MAHKEMESİ : FETHİYE 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 21/06/2012NUMARASI : 2010/493-2012/420Taraflar arasında görülen davada Fethiye 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 21/06/2012 tarih ve 2010/493-2012/420 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 08.04.2014 günü hazır bulunan davacı vekili Av. A.. Ç.. ile davalı vekili Av. M.. B.. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü: Davacı vekili, müvekkilinin A. S. G. ile birlikte 1996 yılında davalı şirketi kurduklarını, ancak anılan ortağın ortaklığın devamı sırasında güvenilmez davranışlarda bulunduğunu, müvekkili adına sahte imzalar atmak suretiyle aldığı kararlar nedeniyle Fethiye Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanarak evrakta sahtekarlık suçundan cezalandırıldığını, bu arada anılan ortağın şirketteki bir kısım payını karısına devrederek şirketi kendi istediği gibi idare etmeye başladığını, 01.08.2003 tarihinde usulsüz olarak sermayenin artırılması kararı aldıklarını ve yine usulsüz olarak yapılan 28.11.2006 tarihli toplantıda müvekkili hakkında ortaklıktan çıkarma kararı alındığını, ancak bu kararın iptalinin gerektiğini, A. S.G.'nun ceza mahkumiyeti uyarınca şirket müdürü gibi işlemde bulunarak toplantı çağrısına yetkili olmadığını ve müvekkiline anılan toplantı için usulüne uygun olarak çağrı yapılmadığını, dava konusu ortaklıktan çıkarma kararının iyi niyet esaslarına aykırı olduğunu ileri sürerek, müvekkilinin ortaklıktan çıkarılmasına ilişkin 28.11.2006 tarihli genel kurul kararının iptalini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacının sermaye artırımına ilişkin borcunu yerine getirmediğinden ortaklıktan çıkarıldığını, buna ilişkin 3 aylık hak düşürücü sürede dava açılmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, limited şirket genel kurul kararlarının iptali için açılacak olan davaların 3 aylık hak düşürücü sürede açılmasının gerektiği, davacının iptalini istediği kararın 10.11.2006 tarihinde alındığı, davanın ise 27.02.2007 tarihinde açıldığı, bu durumda hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.2- Dava, davacının ortaklıktan çıkarılmasına ilişkin olarak alınan ortaklar kurulu kararının iptali istemine ilişkindir. Davalı şirketin ortağı olan davacının sermaye koyma borcunu yerine getirmediği gerekçesiyle 10.11.2006 tarihli davacının katılmadığı ortaklar kurulu toplantısında ortaklıktan çıkarılmasına karar verilmiştir. Mülga TTK'nın 529. maddesinde, sermaye koyma borcunu tayin edilen müddet içinde yerine getirmeyen ortağın temerrüt faizini ve şirket mukavelesine cezai bir şart konmuşsa bunu da ödemekle mükellef olduğu, noter marifetiyle ve on beş günden aşağı olmamak üzere tayin edilecek müddetlerle iki defa yapılan ihtara rağmen sermaye koyma borcunu ödemeyen ortağın şirketten çıkarılabileceği düzenlenmiştir. Davacı hakkında bu madde hükmüne dayalı olarak ortaklıktan çıkarma kararı alınmıştır. Davacının bu karara karşı dava açma hakkı mevcut olup, şahsı hakkında alınıp, şahsi hukukunu doğrudan etkileyen ve haklarını ortadan kaldırıcı nitelikteki bu karara karşı davacının dava hakkını kullanabilmesi için toplantıda hazır bulunmayan davacıya bu kararın tebliğ edilmesi gerekmektedir. Bu durumda, dava açma süresi de davacıya yapılacak tebliğ tarihinden itibaren başlayacaktır. Somut olayda, davaya konu çıkarma kararının davacıya tebliğ edildiğine dair bir bilgi ve belge bulunmamaktadır. Bu durumda davacının şahsına ilişkin olarak alınan ortaklar kurulu kararının iptali konusunda açılan işbu davada hak düşürücü sürenin geçmediği anlaşıldığından mahkemece uyuşmazlığın esasına girilerek bir karar verilmesi gerekirken somut olayın açıklanan özelliği nazara alınmadan 3 aylık hak düşürücü sürenin toplantı tarihinden itibaren başlatılması sonucu dava tarihi itibariyle sürenin geçtiğinden bahisle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir.SONUÇ:Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine; (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.100,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 10.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.