Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 676 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 6874 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ(TİCARET MAHKEMESİ SIFATIYLA)Taraflar arasında görülen davada Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 03/02/2015 tarih ve 2013/317-2015/78 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili; müvekkillerinin .... adlı şirketin kuruluşta 2/3 hissesinin ortağı bulunduğunu, davalının bu şirketin 1/3 hissesinin sahibi ve şirketin müdürü olduğunu, müvekkillerinden ...'in şirketteki hissesini davalıya devrettiğini ancak daha sonra noter sözleşmesi ile geri devraldığını ancak davalının bu hususu ticaret siciline tescil ettirmediğini, müvekkillerinin....'da davalının ise şirket merkezinin bulunduğu ....'da yaşadığını, davalının şirketin mal varlığını ve demirbaşlarını kendi şahsi mal varlığı gibi kullanarak şirketi zarara uğrattığını, davalının müdürlük vazifesini yerine getirmesinde basiretsizlik ve ağır kusur içerisinde olduğunu ileri sürerek davalının müdürlük yetkisinin kaldırılmasını ve kayyım atanmasını, davalının ortaklıktan çıkarılmasını ve hissenin davacı ... adına tescilini, şirketin zararının tespiti ile belirlenen zararın şirket lehine davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili; müvekkilinin şirketi yönettiği süre içerisinde görevini gereği gibi yerine getirdiğini, davacılardan ....'in şirket adına sahte faturalar düzenleyerek şirketi zarara soktuğunu ayrıca şirkete sermaye olarak koyduğu çeklerin müvekkili tarafından ödendiğini, davacıların iddialarının doğru olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre; davalı şirket müdürünün özen yükümlülüğünü ve kanunla kendisine verilen görevi ihlal ettiği, şirketin açıkça zararına işlem yaparak görevini kötüye kullandığı, şirketin zarara uğratıldığı ve bu zararın davacılara değil şirkete ödenmesi gerektiği, bu haliyle davalının müdürlükten azlini ve şirkete kayyum atanmasını gerektirecek şartların oluştuğu gerekçesiyle davalının müdürlükten azline, şirkete kayyum atanmasına, diğer taleplerin ise aktif husumet yokluğundan reddine karar verilmiştir.Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bent dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.2- Dava, limited şirket müdürünün azli ve şirkete kayyum atanması istemine ilişkin olup, mahkemece, açıklanan nedenlerle şirket müdürünün azline ve şirkete kayyum atanmasına karar verilmiştir. Ancak, mahkeme kararında kimin kayyum olarak atandığı somut olarak belirlenmemiştir. Bu durumda, mahkemece, kayyum olarak atanan kişinin ismen belirlenerek infaz kabiliyeti bulunan bir karar verilmesi gerekirken, infazı kabil olmayacak şekilde soyut ifadelerle kayyum atamasına karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın davalı yararına bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE; (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 25/01/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.