Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6895 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 18165 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ : BURSA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİTARİHİ : 02/07/2012NUMARASI : 2011/633-2012/384Taraflar arasında görülen davada Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 02.07.2012 tarih ve 2011/633-2012/384 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 08.04.2014 günü hazır bulunan davacı vekili Av. T. Y. ile davalı vekili Av. İ. B. A. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkilinin İnegöl fabrikasında çalışanlarının SGK primlerinin verilen talimat ile davalı banka şubesindeki hesabından her ay düzenli olarak ödendiğini, erken ödemesi nedeni ile 5510 sayılı Kanun gereği %5 oranında indirimden faydalandığını, ancak SGK Bursa İl Müdürlüğü tarafından gönderilen yazıda yasal ödeme süresi geçmiş 2010/1. aya ait 08.04.2010 tarihi itibariyle hesaplanan 13.624,45 TL prim, 974,17 TL gecikme zammı olmak üzere toplam 14.598,62 TL borcunun bulunduğunun bildirildiğini, bu yazıyla primlerin zamanında yatırılmadığını öğrendiğini, yapılan araştırmada SGK prim ödemelerinin davalı banka tarafından bir gün geç yatırıldığını tespit ettiğini, ödeme yaptığını ileri sürerek, anılan meblağın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, SGK prim ödemelerinin anılan kurum ile anlaşmalı olan bankalar aracılığıyla yapılabildiğini, ödemelerin doğrudan doğruya SGK ile anlaşması bulunan bankanın bu işe özgülenmiş kurumsal tahsilat menüsünden yapılması gerektiğini, oysa davacının hiç bir açıklama yapmadan kurum hesabına havale yaptığını, müvekkil ile kurum arasındaki 10.02.2009 tarihli protokol uyarınca, tüm prim tahsilatlarının kurumsal tahsilat ve tediye işlemleri menüsü üzerinden ilgili tahsilat proğramları aracılığı ile yapılıp, prim tahsilatları üç iş günü bankada bloke edilidikten sonra kurum kullanımına aktarıldığını, bu itibar ile gerek bankalar genelindeki uygulamada ve gerekse davalı banka uygulamasında şubece SGK tahsilat hesaplarına veya kurumun diğer mevduat hesaplarına havale yapılmadığını, bu amaçla havale olarak gönderilen prim ödemelerinin gönderen şubeye iade edildiğini, dava konusu olayda ise esas itibari ile oluşan havale tutarlarının TCMB'ye iadesi mümkünken, bankaca davacı firmanın menfaati gözetilerek banka zararına olacak şekilde 01.03.2010 tarihinde saat 16:43'de oluşan 7.127,02 TL'lik tutarı kurum hesaplarına aynı gün saat 17:05'de intikal ettirildiğini, diğer taraftan saat 16:45'de oluşan ancak herhangi bir uyarı olmadığı, herhangi bir talimat verilmediği ve hangi amaçla gönderildiği belirtilmemiş bulunan 64.141,02 TL tutarın ise saat 17:30'da banka sisteminin kapanış saati ile birlikte işlemlerin yoğunlaşması ve sistemin yavaşlaması nedeni ile bir gün sonra 02.03.2010 tarihinde SGK hesaplarına intikal ettirilebildiğini, müvekkili kusurunun olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma, toplanan kanıtlar ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davacı şirketin EFT olarak gönderdiği havalesinde alıcının doğru ismi SGKB Bursa Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü yazması gerekirken SGK Bursa Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü Nilüfer Sosyal Güvenlik Merkezi şeklinde alıcının kimliğini yanlış yazdığı, bu durumda davalı bankanın EFT ile gelen parayı TCMB'sine geri göndermesi gerekirken, ertesi gün SGK'nın doğru hesabına aktarması yasaya uygun olmasa bile davacının zararına sebebiyet vermediği, zaten bankanın EFT ile gelen havaleyi TCMB'sine iade etmesi halinde de zararın doğacağı gözönüne alındığında, davacının SGK'ya ödediği cezada davalı bankanın kusuru bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.Dava, bankacılık işleminden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.Davacının, Bursa-İnegöl'de fabrikasının bulunduğu, bu fabrikasında işçi çalıştırdığı, 5510 sayılı Kanun'un imkan tanıdığı erken SGK prim ödemesi halinde %5 oranında indirimden faydalanmak amacıyla çalışan işçilerinin priminin ödenmesi için davalı nezdinde hesabı bulunan dava dışı SGK adına 01.03.2010 tarihinde Merkez Bankası İstanbul Şubesi'ndeki hesabından 7.127.74 TL ve 64.141.02 TL tutarlı olarak iki ayrı EFT talimatı verdiği, verilen talimatlardan 7.127.02 TL olanının saat 16.43'te, diğerinin ise 16.45'te davalıya ulaştığı, davalının 7.127.02 TL'yi dava dışı SGK hesabına intikal ettirdiği, diğer havale bedelini ise ertesi günü olan 02.03.2010 tarihinde yine dava dışı kurum hesabına geçirdiği hususları uyuşmazlık konusu değildir. Mahkemece, yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, hüküm doğru değerlendirmeler içermediği gibi temel alınan bilirkişi raporu da uyuşmazlığı çözmeye elverişli değildir. Öncelikle ifade etmek gerekir ki, davalı, davacının gerek dava açılmadan önceki başvurusu sonrasında yaptığı açıklamada gerekse davaya verdiği cevapta aynı gün havale talimatının yerine getirilmemesinin sebebini, açıkça alıcının kimliğinin yanlış yazılmış olduğu yönünde bir savunmada bulunmamış, aksine 2 dakika önce gelen aynı içerikli havale bedelini dava dışı kurum hesabına intikal ettirmiş, 64.141.02 TL tutarlı olanı ise banka sisteminin kapanış saati itibariyle işlemlerin yoğunlaşması ve sistemin yavaşlaması nedeniyle sonraki gün olan 02.03.2010 tarihinde alıcı hesabına intikal ettirdiğini belirtmiştir. Ayrıca, havale talimatlarında gönderenin, alıcının hesap ve ıban numaraları ile kimliklerine yer verilmiş, beyanda da işyeri numarası yazılarak parantez içinde 'işsizlik' açıklaması yapılmıştır. Davalı banka ekonomik alanda faaliyette bulunmak üzere kurulmuş, kendisine çeşitli imtiyazlar tanınmış güven kuruluşudur. En hafif kusurundan bile sorumluluğu söz konusu olup, işlerin yoğunluğuna veya sistemin yavaş işlediği savunmasına dayanması doğru değildir. Ayrıca, davalı önceki dönemlere ilişkin olarak yapılan ödemelerin aynı şekilde gerçekleştiği iddiasında bulunmasına rağmen bu yön hiç araştırılmamış, davalının, dava dışı kurum ile yaptığı 10.02.2009 tarihli protokol hükümleri, anılan protokolün davacıyı bağlayıp bağlamayacağı, önceki dönem itibariyle davacının ödemelerinde uygulanıp uygulanmadığı hususları hiç değerlendirilmemiştir.Bu durum karşısında, davacı vekilinin rapora yönelik itirazları da dikkate alınıp, uzman bilirkişi kurulu oluşturulup, yukarıda açıklanan hususlar çerçevesinde denetime uygun olan rapor alınması, tüm kanıtlar birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.100 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 08.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.