Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6731 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 18752 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : KEMER 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 17/04/2012NUMARASI : 2009/677-2012/229Taraflar arasında görülen davada Kemer 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 17.04.2012 tarih ve 2009/677-2012/229 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili; müvekilinin Fransız uyruklu olduğunu, Türkçe'yi yeterince iyi bilmediğini, davalılardan A. Dış Ticaret Ltd. Şti'nin % 15 sermaye payına tekabül eden 60 hissenin sahibi olduğunu, davalıların haksız eylem niteliğindeki yanıltıcı davarınşları sebebiyle Kadıköy 29. Noterliği'nce tanzim edilen 29.10.2009 tarih 15877-15878 yevmiye nolu işlemlerle kendisine ait olan şirket hisselerinden 59 adedini davalı UTM Proje İnşaat Tur. San. Tic. Ltd. Şti'ye 1 adedini de davalı H.. T..'e hataen devrettiğini, noterde tercüman bulunmaması sebebiyle evrakın içeriğine vakıf olamadığını, müvekkilinin sonradan yaptığı araştırma neticesinde davalı A.Dış Tcaret Ltd. Şti'nin 04.08.2009 tarih ve 11 sayılı kararını öğrendiğini, bu kararda iptali istenilen hisse devir sözleşmelerine ve şirkete yeni müdür atanmasına ilişkin muvaffakatinin bulunduğunu tespit ettiğini, ancak bahsi geçen karar altında yer alan imzanın müvekkile ait olmadığnı ileri sürerek müvekkili tarafından imzalanan hisse devir sözleşmeleri ile A. Dış Tcaret Ltd. Şti'nin 04.08.2009 tarih 11 sayılı ortaklar kurulu kararının iptaline, karara ilişkin tescilin sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalılardan D.. A.. davacının iddialarını doğru olduğunu belirtip davayı kabul ettiğini bildirmiştir.Diğer davalılar vekili; davacının Fransız uyruklu olmasına rağmen uzun yıllar Türkiye'de ikamet etmesi nedeniyle türkçeyi iyi bildiğini, yapılan işlemin bilincinde olduğunu, daha önce pek çok işlemde türkçeyi bildiğini belirttiğini, yapılan pay devri ve alınan ortaklar kurulu kararında bir usulsüzlük bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre; davacı vekiline 01.12.2011 tarihli celsede 2 nolu ara kararla 530.00 TL gider avansını yatırması için iki haftalık kesin süre verilmesine rağmen iki haftalık kesin süre zarfında gider avansının yatırılmadığı gerekçesiyle 6100 saylı HMK'nın 114/g ve 115/2. maddeleri gereğince dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.Dava, limited şirket ortaklar kurulu kararının ve hisse devrine ilişkin noter senetlerinin iptali istemine ilişkin olup, mahkemece, yargılama aşamasında yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 114/g maddesi gereğince dava şartı olup, yatırılması gereken gider avansının kesin süreye rağmen yatırılmamış olması nedeniyle, anılan Yasa’nın 115. maddesi gereğince, davanın, usulden reddine karar verilmiştir. 01.10.2011 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun harç ve avans ödenmesi başlıklı 120. maddesine göre, “Davacı, yargılama harçları ile her yıl Adalet Bakanlığınca çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı, dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. Avansın yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması hâlinde, mahkemece, bu eksikliğin tamamlanması için davacıya iki haftalık kesin süre verilir.” Anılan Kanun'un 114. maddesinin “g” bendinde, gider avansının dava şartlarından olduğu belirtilmiştir. Dava şartlarının incelenmesini düzenleyen 115. maddesinde “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder. Dava şartı noksanlığı, mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü, dava usulden reddedilemez.” denilmiştir. Kanunun 448. maddesinde ise, kanun hükümlerinin, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanacağı belirtilmiştir. Adalet Bakanlığı tarafından, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 120. maddesi gereğince hazırlanan gider avansı tarifesi ile buna ilişkin tebliğ, 30 Eylül 2011 tarih ve 28070 sayılı Resmi Gazetede yayınlamıştır. 01.10.2011 tarihinden itibaren yürürlüğe giren Tarifenin 3. maddesinde, gider avansının, her türlü tebligat ve posta ücretleri, keşif giderleri, bilirkişi ve tanık ücretleri gibi giderleri kapsadığı belirtilmiş; 4. maddesinde, taraf sayısı, tanık sayısı, başvurulan deliller (keşif gideri, bilirkişi ücreti vs.) gözetilerek belirlenen tahmini yargılama giderinin, gider avansı olarak önceden yatırılması amaçlanmıştır. Tarifenin 6. maddesinde de, tarifenin yürürlüğe girmesinden önce açılmış olan davalarda, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 120. maddesinin ikinci fıkrasına göre gider avansı ikmal ettirileceği belirtilmiştir.Kanun'un 120/2 ve 448. maddeleri ile Tarifenin 6. maddesi birlikte değerlendirildiğinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun yürürlüğünden önce açılan davalarda da, gerektiğinde, dava şartı olan gider avansının ödenmesinin istenilebileceği, gider avansının kesin sürede ödenmemesi durumunda ise, Kanun'un 115. maddesi gereğince, davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddedileceği anlaşılmaktadır.Dava şartı olan gider avansı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun yürürlüğünden sonra açılan davalar ile Kanun'un yürürlüğünden önce açılmış olup da, henüz tahkikat aşamasına geçilmemiş olan davalarda tarifede belirtilen miktarlar esas alınarak kolaylıkla uygulanabilecektir. Ancak, temyize konu davada olduğu gibi, Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten önce açılıp, tahkikat aşamasında bulunan, yani bir kısım delillerin toplandığı davalarda, dava şartı olan gider avansına ilişkin düzenlemelerin uygulanıp, kesin mehile rağmen süresinde ödenmemesi nedeniyle, davanın usulden reddedilebilmesi için, yargılamanın geldiği aşamaya göre, hakimin kesin vicdani kanaatinin oluşması için hangi delillere ihtiyaç duyulduğu ve bu delillerin elde edilmesi için gereken masraflar gerektiğinde ayrıntısı ile belirtilmeli; bunlar da gösterilmek suretiyle verilen kesin mehile rağmen gider avansının ödenmemesi durumunda, davanın, dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verilebileceği gözetilmelidir. Dava şartı olan gider avansına ilişkin düzenlemelerde, adalete ulaşmanın zorlaştırılmasının değil; bilakis, yargılamada yapılabilecek giderler önceden alınarak, bu nedenle yargılamanın uzamasının önüne geçilmeye çalışıldığının amaçlandığı düşünüldüğünde; Kanun'un yürürlüğünden önce açılıp, tahkikat aşamasında olan davalarda, gider avansının hangi deliller için istenildiğinin miktarlarıyla birlikte belirtilmesinin, adalet duygusuna ve yasanın amacına uygun olacağı açıktır. Somut olayda, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun yürürlüğünden önce açılıp, bir kısım delillerin toplandığı temyize konu davada; 01.12.2011 tarihli ara kararla, mahkemece "180.00 TL tebligat gideri, 300.00 TL bilirkişi gideri, 50.00 TL diğer maliyetler toplamı 530.00 TL gider avansının iki haftalık kesin süre içerisinde yatırılması" yönünde karar verilmiş ve verilen süre içinde ara karar gereği yerine getirilmemiş ise de davanın geldiği aşama, kanun koyucunun gider avansı müessesesini düzenlemesindeki amacı nazara alındığında, hangi konuda bilirkişi raporu alınacağı, bilirkişinin kim olacağı, niteliği ve ismi ara kararda açıkça belirtilmemiş olması nedeniyle verilen kesin süre sonuç doğurmaz. Bu itibarla anılan yasanın şeklen uygulanıp sadece miktar olarak belirtilen gider avansının verilen kesin sürede ödenmemiş olması nedeniyle dava şartı yokluğundan usulden davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ :Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 07.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.