Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6971 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 14592 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : YOZGAT 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 20/03/2014NUMARASI : 2013/493-2014/192Taraflar arasında görülen davada Yozgat 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 20/03/2014 tarih ve 2013/493-2014/192 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 15.05.2015 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davalılar vekili Av. S.. Y.. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, davalıların her istendiği an geri ödeneceği ve yatırılan paralar karşılığı yüksek faiz verileceği garantisiyle binlerce kişiden para topladıklarını, bu kapsamda müvekkilinden de hisse senedi devir ve kabul sözleşmesi başlıklı belge karşılığında para alındığını, ancak müvekkilince istenmesine rağmen alınan paranın geri ödenmediğini, davalıların eylemlerinin hukuki dayanağının bulunmadığını, TTK, Bankalar Kanunu ve SPK hükümlerinin ihlal edildiğini, anılan kanunlar uyarınca müvekkilinin şirket ortağı yapılmasının mümkün bulunmadığını, şirket yönetim kurulu üyelerinin yürütülen bu faaliyetler nedeniyle defalarca yargılandıklarını ve mahkum edildiklerini, yapılan bu yargılamalar neticesinde şirket defterlerinde bulunan kayıtların gerçeği yansıtmadığının tespit edildiğini, TTK'nın 336. maddesi uyarınca davalı yöneticilerin de ortaya çıkan zarardan şahsen sorumlu olduklarını ileri sürerek, imzalanan sözleşmenin konusunun hangi şirketin hisselerinin satımına ilişkin olduğunun, sözleşmedeki devreden ve devralan kişilerin kimler olduğunun, davalı M.. K..'ın şirketi temsil yetkisi bulunup bulunmadığının, müvekkilinin hangi sebeple ve hangi belgeye dayanılarak iki ayrı şirketin ortaklar defterine kaydedilmiş olduğunun tespitine, 178.000 DM karşılığı 142.400 TL alacağın yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalılar vekili, davacının müvekkili Y. Y. İht. Mad. Paz. ve Tic. A.Ş. ile Y.Holding A.Ş'nin ortağı olduğunu, anonim şirket ortaklarının sermaye olarak şirkete verdiklerini geri isteyemeyeceklerini, zamanaşımı süresinin dolduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, Dairemizin bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda tüm dosya kapsamına göre, pay devir işleminin kanuna ve ortaklık ana sözleşmesine aykırılık teşkil etmediği, ortaklık defterlerinin ve genel kurul toplantılarının usulünce olduğu, davacının hileli davranışlarla aldatıldığını tespite elverişli somut deliller bulunmadığı, davacının, ortaklığın yetkili temsilcilerince yanıltıldığının ve yanlış yönlendirildiğinin kabulünün mümkün olmadığı, ortaklığın, pay kazanımını benimseyerek karar gereğini yerine getirdiği, dosyada mevcut SPK raporlarının da tek başına davacının iddialarını ispata elverişli bulunmadığı gerekçesiyle, davalı Y. Y. İht. Mad. Paz. ve Tic. A.Ş'nin hisselerinin devrinin davacı C.. B.. ile diğer davalı Y. Gıd. San. ve Tic. A.Ş. arasında olduğuna, Y. Y.İht. Mad. Paz. ve Tic. A.Ş. hisse devir sözleşmesi tarihi itibari ile M.. K.. tarafından temsil yetkisi ile bu işlemi gerçekleştirdiği ve bu devrin davalı Y. Y. İht. Mad. Paz. ve Tic. A.Ş'nin defterine kayıtlı olduğunun tespitine, devrin geçersizliği nedenine dayalı alacak istemi yönünden ise davalı şirketler yönünden açılan davanın ispat olunamadığından davalı D.. U.. ve M.. K.. yönünden açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeni ile reddin karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.Dava, tespit ve davalılar tarafından tahsil edilen paranın istirdadına ilişkin olup davalılar, davacının şirket ortağı olduğunu ve TTK'nın 329-405. maddeleri gereğince ödediği parayı geri isteyemeyeceğini savunmuşlar, mahkemece de bilirkişi raporu alındıktan sonra davacının şirket ortağı olduğu, davacının hileli davaranışlarla aldatıldığının tespitine elverişli deliller bulunmadığı gerekçesiyle davalı şirketler yönünden dava ispatlanamadığından, davalı D.. U.. yönünden ise pasif husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmiştir.Ancak, mahkemece benimsenen bilirkişi raporunda, vaki olay açısından şirket muhasebe kayıtlarında davacının pay sahibi olduğuna ilişkin bir kayda rastlanılmadığı, defterlerin mevcut durumu nazara alındığında pay sahipliği durumunun şirket kayıtlarından tespit edilemeyeceği, ancak birikimlerini değerlendirmek isteyen bir kimse ile fon talep eden bir anonim şirket arasındaki ilişkinin kural olarak ortaklık ilişkisi olarak nitelendirilebileceği belirlenmiştir. Bilirkişi raporunda açıkça, şirket muhasebe kayıtlarında davacının pay sahibi olduğuna ilişkin bir kayda rastlanılmadığı, defterlerin mevcut durumu nazara alındığında pay sahipliği durumunun şirket kayıtlarından tespit edilemeyeceği belirlendiğine göre, bu durumda taraflar arasında sahih bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı anlaşıldığından bu aşamadan sonra davacının zararından davalıların haksız fiil hükümleri uyarınca sorumluluklarının bulunup bulunmadığı üzerinde durularak, her bir davalının hukuki durumunun tayin ve takdir edilmesi ve davalıların zamanaşımı def'inin de buna göre değerlendirilmesi suretiyle oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar vermek gerekirken bilirkişinin kanaatlerine göre davacının davalı şirkete ortak olduğu yönündeki görüşlerinin benimsenmesi suretiyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir.Öte yandan, olay tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK’nın 336. maddesi uyarınca davalı D.. U.. hakkındaki davanın pasif husumet yokluğundan yazılı gerekçeyle reddi de doğru değildir. Zira, 6762 Sayılı TTK'nın 336/5. maddesinde tarif edilen gerek kanunların gerekse sözleşmelerin kendisine yüklediği sair vazifelerin kasten ve ihmal neticesi yapılmaması, TTK'nın 32l/son maddesinde de temsile ve idareye salahiyetli olanların vazifelerini yaptıkları sırada işledikleri haksız fiillerden anonim şirketin sorumlu olacağı hükme bağlandığından davalı D.. U..’ın da davalı şirketlerin yönetim kurulu başkanı olarak gerek MK'nın 50. maddesi gerekse de TTK'nın 321/son maddesi uyarınca zarardan sorumlu tutulabileceği ve bu nedenle kendisine husumet yöneltilebileceği gözetilmeksizin bu davalı yönünden dahi pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 15/05/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.