Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7188 - Karar Yıl 2000 / Esas No : 3987 - Esas Yıl 2000





Taraflar arasındaki davanın (İzmir Birinci Asliye Ticaret Mahkemesi)nce görülerek verilen 29/12/1999 tarih ve 1998/1142-1999/1283 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi duruşmalı olarak davalı vekili tarafından istenmiş olmakla dava dosyası için tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacılar vekili, müvekkillerinin ortağı bulunduğu kooperatifin 1982 yılında kurularak arsa malikleriyle %25 üzerinden kat karşılığı inşaat sözleşmesi imzalandığını, ordu mensupları için kurulan kooperatifin (262) olan ortak sayısının dolmaması üzerine müvekkili sivil ortaklarla açığın kapatıldığını, (6211), (6212) ve (6213) sayılı adaların ordu mensubu ortaklara, (6216) ve (6225) sayılı adaların sivil ortaklara tahsis edildiğini, inşaatların tamamlanarak ortaklara dağıtıldığını ve kat irtifakı kurulduğunu, daha sonra sivil ortaklara tahsisli ortaklarda (60) lık konut yapılmasına elverecek biçimde imar durumunun değiştirildiğini, 21/02/1998 tarihli genel kurulda arsa maliklerine ödenecek tazminatın asker olmayan ortaklara tahsis edilen adalarda inşa edilecek konutların satışından sağlanacak gelirle karşılanmasının kararlaştırıldığını, bu kararla sivil ortaklar aleyhine eşitlik ilkesinin çiğnendiğini ve kooperatifin kuruluş amacına aykırı düşündüğünü ileri sürerek ilgili genel kurul kararının iptalini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, ortakların ödeme gücü olmadığından böyle bir çözüme gidilmesinde zorunluluk doğduğunu, kararın tüm ortakların yararına olduğunu savunmuştur.Mahkemece, kooperatif kayıtlarına, genel kurul tutanaklarına ve bilirkişi raporuna dayanılarak, (262) ortağını konut sahibi yapan davalı kooperatifin amacına ulaştığı arsa sahiplerine yapılacak ödeme veya başka nedenle ortak kaybedilerek inşaat yapılmasının kuruluş amacına uygun olmadığı, ferdi mülkiyete geçilememiş olmasından yararlanılarak çoğunluk oylarıyla azınlık durumundaki davacılar aleyhine kazanılmış hakları yok edecek biçimde kararlar alınıp, uygulanmasının iyiniyet kurallarına aykırı olduğu, ayrıca azınlık ortaklara ait adalardaki yoğun yapılanmanın azınlık ortaklara ait konutların değerini düşüreceği gerekçesiyle davanın kabulü ile feragat eden davacı Faruk ve dava hakkı bulunmayın davacılar Enver, Nedret ve Rıza yönlerinden davanın reddine, diğer davacıların davasının kabulüne karar verilmiştir.Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.Dava, kat karşılığı inşaat sözleşmesine göre inşa edilip kooperatifçe konutların ortaklara dağıtılmasından sonra değişen imar durumunun sonucunda arsa üzerinde (60) ek konut daha yapılabileceği iddiası ile arsa maliklerince açılan ve kesinleşen tazminat davasında arsa maliklerinin kooperatiften (36.900.000.000) lira daha alacaklı bulunduklarının ilama bağlanması üzerine, davalı kooperatifin 21/02/1998 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alman kooperatif aleyhine hükmedilen tazminatın aralarında davacıların da bulunduğu bir kısım ortaklara tahsis edilen (6216) ve (6225) sayılı adalar üzerinde yapılacak konutların satışında sağlanacak gelirle ödenmesine ilişkin 8 no'lu kararın iptaline ilişkindir.Mahkemece, kooperatifin ödemekle yükümlü olduğu tazminatın sadece bir grup ortak aleyhine sonuç doğuracak biçimde çözümü yoluna gidilmesinin eşitlik ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'nun 23. maddesi hükmüne göre, ortaklar bu yasanın kabul ettiği esaslar içinde hak ve yükümlülüklerde eşittirler. Ancak, belirlenen bu eşitlik kavramının mahiyetinin açıklığa kavuşturulması zorunludur. Bilindiği üzere, anılan kavramın mutlak ve nisbi alt kategorileri vardır. Ne var ki yasadaki tanım ne mutlak ne de nisbi eşitliği kasdetmiştir. Mutlak ve nisbi eşitliğin ayırdedici ölçütleri uygulamada ve öğretide tartışılmış, bu kavramın içeriği tanıma kavuşturulmaya çalışılmıştır. Kooperatif ortaklığı somutunda açıklanacak olursa, mutlak eşitlikten, koşullar ve nedenler ne olursa olsun bütün ortaklara aynı hakların tanınıp aynı yükümlülüklerin yüklenmesi anlaşılmalıdır. Örneğin, aynı pay sayısına eşit oy hakkı tanınması, ortakların kooperatif organlarına aday olmalarına eşit şans ve olanak sağlanması gibi... Bir başka anlatımla, ortaklık statüsünden doğan objektif haklara sahip olma ve bunların korunmasını isteme hakkı, mutlak eşitlik kapsamındaki haklardandır. Buna karşın, kooperatif ortaklığına bağlı olarak yararlanma ve maddi menfaat sağlamada ortağın eylemli katkısı ve özverisinin gözetilmesi ise nisbi eşitlik ilkesi gereğidir. Nitekim, bu konuda ilke niteliği taşıyan Dairemizin 03/03/1981 gün ve 1981/287-910 sayılı içtihadında da, kooperatif amacına ulaşılmasında önemli katkı ve çabası olan yöneticilere ayrıcalık sayılabilecek avantajlar sağlanması nisbi eşitlik kavramı çerçevesinde değerlendirilerek eşitlik ilkesini zedeleyici nitelikte bulunmamıştır. Koşullar ve katkıları eşit olmayanlara farklı ölçülerin uygulanması eşitlik ilkesine aykırı olmayabilir.Bu açıklamalar ışığında somut uyuşmazlığa gelindiğinde, 1982 yılında inşaat çalışmalarına başlandığında var olan imar durumunun davacılara ait adalarda konut yoğunluğunun (1) olduğu, konutların dağıtılmasından sonra 21/06/1988 tarihindeki değişiklikten sonra (1,5)'a çıkarılarak mevcut yapıların yarı kadar fazlasının yapılmasına olanak tanındığı anlaşılmaktadır. Ancak, diğer ortaklara tahsisli (6211), (6212) ve (6213) sayılı adalardaki önceden ve imar değişikliğinden sonraki bina yoğunluğunun ne olduğu aydınlatılmış değildir. Eğer bina yoğunluğunda başlangıçta davacılar lehine bir durum varsa ve anılan genel kurul kararı ile bu farklılık tüm ortak grupları için eşit hale getiriliyorsa nisbi eşitlik kavramına aykırılıktan söz edilemez. Ancak, hükmün dayandırıldığı bilirkişi raporunda bu olgular yeterince açıklanmamış, değerlendirme davacılara tahsisli alana teksif edilmiştir. Bu durumda davalı vekilinin 02/07/1999 tarihli itirazları doğrultusunda yeniden oluşturulacak uzman bilirkişiler kurulu aracılığı ile tüm adalar üzerinde inceleme yaptırılıp eski ve yeni imar durumları ve ekli onaylı krokilerdeki durumları da değerlendirilerek, çoğunluk ortaklara tahsisli adalardaki verili duruma nazaran anılan genel kurul kararı ile davacılara ait diğer iki adada yapılması kararlaştırılan inşaatın gerçekleştirilmesinin, eşitlik ilkesini zedeleyip zedelemeyeceğinin, kesin biçimde belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yetersiz bilirkişi raporu ile yetinerek eksik incelemeye dayalı biçimde karar verilmesi doğru görülmemiştir.Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına (BOZULMASINA), 100.000.000 lira vekillik ücretinin davası reddedilenler dışındaki davacılardan alınarak davalıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 26/09/2000 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.