MAHKEMESİ : DÜZCE 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 03/10/2013NUMARASI : 2009/156-2013/521Taraflar arasında görülen davada Düzce 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 03.10.2013 tarih ve 2009/156-2013/521 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Tuğba Aldemir tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, M.. E.., M.. Ç.., A.. B.. ve A. E.'in önce E. Eğitim San. Tic. Ltd. Şti. kurduklarını, şirketin Özel . K. Öğrenci Etüd Eğitim Merkezi ismindeki yerde etüd faaliyetinde bulunacağını ve şirketin müdürlüğüne davalı M.. E..'in atandığını, faaliyet dönemi içerisinde davalı Muhsin'in şirketin içinde ve aynı adreste diğer ortaklarla ilgisi bulunmayan iddia bayiliği konusunda ticaret faaliyete başladığını, bu duruma diğer ortakların rıza göstermemesi üzerine E.Eğitim San. Tic. Ltd. Şti'ndeki hisselerinin tamamını karşılıksız bir şekilde terk ederek eğitim alanı dışına çıkarılacağı taahhüdü ile ortakların bu şirketi kurduğunu ve yine M.. E..'in şirkete müdür olarak görevlendirildiğini, şirket müdürü tarafından Özel B. K. Etüd Merkezi'nin yeni şirkete devredilmediğini ve E.Eğitim Sanayi Şirketi'nin mevcut binayı terk etmediğini, ana sermayesinin tamamının ödenmediğini, davalı tarafından masrafların tamamı davacıları ve diğer ortakları ilgilendirecek şekilde borçlandırmalar yapıldığını, davalının rekabet yasağına muhalefet ederek şirkete zarara uğrattığını, bu nedenle M.. E..'in ortağı bulunduğu Özel E. Eğitim Kurumları Ltd. Şirketi'nden çıkarılmasını etüd merkezinin şirkete devrini bu talepleri kabul edilmediği taktirde şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, 17.10.2008, 27.05.2009 tarihleri arasındaki tüm faaliyetleri konusunda davalının ibra edildiğini, şirketin tasfiyesine ve şirkete kayyım atanmasına gerek olmadığını, şirketin idamesinin mümkün olduğunu savunarak, davanın reddini talep etmiştir.Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre; taraflarca önce E. Eğitim San. Tic. Ltd. Şti. kurulduğu, M.. E..'in davalı şirkete müdür olarak atandığı, her ne kadar daha sonra şirkete dava dışı M.A.'ın müdür atanmasına karar verilmişse de, davalının şirkete esas sözleşme ile müdür olarak atandığından müdür değişikliğinin de aynı usule tabi olması sebebi ile müdür değişikliği usulüne uygun olmadığından geçerli olmadığı, dava terditli olarak açılmış ve öncelikle davalının ortaklıktan çıkarılması talep edilmişse de, 03.10.2013 tarihli karar duruşmasında davacı vekilince terditli olarak açtıkları davada, şirketin artık işlemez durumda olması nedeniyle feshine karar verilmesini talep ettiği, davalının müdürlük görevini kendisinden beklenen özenle yerine getirmediği, şirketin menfaatine uygun olarak, ortak menfaat için hareket etmediği, ortaklar arasında güven ilişkisinin ortadan kalktığı, şirketin zaten fiilen falaliyette de bulunmadığı, bu nedenle şirketin devamının beklenemeyeceği gerekçesiyle, davanın kabulüne Özel E. Eğitim Kurumları Ticaret Limited Şirketi'nin tasfiyesine, tasfiye için mali müşavir R. G.'ın tasfiye memuru olarak seçilmesine karar verilmiştir.Kararı, davalılar vekili temyiz etmiştir.1-Dava, gerçek kişi davalının limited şirket ortaklığından çıkarılmasına, bu olmadığı takdirde diğer davalı limited şirketin fesih ve tasfiyesi istemine ilişkindir. Bu durumda, davacı yan vekilince, davalıları, dava nedenleri ve hukuki dayanakları farklı olan iki ayrı davanın tek bir dava dilekçesi ile ikame edildiği anlaşılmaktadır. Davanın, açıklanan bu haliyle, gerek davanın açıldığı tarih itibariyle uygulanması gereken 1086 sayılı HUMK anlamında ve gerekse de hüküm tarihi itibariyle yürürlüğe girmiş bulunan HMK’nın 111. maddesinde açıkça hükme bağlandığı biçimiyle bir “terditli” dava mahiyetinde bulunmadığı, keza 1086 sayılı HUMK’nın 43 maddesi ile 6100 sayılı HMK’nın 110. maddesinde tanımlanan biçimiyle objektif dava birleşmesi niteliğinde de olmadığı açıktır. Bu durumda, mahkemece, tek bir dava dilekçesinde birleştirilen iki ayrı davanın varlığının ve bu davaların birbirinden bağımsız niteliğinin gözden kaçırılarak, davacı vekilinin davaya son veren taraf işlemi mahiyetinde bulunmayan son oturumdaki beyanına dayalı olarak davalı M.. E.. hakkındaki ortaklıktan çıkarılma davası hakkında olumlu-olumsuz bir karar verilmemiş bulunması doğru olmamış, davalı M.. E.. vekilinin bu yöne ilişen temyiz itirazının kabulüyle yerel mahkeme kararının anılan mümeyyiz davalı bakımından bozulmasına karar vermek gerekmiştir. 2-Davalı şirketin temyizine gelince, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, aşağıdaki bent dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.3-6102 sayılı TTK'nın 636/3. maddesinde haklı sebeplerle ortağın şirketin feshini talep edebileceği, mahkemece bu istem yerine, davacı ortağın payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedilebileceği düzenlenmiştir. 6102 sayılı Kanun'un Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında 6103 sayılı Yasa'nın 3. maddesine göre yeni TTK, yürürlüğe girmesinden önceki olaylara da uygulanır. Mahkemece, söz konusu kanun hükmü değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir. Yazılı gerekçe ile şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu sebeple bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı M.. E.. vekilinin temyiz itirazının kabulüyle yerel mahkeme kararının anılan davalı bakımından BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı şirket vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (3) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı şirket vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkemece kurulan hükmün davalı şirket yararına BOZULMASINA, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz eden davalılara iadesine, 10.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.