MAHKEMESİ : ANTALYA 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 16/05/2012NUMARASI : 2011/181-2012/152Taraflar arasında görülen davada Antalya 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 16/05/2012 tarih ve 2011/181-2012/152 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 04/04/2014 günü tebligata rağmen gelen olmadığı yoklama ile anlaşıldı, duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü: Davacı vekili, müvekkili ile davalının 08.10.2009 tarihinde dava dışı limited şirketi kurduklarını, müvekkilinin bu şirket için kullanılmak üzere davalı ortağa çeşitli defalar para gönderdiğini, ayrıca 50.000 TL'yi de şirket hesabına yatırdığını, ancak müvekkilinin daha sonra davalının gönderilen paraları şirket için kullanmayıp kendisine gayrimenkul ve araç aldığını öğrendiğini, ayrıca şirket için aldığı mobilyaların değerlerini yüksek gösterdiğini, bu olaylar nedeniyle müvekkilinin davalı hakkında suç duyurusunda bulunduğunu ileri sürerek, 155.000 TL'nin 08.10.2009 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, davanın hukuki dayanağının belli olmadığını, dava dilekçesinde belirtilen taşınmazları müvekkilinin kendi parası ile aldığını, davacının davalıya para gönderdiği iddiasının gerçek dışı olduğunu, davacının yalnızca kurulan şirketin sermaye payını bankaya yatırdığını ve bu paranın da şirket giderleri için harcandığını savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacının ödeme yaptığına ilişkin yalnızca email çıktıları sunduğu, davalının imzasını taşıyan ya da resmi bir kurumdan tasdikli ödemeye ilişkin herhangi bir belgenin verilen kesin süreye rağmen ibraz edilmediği, alacak miktarı itibari ile iddianın tanıkla kanıtlanamayacağı, davacının yemin teklif etme hakkını da kullanmadığı, bu haliyle davanın ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.1- Dava, davacı şirket ortağı tarafından şirket işlerinde kullanılmak üzere davalıya gönderilen para ile davalının kendisine gayrimenkul ve araç aldığı iddiasına dayalı alacak istemine ilişkin olup yukarıda yapılan özetten de anlaşılacağı üzere mahkemece, ödeme iddiasına ilişkin olarak yalnızca email çıktılarının sunulduğu, davanın yazılı delille kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Kural olarak, herhangi bir yasa veya düzenleyici kural, hukuksal sonuçlarını yürürlüğe girdiği tarihten sonrası için doğurmaya başlar. Bunun doğal sonucu da, yasaların yürürlüğe girmelerinden önceki olayları etkilememeleri, yani geçmişe etkili olmamalarıdır. Yasaları uygulama durumunda bulunanlar, başta mahkemeler olmak üzere, yasaları geçmişe etkili sonuçlar doğuracak şekilde yorumlamamakla yükümlüdürler. Hukuk güvenliği bunu gerektirir. Kanun koyucu bu kaidenin aksine düzenleme yapabilir. Bunlardan ayrı devam eden uyuşmazlıklarda, tamamlanmamış hukuki durumlara yeni yasa veya düzenleyici kural, derhal yürürlüğe girme niteliği nedeniyle uygulanacak ve hukuki sonuç doğuracaktır. Tamamlanmış hukuki durumların yeni yasa veya düzenleyici kuraldan etkilenmemesi, kazanılmış hakların korunmasının ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 2. maddesi hükmünde yer alan Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir ilkesinin sonucudur. Nitekim, açıklanan ilkelere uygun olarak 01.10.2011 tarihinde yürülüğe giren 6100 sayılı HMK'nın 448. maddesi de “Bu Kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhâl uygulanır.” şeklinde düzenlenmiştir. 6100 sayılı HMK'nın 200. maddesinde, ikibinbeşyüz Türk Lirası'nı geçen hukuki işlemlerin senetle ispat edilebileceği düzenlendikten sonra aynı Kanun'un 202. maddesinin birinci fıkrasında, delil başlangıcının bulunması halinde tanık dinlenebileceği, ikinci fıkrasında ise iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgenin delil başlangıcı olduğu hüküm altına alınmıştır. Belgenin tanımı ise anılan Kanun'un 199. maddesinde yapılmış olup buna göre, uyuşmazlık konusu vakıaları ispata elverişli yazılı veya basılı metin, senet, çizim, plan, kroki, fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi veriler ile elektronik ortamdaki veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcılar belgedir. O halde, kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından gönderilen ve iddia konusu işlemi tamamen ispat etmemekle birlikte o işlemi muhtemel gösteren emailler, 6100 sayılı HMK'ya göre yazılı delil başlangıcı teşkil edecek ve senetle ispat kuralının istisnasını oluşturacaktır. Somut olayda, dava 1086 sayılı Kanun döneminde açılmış, davacı tarafça iddianın ispatı için davalı tarafından gönderilen emaillere dayanılmış ve yargılama henüz tahkikat aşamasında iken ise 6100 sayılı Kanun yürürlüğe girmiştir. Bu durumda, derhal uygulanma ilkesi gereğince 01.10.2011 tarihinden sonra yargılamanın 6100 sayılı Usul Kanunu hükümlerine göre yürütülmesi gerektiğinden ve bu dönemde de yukarıda yazılı şartları taşıması halinde email çıktılarının delil başlangıcı teşkil etmesi mümkün bulunduğundan mahkemece, yapılan açıklamalar çerçevesinde davanın görülmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı delille davanın kanıtlanamadığı şeklinde yanılgılı değerlendirme ile hüküm tesisi doğru olmamış, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.2-Bozma sebep ve şekline göre, taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının incelenemesine yer olmadığına, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 11.04.2014tarihinde oybirliğiyle karar verildi.