Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6811 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 17595 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : İSTANBUL 35. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİTARİHİ : 26/04/2013NUMARASI : 2012/138-2013/118Taraflar arasında görülen davada İstanbul 35. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 26.04.2013 tarih ve 2012/138-2013/118 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, şirket müdürü A. V. G.'in 3 yıllık görev süresinin dolmasına rağmen 09.03.2012 tarihli ortaklar kurulu toplantısı davetini müvekkiline gönderdiğini, çağrı usulüne uygun yapılmadığından bu toplantıda alınan kararların yok hükmünde olduğunu, aynı toplantıda bilanço ve gelir tablosunun sunulmadan onaylandığını, gönderilen gündeme de bilanço ve gelir tablosunun eklenmediğini, şirket hesaplarının müvekkilinden gizlendiğini, şirketin büyük ortak da olan müdür tarafından keyfi idare edildiğini, hesaplarla ilgili bilgi verilmeden zarar telafi fonuna tahsis yapılmasının hukuken mümkün olmadığını, şirket müdürünün kendi ibrasına dair kararda oy kullandığını, mali durum ile ilgili bilgi verilmeden, tasfiyeye ilişkin bir bilanço hazırlanmadan tasfiye kararı alındığını, müdürün kendi oyuyla tasfiye memuru olarak atandığını, kararlara müvekkilinin muhalif kaldığını ileri sürerek 09.03.2012 tarihli ortaklar kurulu toplantısında alınan 3, 4, 5 ve 7 sayılı kararların iptalini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, davacının asgari sayıyı tamamlamak için ortak edildiğini, A. V. G.in müdür seçildiği ortaklar kurulu kararının 03.03.2009 tarihinde tescil edilip 09.03.2009 tarihinde ilan edildiğini, bu nedenle çağrının müdürlük süresi içinde yapıldığını, mevcut müdürün yeni müdür seçilene kadar ortaklar kurulunu toplantıya çağırma hakkının bulunduğunu, davetin usulüne uygun olduğu gibi 2 ortaklı şirkette tüm ortakların dava konusu toplantıya katıldığını, 2008-2009-2010-2011 yıllarına ait bilanço ve gelir tablolarının oylamaya sunulduğunu, defter ve belgelerin her zaman davacının incelenmesine hazır tutulduğunu, çoğunluk hisse sahibi olan şirket müdürünün kendi ibrasına katılamamasının azınlığın çoğunluğa tahakkümü anlamına geleceğini, hiç bir faaliyeti bulunmayan şirketin tasfiyesine karşı çıkılmasında hukuki menfaatin bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, şirket müdürünün seçimi ile ilgili kararın 2008 yılında alınmasına rağmen 03.03.2009 tarihinde tescil ve 09.03.2009 tarihinde ilan edildiği, bu nedenle toplantı çağrısının müdürün görev süresi dolmadan alındığının kabulü gerektiği, kaldı ki süresi dolan müdürün yenisi seçilene kadar görevinin devam edeceğinin de öğretide kabul edildiği, şirketin iki ortaklı olması nedeni ile ortakların her zaman şirket iş ve işlemleri hakkında bilgi alma olanağının bulunduğu, %95 hisseye sahip ortağın müdür sıfatı ile oylamaya katılmaması durumunda fiilen hiçbir şekilde ibra mümkün olmadığından bu ortağın katılımı ile ibra kararı alınmasında da fiili durum itibari ile bir zorunluluk bulunduğu, şirketin mali tablolarının bozuk olması, ticari geleceğinin bulunmaması nedeni ile alınan tasfiye kararının da usulüne uygun alındığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir. 2-Dava, davalı şirketin 09.03.2012 tarihli ortaklar kurulu toplantısında alınan kararların iptali istemine ilişkindir. Mahkemece, bilançonun borca batık olması ve şirketin ticari geleceğinin bulunmaması sebebiyle tasfiye kararının usulüne uygun olduğu ve %95 hisseye sahip olan ortağın müdür sıfatıyla ibrasında oylamaya katılmaması halinde fiilen ibranın mümkün olmadığı gerekçesiyle tasfiye ve ibraya yönelik ortaklar kurulu kararının iptali istemleri reddedilmiş ise de zaman itibariyle uygulanması gereken mülga 6762 sayılı TTK'nın 549'uncu maddesinin 2'nci bendinde mukavelede açık bir hüküm bulunmadıkça esas sermayenin dörtte üçüne sahip olan ortakların dörtte üçünü teşkil eden bir ekseriyet ile şirketin feshine karar verilebileceği düzenlenmiştir. Somut olayda davalı şirketin iki ortaklı olduğu, davacının tasfiyeye yönelik karara muhalefet ettiği ve tasfiye kararının diğer ortak tarafından alındığı anlaşılmaktadır. Bu durumda şirketin tasfiyesine ilişkin kararda yeterli nisabın oluştuğundan bahsedilemez.Ayrıca, mülga TTK'nın 537/son maddesi uyarınca limited şirketlerde hakkında ibra kararı verilecek ortağın bu kararın ittihazında oy hakkı bulunmadığı ve diğer ortağın şirket müdürü ortak hakkındaki ibra kararına muhalefet ettiği gözetilerek ortaklar kurulunda alınan şirket müdürü olan ortağın ibrasına ilişkin kararın iptaline hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 07.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.