MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİTaraflar arasında görülen davada ...(Kapatılan) 40. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 27/12/2011 tarih ve 2011/9-2011/127 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili asıl davada, ...San. A.Ş'nin temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve ...inin ... tarafından devralındığını, davalıların şirket yönetim ve ... kurulu üyeleri olduğunu, ortakların apel borçlarını yerine getirmemeleri ve kasa hesabında tespit edilen eksik sebebiyle şirketin zarara uğradığını ileri sürerek, 49.732,39 TL'nin zarar tarihinden itibaren en yüksek banka kredi faizi ile müştereken ve müteselsilen davalılardan tahsilini; birleşen davada ise davalı tarafça taahhüd edilen ancak ödenmeyen sermaye borcunun tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptalini talep etmiştir. Asıl davada bir kısım davalılar, birleşen davada ise davalı vekili davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, 13.02.2004 tarihi itibarıyla saptandığı belirtilen ve kasa açığından doğduğu ileri sürülen zarar tutarına dayanak olarak gösterilen 09.05.2005 tarihli ... Kurulu raporu ve "Kasa Sayım Tutanağı" ile ... tarafından davacı şirkete 13.02.2004 tarihinde Yönetim/... organlarının atandığı, kasa noksanının aradan 6.5 ay geçtikten sonra 31.08.2004'te tespit edilerek muhasebeleştirildiği, ne 13.02.2004 tarihinde ne de 31.08.2004 tarihinde fiilen kasa sayımı yapıldığına ilişkin bir belgenin de dava dosyasına sunulmadığı, bu durumda kasa açığının doğmasına davalıların sebebiyet verdiği yolundaki davacı şirket iddialarının ispat edilemediği, davacının sermaye payını ödeme yükümüne uygun davranmayan şirket ortaklarına karşı giriştiği icra takiplerinin semeresiz kaldığına dair "aciz vesikalarını" ibraz etmesi, buna bağlı olarak ve ancak bu hususun ikmali kaydıyla, TTK'nın 340. ve 307 hükümleri de gözetilerek; şirket yönetim kurulu üyelerinin "gerek kanun gerek esas mukavelenin kendilerine yüklediği sair vazifelerin kasten veya ihmal neticesi olarak yapılmaması" gerekçesine dayalı olarak ve diğer maddi ve usulü koşullar da araştırılmak suretiyle davalılardan talepte bulunabileceği gerekçesi ile asıl davada davalılar ..., ... ve ...’a karşı açılan davanın reddine, davalı ...’a karşı açılan davada, davalı ...’ın sermaye taahhüt borcu nedeni ile birleşen davada karar verildiği, yeniden sermaye taahhüdü nedeni ile bir karar verilmesine yer olmadığına, davalı ...'ın yönetim kurulu üyesi olması nedeni ile herhangi bir sorumluluğu olmaması nedeni ile bu konudaki talebin reddine, davalı ... hakkında açılan davanın kısmen kabul, kısmen reddi ile aynı zamanda şirket ortağı olması sebebiyle 3.300,00 TL sermaye taahhüt borcu ve 19.04.2005 tarihine kadar işlemiş faiz olan 5.993,72 TL olmak üzere toplam 9.293,72 TL'nin asıl alacağa dava tarihinden itibaren değişen oranlarda reeskont faizi ile birlikte davalı ...’dan tahsiline, davalı ... hakkında açılan davanın kısmen kabul, kısmen reddi ile aynı zamanda şirket ortağı olması sebebiyle 300,00 TL sermaye taahhüt borcu ve 19.04.2005 tarihine kadar işlemiş faiz olan 544,88 TL olmak üzere toplam 844,89 TL'nin asıl alacağa dava tarihinden itibaren değişen oranlarda reeskont faizi ile birlikte davalı ...’dan tahsiline; birleşen davanın ise kabulüne karar verilmiştir.Kararı davacı vekili temyiz etmiş, 10.07.2015 havale tarihli dilekçesi ile asıl davada davalılardan ... hakkındaki temyiz isteminden vazgeçtiklerini beyan etmiştir.1) Mahkemece verilen karar davacı tarafça temyiz edilmiş ise de, 10/07/2015 havale tarihli dilekçe ile davalılardan ... hakkındaki temyiz isteminden feragat edildiği ve dilekçe ekinde bulunan kimlik tespiti uyarınca dilekçenin kararı temyiz eden davacı vekili tarafından verildiği, davacı vekilinin vekaletnamesinde HMK'nın 74. maddesine uygun şekilde temyizden feragata yetki verildiği anlaşılmıştır.Feragat, HMK’nın 307. maddesi uyarınca istemde bulunanın talep sonucundan vazgeçmesidir. Bu itibarla, feragat nedeniyle davalılardan ... hakkındaki temyiz isteminin reddine karar vermek gerekmiştir. 2) Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin şirket kasa açığı sebebiyle oluşan zarar tazmini talebinin reddine yönelik temyiz itirazları yerinde değildir.3) Dava, apel borcunun zamanında tahsil edilmemesi nedeniyle şirketin uğradığı zararın, zarar sorumlusu bulunan yönetim kurulu üyeleri ve denetçilerden tahsiline ilişkin olarak açılmıştır.Kural olarak, yönetim kurulu üyeleri şirket adına yaptıkları işlemlerden dolayı kişisel olarak sorumlu tutulamazlarsa da, öğretideki baskın görüşe göre, TTK’nın 336. maddesinde belirtilen hallerde ortaklığa ve ortaklık alacaklılarına karşı kusursuz olduklarını ispat etmedikçe tüm yöneticiler oluşan zarardan müteselsilen sorumlu olurlar. Yani yönetim kurulu üyelerinin görevlerini ifaları sırasında bir zarar oluşmuşsa, bu zararın üyelerin kusurlu eylemi sonucunda meydana geldiğinin kabulü gerekmektedir. Başka bir deyişle, ... Kanunu yönetim kurulu üyeleri için ispat yükü ters çevrilmiş kusur esasına dayanan bir sorumluluk öngörmüş ve yönetim kurulu üyeleri aleyhine kusur karinesi kabul etmiştir (Gönen Eriş, Ticari İşletme ve Şirketler, s:1941, 1942, 1999). Nitekim TTK’nun 338. maddesinde, yönetim kurulu üyelerinin kusur ve sorumluluklarının bulunmadığını ispat edemedikleri takdirde zarardan sorumlu oldukları düzenlenmiştir. Yine TTK’nın 337. maddesinde, yeni seçilen veya tayin olunan yönetim kurulu üyelerinin, seleflerinin belli olan yolsuz muamelelerini murakıplara bildirmeğe mecbur oldukları, aksi halde seleflerinin sorumluluklarına iştirak edecekleri belirtilmiştir. ... kurulu üyelerinin de kusursuz olduklarını ispat etmedikçe zarardan sorumlu bulundukları, TTK’nın 359. maddesinde düzenlenmiştir.Davalıların eski yöneticisi oldukları şirket, bir sermaye şirketi olup, faaliyetlerini ortaklardan aldığı sermaye payları ile bundan elde ettiği kazançlarla yürütür. Hayatın olağan koşulları gereğince de sermaye payının zamanında tahsil edilmemesinin şirketi zarara uğratacağı tabiidir. Statüleri gereği basiretli bir tacir gibi hareket etmek durumunda olan davalı ... üyelerinin (E-TTK'nın 320/1. md.), bunları zamanında tahsil etmemesi, bu yönde herhangi bir faaliyette bulunmaması zarar oluşturduğu gibi, davalılar yönünden de kusur teşkil eder. Keza, bunları denetlemeyen denetçiler açısından da kusur oluşturur. Ayrıca, şirket zararının oluşması için, öncelikle sermaye taahhüt eden ortaklar aleyhine takipte bulunulmasına veya dava açılmasına da gerek yoktur. Zamanında tahsil edilmeyen apel borcu, şirket için zarar oluşturduğundan tahsilde tekerrür olmamak üzere şirket, kusursuzluklarını kanıtlayamaması halinde, bunu davalılardan isteyebilir. Mahkemece, bu hususlar nazara alınarak bir hüküm kurmak gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış kararın bu nedenlerle davacı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.(4) Bozma sebep ve şekline göre davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenle davalılardan ... hakkındaki temyiz isteminin feragat nedeniyle REDDİNE, (2) davacı vekilinin şirket kasa açığı sebebiyle oluşan zarar tazmini talebinin reddine yönelik temyiz itirazlarının REDDİNE, (3) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, (4) Bozma sebep ve şekline göre davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 17.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.