapatılan) 44. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 26/06/2013 tarih ve 2013/17-2013/181 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Fatma Serap İmamgiller tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, davalının davacı şirketin münfesih acentesi ... Sigorta Aracılık Hizmetleri Limited Şirketi'nin yetkili ve hissedarı olduğunu, acente aleyhine prim alacağı nedeniyle açılan davanın müvekkili lehine sonuçlandığını, acente aleyhine girişilen ilamlı icra takibinde mal varlığının tespit edilememesi üzerine aciz vesikası alındığını, davalı hakkında emniyeti suistimal suçu sebebiyle kamu davası açıldığını, davalının haksız fiil hükümleri gereği davacının zararından sorumlu olduğunu ileri sürerek, 22.536,78 TL'nin temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalı, davaya cevaplarını bildirmemiştir.Mahkemece dosya kapsamına göre; sermaye şirketlerinden olan limited şirketlerde ortaklar açısından sınırlı sorumluluk ilkesinin geçerli olduğu, ortakların sorumluluğunun sadece ortaklığa karşı ve esas sermaye payı ile sınırlı bulunduğu, kamu borcu niteliğinde bulunmayan dava dışı şirketin borcundan dolayı davalı şirket yetkilisinin sorumluluğuna ilişkin açılan davada davalının pasif husumet ehliyetinin olmadığı gerekçesiyle, davanın HMK'nın 115/2. maddesi uyarınca usulden reddine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.Dava, dava dışı acentenin yetkili temsilcisinin haksız filine dayalı tazminat istemine ilişkin olup, mahkemece yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, davacının müdahil olarak katıldığı Beyoğlu 3. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 23/12/2009 tarihli 2009/109 Esas 2009/879 Karar sayılı ilamıyla acentelik sözleşmesinin feshedilmesinden sonra sanık olarak yargılanan davalının sigortalılara sattığı poliçe bedellerini ödemeyerek hizmet nedeniyle güveni kötüye kullandığı gerekçesiyle mahkumiyetine karar verilmiştir.Bu durumda, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 74. maddesi (818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 53. maddesi) gereğince ceza mahkemesinin verdiği mahkumiyet kararının hukuk hakimini bağlayacağı, yine 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 336. maddesi gereğince davacının doğrudan zararlarını davalı yöneticiden talep edebileceği gözetilerek; adı geçen ceza mahkemesi dosyasının sonucunun beklenmesi, belirtilen kanun maddeleri ışığında değerlendirme yapılarak oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış hükmün bu nedenle davacı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 21.01.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.