MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİTaraflar arasında görülen davada ... (Kapatılan) 32. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 03/10/2013 tarih ve 2011/128-2013/246 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı ... vekili, davalılar ... ve ... vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 11.06.2015 günü temyiz incelemesinin duruşmalı yapılması talebinde bulunan davacı ... vekilinin duruşma (mürafaa) isteminden vazgeçerek incelemenin dosya üzerinde yapılmasını talep etmesi üzerine duruşma yapılmasına yer olmadığına karar verildikten sonra, bazı noksanlıkların ikmali için dosya mahalline gönderilmişti. Bu noksanlıkların giderilerek dosyanın gönderildiği anlaşılmakla, dosya üzerinde yapılan incelemede Tetkik Hakimi ... ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, lahiyalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, ...'nin 01/07/2002 tarih 441 nolu kararı ile hisselerinin tamamen fona intikal eden ... Bank A.Ş ile devir yolu ile birleşen .... Bankası T.A.Ş nin eski hakim ortaklarından ve yöneticilerinden olan fon alacaklarının tahsili ile fonun ... Yayıncılık A.Ş den olan alacaklarının tahsili bakımından 4389 sayılı yasanın 15/7-a maddesine göre davacı şirketin temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimlerine el koyduğunu, buna göre davacı şirketteki yönetim kurulu üyelerinin değiştirildiğini, 02/07/2004 tarihinde yapılan 2002 yılı olağan genel kurul toplantısında şirkete zarar vermiş olan ve beş yıllık süre içerisinde görev yapmış olan davalıların ibralarının kaldırılmasına ve haklarında kişisel sorumluluk davaları açılmasına karar verildiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları ve munzam zarar talep etme hakları saklı kalmak şartıyla şimdilik 4.000 ABD dolarının 29/09/1998 tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka kredi faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, 17.02.2005 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini arttırmıştır. Davalılar, davanın zamanaşımına uğradığını, müteselsil sorumluluklarının bulunmadığını, kusurlu sorumluluk esası getirildiğini, ibraların hükümsüz sayılmasına dair kararların hukukun temel prensiplerine aykırı olduğunu, dava açılabilmesi için gerekli olan genel kurul kararının bulunmadığını, denetçilerin dava açması için davalı yönetim kurulu üyelerinin görevde bulunması gerektiğini, bu davanın açılması için dava konusu olayın iddianın olduğu yıla ait bilanço ve kar/zarar cetvelinin genel kurulca onaylanmamasının şart olduğunu, daha önceki yıllarda ibra kararının olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu, toplanan deliler ve tüm dosya kapsamına göre; davacının zarar iddiasının 29.09.1998 tarihli yönetim kurulu kararına dayandığı, bu nedenle zarar verici fiil tarihi olarak zamanaşımı bu tarihten başlayacak olup, dava tarihi 16/09/2004 olduğundan 5 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu, asıl davada davalılar; ..., ..., ... ve birleşen davanın davalıları, ... ve Altan Ediz açısından davacının davasını müracaata bıraktığı ve yenilemeyeceğini bildirdiği gerekçesiyle, adı geçen davalılar hakkında davanın açılmamış sayılmasına, asıl davada diğer davalılar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve birleşen dava davalısı ... açısından ise davanın zaman aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı ... vekili, davalılar ... ve ... vekili temyiz etmiştir.1- Asıl ve birleşen dava, anonim şirketin yönetim ve denetim kurulu üyelerinin fiilleri sonucu ortaya çıkan zararın tazmini istemine ilişkin olup, mahkemece bir kısım davalılar yönünden zamanaşımı süresinin dolmuş olması nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir. Olaya uygulanması gereken mülga 6762 sayılı TTK'nın 340 ıncı maddesinde 336 ve 337 nci madde hükümleri gereğince şirket yöneticilerine yükletilen sorumluluk hakkında 309' uncu madde hükmü uygulanır. 336 ve 337 nci maddelere yapılan atıf dolayısiyle ve metin açıklığı karşısında davacı şirketin yönetim ve denetleme kurulu başkan ve üyeleri aleyhinde açtığı bu sorumluluk davasında, özel hüküm niteliği taşıyan 309 uncu maddenin son fıkrasında yazılı zamanaşımı süresinin uygulanması gerekir. Buna göre, sorumlu olan kimselere karşı tazminat istemek hakkı, davacının zararı ve sorumlu olan kimseyi öğrendiği tarihten itibaren iki yıl ve her halde zararı doğuran eylemin meydana geldiği tarihten itibaren beş yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Bu durumda davalılar hakkında Genel Kurulun zarara ıttıla tarihleri tespit olunmalı ve sonucuna uygun olarak zamanaşımı hakkında karar verilmelidir. 309 uncu maddenin yukarıda ./..değinilen son fıkrası hükmünün incelenmesinden de anlaşılacağı gibi tazminat istemek hakkı her halde zararı doğuran eylemin meydana gelmesinden itibaren 5 yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.Somut olayda; davacı taraf 02/07/2004 tarihli genel kurul kararı ile 01.01.2002 ve 05.07.2002 yılları arasında görev yapan yönetim ve denetleme kurulu üyelerinin hem kendi dönemlerinde hem de selefleri dönemindeki gerekli müdahaleleri yapmayarak şirket zararına yol açmış olmaları nedeniyle bu kişiler aleyhine ve ayrıca geriye doğru beş yıl içinde görev yapan yönetim ve denetleme kurulu üyelerinin de sorumluluğu nedeniyle belirtilen kişiler aleyhine sorumluluk davası açmıştır. Bu bakımdan her ne kadar usulsüz kredinin kullanılmasına ilişkin yönetim kurulu kararı 29/09/1998 tarihinde alınmış ve kredi bu tarihte kullanılmış olup zararın bu tarihte doğmuş olduğunun mahkemece kabulünde bir sakınca görülmemiş ise de; belirtilen tarihte davalıların yönetici ve denetçi olup olmadıkları, vazifelerinin belirtilen yılda bitip bitmediği, yeni seçilen yönetim ve denetleme kurulu üyelerinin her yıl bilançosunda meydana gelen zararı tespit etme imkanlarının bulunup bulunmadığı, zararın tespiti mümkün ise; tahsil ve temin için yapılan muamelelere nezaret edip etmedikleri, ihmalleri dolayısıyla bir sorumluluklarının bulunup bulunmadığı değerlendirilmemiştir. Mahkemece, her hadisede ve her bilanço için yapılan muamelelerde ihmali hareketleri bulunup bulunmadığı tespit edilerek ve her bir davalı yönünden zamanaşımının o tarihten itibaren başlayacağı düşünülerek bir karar verilmesi gerekirken; zamanaşımı süresinin başlangıcının 29/09/1998 tarihi olarak kabulü doğru olmadığı gibi, zamanaşımı niteliği itibariyle def'i mahiyetinde olup, bunu ileri sürmeyen birleşen dava davalısı ... hakkındaki davanın da zamanaşımı nedeniyle reddi de doğru olmamış; yerel mahkemece tesis edilen hükmün davacı yararına bozulması gerekmiştir. 2- Davalılar vekilinin, davalı ...'un taraf sıfatına yönelik temyiz itirazlarına gelince, ... hakkında ... 2. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2011/393 esas sayılı dosyası üzerinden verilen iflas kararı Yargıtay ilgili dairesinin incelemesi neticesinde bozulmuş ve bozma üzerine mahkemece iflas davası reddolunmuş olup, red kararı ile iflasın açılmasının neticeleri de sona erdiğinden adı geçen davalının taraf olduğu davalarda iflas idaresinin dava takip yetkisi bulunmamaktadır. Bu nedenle karar başlığında iflas idare memuru ibaresinin bulunması doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir. 3- Davalı ... vekilinin vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince, taraflar arasındaki uyuşmazlığın 5411 sayılı Kanun'un 133. maddesi kapsamında bulunmaması karşısında mahkemenin kabulüne göre nispi vekalet ücreti yerine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi doğru görülmemiş, kararın bu yönden de mümeyyiz davalı ... yararına bozulması gerekmiştir. 4- Davalılar vekilinin, davalı ...'a yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince, davalı ... hakkında 16.06.2009 tarihli duruşma sırasında tefrik kararı verildiği bu nedenle, adı geçenin bu davada taraf sıfatı kalmadığından, mahkemece karar başlığında davalı sıfatıyla yer verilmesi doğru olmamış bu husus bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına, (2), (3), (4) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün mümeyyiz davalı ... yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davalı ...'a iadesine, 23.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.