MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen davada Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 11/11/2014 tarih ve 2014/587-2014/823 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı .... Vekili vekili ve davalı ... ile ... vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacılar vekili, müvekkillerinin ve davalılardan ...'nın muris ....'nın mirasçıları olduklarını, .... Bankasına ait ekstrelerden anılan bankadaki murisin hesabından davalı ... hesabına 245.000 TL, davalı ... hesabına 245.000 TL aktarıldığının anlaşıldığını, ancak işlemlerde murisin imzasının bulunmadığını, murisi bankaya götüren davalıların bir şekilde banka çalışanlarını ikna ederek murisin haberi dahi olmadan toplam 490.000 TL'yi kendi hesaplarına aktardıklarını, nakit olarak çekilen 7.500 TL için imza alınırken aktarılan para için imza alınmamasının işlemin murisin haberi olmadan yapıldığını gösterdiğini, bankanın basiretli bir tacir gibi davranmadığını, davalıların kötüniyetli fiiline iştirak ettiğini ileri sürerek ....'un miras hissesine isabet eden payın düşülmesiyle ....'un 147.000 TL, ....'in 245.000 TL olarak haksız edindikleri toplam 392.000 TL'nin işlem tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka mevduat faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsilini ve miras hisseleri oranında müvekkillerine verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı ... ve ... vekili, murisin sağlığında müvekkilleri ile daha yakın olduğunu, ömrünün son anlarını müvekkilerinin yanında geçirmek istediğini, vefatından önce istediği gibi tasarrufta bulunabileceğini, kendisinin hastaneye yatması gerektiğinden bunu ancak müvekkillerinin parayı alması şartıyla kabul ettiğini, kandırmanın bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.Davalı .... vekili, dava konusu işlemlerin ibraz edilen sağlık kurulu raporuyla ve sözlü talimatla yapıldığını, murise yapılan ödeme tediye işlemi olduğundan imzasının alındığını, ancak dava konusu işlemlerde nakit çıkışı olmadığından imza alınmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma, uyulan bozma ilamı ve tüm dosya kapsamına göre, banka işlemlerini iyi bilen ve titizlikle takip eden murisin aynı gün yapılan yüklü miktardaki para aktarmalarında talimat ve imzasının alınmasının gerektiğini bilmediğinin kabul edilemeyeceği, muris ile diğer mirasçılar arasında husumetin bulunduğu yönünde savunma yapılmayıp delil ileri sürülmediği, davalıların hesabına daha önce değil de vefatından kısa bir süre önce yüklü bir para aktarımı, davalıların murisin banka işlemleri ile ilgili olarak banka yetkililerinden önceden bilgi almış olması ve murisin tüm malvarlığının torunları arasında paylaştıracağı konusundaki söylemleri birlikte değerlendirildiğinde murisin yapılan para transferinden haberinin bulunmadığı sonucuna ulaşıldığı, bankanın çalışanlarının eylemlerinden sorumluluğunun bulunduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 392.000 TL'nin 14.01.2002 tarihinden itibaren (davalı bankanın 392.000 TL den davalı ...'nın 245.000 TL den davalı ...'nın ise 147.000 TL den sorumlu olmak üzere) avans faizi ile birlikte davalılardan tahsili ile davacılara veraset ilamındaki hisseleri oranında verilmesine, manevi tazminatla ilgili talebin reddine karar verilmiştir.Kararı, davalı .... vekili ve davalılar ... ile ... vekili temyiz etmiştir.Dava, murisin mevduat hesabından davalılar ... ve ...'ya yapılan havale işlemi nedeniyle açılan alacak davası olup davacılar, bankada başka bir işlem yapıldığı esnada murisin haberi olmadan ve imzası alınmadan iki ayrı dekont düzenlenmek suretiyle murisin mevduat hesabındaki paranın gerçek kişi davalıların hesabına aktarıldığını iddia ederek davayı açmışlardır. Mahkemece ilk kararda, dekontlarda imzası olmasa dahi işlemlerin murisin bilgi ve rızası ile yapıldığı kanısına varıldığı gerekçesiyle dava reddedilmiş, Dairemizin 10.02.2012 tarih ve 2011/15702-2012/1720 Esas Karar sayılı ilamı ile "Davalılar ve banka çalışanı hakkında açıldığı anlaşılan ceza mahkemesi kararının kesinleşmesinin beklenilmesinin maddi olayın gelişim şekli açısından bağlayıcı olacağının zorunlu bulunduğu, ceza mahkemesi kararının kesinleşmesinin beklenilmesi ve tanık beyanlarının değerlendirilmesi suretiyle hasıl olacak sonuç çerçevesinde karar verilmesi gerektiği" gerekçesiyle davanın reddine ilişkin karar bozulmuştur.Ağır Ceza Mahkemesi 17.12.2008 tarih ve 2004/251-2008/349 Esas Karar sayılı ve kesinleştiği anlaşılan hükümle "Bankacılık işleminde herhangi bir sahte imza ve belge kullanılmaması, hesap sahibinin bizzat şubeye gelerek işlem yaptırması, banka personelinin bilgi eksikliği nedeniyle hesap sahibi şubede bulumakta iken bankacılık teamüllerine aykırı olarak imzasının alınmaması suretiyle hesap sahibinin işlemlerde imzasının yer almamasının dolandırıcılık suçunu oluşturmayacağı, sanıklar .... ve ....'un mevzuata aykırı işlemlerde katkılarının bulunmadığı" gerekçesiyle sanıkların beraatine karar verilmiştir. Dairemizin yukarıda anılan bozma ilamında belirtildiği gibi her ne kadar ceza mahkemesinin beraat kararı hukuk hakimini bağlamaz ise de maddi olayın bu şekilde cereyan ettiğine dair ceza hakiminin tespiti hukuk hakimini bağlar. Bu durumda, mahkemece, kesinleştiği anlaşılan ceza mahkemesi kararı nedeniyle davalılar adına yapılan havale işleminin, imzası bulunmasa dahi murisin bilgisi ve rızası dahilinde yapıldığı kabul edilerek davadaki talebin değerlendirilmesi gerekirken yapılan dava konusu işlemlerde murisin rızasının bulunmadığı kabul edilmek suretiyle sonuca varılması doğru olmamış, hükmün davalılar yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı .... vekili ile davalılar ... ve ... vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın temyiz eden davalılar yararına BOZULMASINA, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 11/01/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.