Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6805 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 16418 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : KOVANCILAR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ(TİCARET MAHKEMESİ SIFATIYLA)TARİHİ : 15/05/2013NUMARASI : 2012/32-2013/294Taraflar arasında görülen davada Kovancılar Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 15.05.2013 tarih ve 2012/32-2013/294 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkilinin davalı ile krom cevherinin maden ocaklarından çıkarılması ve çıkartıldıktan sonra davalı şirkete ait fabrika sahasına naklinin yapılması hususunda 07/08/2006 tarihinde sözleşme imzaladığını, sözleşme kapsamında yapılması gereken işin G.Maden Ocağı'nda cevher üretmek ve üretimi yapılacak olan cevherleri kimyasal ve fiziksel özelliklerine göre sınıflandırarak temizlemek, nakliyesini yaparak fabrika stok sahalarına teslim etmekten ibaret olduğunu, müvekkili şirketin sözleşme gereği, çalışacağı alanda yer tesliminden sonra çalışma yapmaya başladığını, müvekkilinin sözleşme gereği her ay /25 toleranslı olarak 2000 ton cevher üretip davalı şirket fabrika sahasına teslim edeceğini, ancak davalı tarafın söz konusu sahada daha önceden ihaleyi alan kişilerinde yeterli cevher çıkaramadığını, sahada yeterli cevher olmadığını, müvekkilinin ayda 2000 tona yakın cevher teslim edemeyeceğini bildiği halde bunu ihale şartnamesinden ve işin keşfinden sakladığını, bu nedenle kötü niyetli olarak hareket edip, basiretli tacir gibi hareket etmediğini, ayrıca çalışma sahasının bir kısmının askeri yasak bölgede kalıp askeriye tarafından müvekkiline cevher çıkartmak için izin verilmediğini, bu hususun davalı şirket tarafından gizlendiğini, müvekkilinin ihaleyi aldıktan sonra sözleşmenin 9. Maddesi gereğince 75.000 Amerikan doları teminatı davalı şirkete verdiğini, müvekkilinin yukarıda bahsetmiş olduğu sebepler nedeniyle çıkarıp teslim etmesi gereken cevheri teslim edemeyince davalı tarafından teminat mektubunun nakde dönüştürüldüğünü, müvekkilinin bu iş için gerek iş makinesi, gerekse kamyon kiraladığını, bazılarını ise kredi çekerek aldığını, sözleşme feshedilince söz konusu araçların banka tarafından satıldığını, müvekkilinin zarar ettiğini, ayrıca müvekkilinin cevher çıkartmak için çok miktarda yakıt parası ödediğini, tüm bu nedenlerle müvekkilinin cevher çıkarmak için harcadığı yakıt parası, kredi ile aldığı araçlar ve iş makinelerinde doğan zararı ve askeri yasak bölgede çalıştırılmamasından kaynaklı fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak şimdilik 800,00 TL zararın sözleşmenin fesih tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, ayrıca 75.000 Amerikan Doları teminatın 7.200,00 TL'sinin teminat mektubunun nakde çevrildiği tarihteki kur üzerinden TL'ye çevrilerek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili, davacı tarafın talep etmiş olduğu teminat mektubu miktarının belirli olduğunu, bu sebeple belirsiz bir alacaktan bahsedilmesinin mümkün olmadığını, harcın tamamlanması gerektiğini, sözleşmenin 26/09/2007 tarihinde feshedildiğini, bu nedenle sebepsiz zenginleşmeye dayalı işbu davanın bir yıllık zaman aşımı süresinin dolması nedeniyle reddedilmesi gerektiğini, ayrıca müvekkilinin sözleşme kapsamında belirtilen tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğini, buna rağmen davacı şirketin süresi içerisinde sözleşme kapsamında yapması gereken işleri yapmadığını ve basiretli tacir gibi davranmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.Mahkemece, taraflar arasında 07.08.2006 tarihinde sözleşme imzalandığı, 14.08.2006 tarihinde sözleşme kapsamında ihale edilen maden ocağının yer teslim işleminin yapıldığı yer teslim işleminden sonra süresi içerisinde davacı şirketin yapacağı işleri ve işletme metodunu gösteren projeyi davalı şirkete sunmadığı, sözleşmenin 3. maddesi gereğince hazırlık süresi sonunda her ay yüzde 25 torelanslı 2.000 ton cevher üretip davalı şirkete teslim etmesi gerekirken dosya arasındaki hak ediş raporları incelendiğinde, sözleşme kapsamında kararlaştırılan cevher miktarının davalı şirkete teslim edilemediği, teslim edilen cevher miktarının sözleşmede kararlaştırılan miktarın çok altında olduğu, bu nedenle iki yıllık sözleşme süresi sonunda sözleşmede kararlaştırılan toplam 48.000 ton cevherin teslim edilmesinin mümkün olmadığı, bu haliyle davacı tarafın yükümlülüklerini yerine getirmediği ve sözleşmenin feshinin kaçınılmaz olduğu, davalı şirketin ise sözleşmenin imzalanmasından sonra davacı tarafa, maden çıkarılacak sahanın teslimini yaptığı, sözleşmenin 23. maddesi gereğince sözleşmenin süresi içerisinde tamamlanması için gerekli ihtarı yaptığı bu nedenle sözleşme kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmiş olduğu, sözleşmenin feshi ile teminat mektubunun irad kaydedilmesinde haklı olduğu, davacı tarafın sözleşme kapsamında davalı taraftan herhangi bir alacağının olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.Davacı, taraflar arasındaki sözleşme uyarınca davalıya sözleşmede belirlenen sürede çıkarması gereken belirli miktarda madeni çıkarıp, diğer işlemleri yapamadığını ancak sözleşmede kararlaştırılan bu edimin sözleşmenin başından itibaren imkansız olduğunu zira yeterli miktarda rezerv bulunmadığını, sahanın bir bölümünün de askeri bölge içerisinde bulunduğunu ve yetkili makamlarca izin verilmemesi sebebiyle bu kısımda çalışma yapılamadığını iddia etmiştir. Davacının ileri sürdüğü bu hususlar ''edimin imkansızlığı'' olup, mülga BK'nın 117. maddesinde ''borçluya isnad olunamayan haller nedeniyle borcun ifasının mümkün olmaması halinde borcun sakıt olacağı düzenlenmiş olup, bu maddede düzenlenen imkansızlık, akitten sonra fakat temerrütten önce meydana gelen imkansızlıktır. Aynı BK'nın 20. maddesinde düzenlenen imkansızlık vardır ki, bu maddedeki imkansızlık akdin konusunun, akdin yapıldığı sırada objektif bakımdan imkansızlığı halidir ve akdi batıl kılar. Mahkemece, davacının iddialarının davalının da tacir olduğu hususu nazara alınarak, tacir olan davacının da dayanabileceği tartışmasız olan mülga BK'nın 20 ve 177. maddeleri kapsamında değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın reddi doğru görülmemiş, hükmün temyiz eden davacı yararına bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 07.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.