Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6655 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 14889 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİTaraflar arasında görülen davada ... Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 26/11/2013 tarih ve 2010/768-2013/312 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 14/06/2016 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davacı vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkilinin tekstil sektöründe, özellikle iç giyim ürünleri imalatında faaliyet gösterdiğini, ... ve ... markalarının tescilli hak sahibi olduğunu, dava dışı ... isimli şahsın ... markasını tescil ettirmek üzere başvuruda bulunduğunu öğrenince davalı ... ile görüşen müvekkili bu şirketin ortak hareket ettiği diğer davalı ...Ofisi ile 11.05.2010 tarihinde sözleşme imzaladığını, sözleşmede 12.04.2010 tarih 176 sayılı bültende yayınlanan 2009/62765 kod numaralı markaya itiraz edileceğinin açıkça belirtildiğini, ücret olarak belirlenen 348 TL'yi ödeyen müvekkiline tahsilat makbuzu verildiğini, diğer davalı ... de marka bülten itiraz bedeli olarak 29.07.2010 tarih 2776 nolu faturayı müvekkiline teslim ettiğini, tüm bu belgeler ile itirazın yapıldığına inandırılan müvekkilinin kısa bir süre önce diğer başvuru sahibinin başvurusunun 07.10.2010 tarihinde tescil edildiğini, kendisi adına hiçbir itiraz da bulunulmadığını öğrendiğini, davalıların sözleşmeye aykırı bu davranışları sonucu itiraz hakkını kaybeden müvekkili şirketin mağdur edildiğini ileri sürerek, şimdilik 50.000 TL maddi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalılar vekilleri, davanın yetki, usul ve esas yönünden reddini savunmuştur. Mahkemece, toplanan kanıtlara ve bilirkişi raporuna göre, taraflara davaya konu tüm ticari defterleri ve belgelerini dosyaya sunmak üzere inceleme gün ve saatine kadar kesin mehil verildiği, ayrıca davacıya 1.200,00 TL bilirkişi ücretini yatırması için inceleme gününe kadar kesin mehil verildiği, davacının inceleme gün ve saatine kadar bilirkişi ücretini yatırmadığı, davacının istediği maddi tazminata ilişkin ispat için şart olan mali incelemeye esas teşkil edilebilecek ticari defterlerini de sunmadığı, HMK hükümlerine göre kesin mehilin sonuç doğuracak şekilde mahkemece verildiği gerekçesiyle davanın kesin mehil şartı yerine getirilmediğinden usulden reddine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. Dava, davacı markası ile iltibas oluşturan markanın tesciline sözleşmeye rağmen davalılarca itiraz edilmemesi nedeniyle tazminat istemine ilişkin olup, mahkemece yazılı gerekçeyle davanın usulden reddine karar verilmiştir. 01.10.2011 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun harç ve avans ödenmesi başlıklı 120. maddesine göre, “Davacı, yargılama harçları ile her yıl ... Bakanlığı'nca çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı, dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. Avansın yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması hâlinde, mahkemece, bu eksikliğin tamamlanması için davacıya iki haftalık kesin süre verilir.” Anılan Kanun'un 114. maddesinin “g” bendinde, gider avansının dava şartlarından olduğu belirtilmiştir. Dava şartlarının incelenmesini düzenleyen 115. maddesinde “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder. Dava şartı noksanlığı, mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü, dava usulden reddedilemez.” denilmiştir. Kanun'un 448. maddesinde ise, kanun hükümlerinin, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanacağı belirtilmiştir.... Bakanlığı tarafından, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 120. maddesi gereğince hazırlanan gider avansı tarifesi ile buna ilişkin tebliğ, 30 Eylül 2011 tarih ve 28070 sayılı Resmi Gazetede yayınlamıştır. 01.10.2011 tarihinden itibaren yürürlüğe giren Tarifenin 3. maddesinde, gider avansının, her türlü tebligat ve posta ücretleri, keşif giderleri, bilirkişi ve tanık ücretleri gibi giderleri kapsadığı belirtilmiş; 4. maddesinde, taraf sayısı, tanık sayısı, başvurulan deliller (keşif gideri, bilirkişi ücreti vs.) gözetilerek belirlenen tahmini yargılama giderinin, gider avansı olarak önceden yatırılması amaçlanmıştır. Tarifenin 6. maddesinde de, tarifenin yürürlüğe girmesinden önce açılmış olan davalarda, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 120. maddesinin ikinci fıkrasına göre gider avansı ikmal ettirileceği belirtilmiştir.Kanun'un 120/2 ve 448. maddeleri ile tarifenin 6. maddesi birlikte değerlendirildiğinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun yürürlüğünden önce açılan davalarda da gerektiğinde, dava şartı olan gider avansının ödenmesinin istenilebileceği, gider avansının kesin sürede ödenmemesi durumunda ise, Kanun'un 115. maddesi gereğince, davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddedileceği anlaşılmaktadır.Ancak, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 324. maddesinde ise “(1) Taraflardan her biri ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorundadır. Taraflar birlikte aynı delilin ikamesini talep etmişlerse, gereken gideri yarı yarıya avans olarak öderler. (2) Taraflardan birisi avans yükümlülüğünü yerine getirmezse, diğer taraf bu avansı yatırabilir. Aksi hâlde talep olunan delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılır...” düzenlenmesi bulunmaktadır. Bu durumda, HMK'nın 120. maddesi ile 324. maddesinin birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir. 03.04.2012 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliği'nin 45. maddesinde, “(1) Davacı, yargılama harçları ile her yıl Bakanlıkça çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. Gider avansı, her türlü tebligat ve posta ücretleri, keşif giderleri, bilirkişi ve tanık ücretleri gibi giderler için davacıdan alınan meblağı ifade eder. (2) Adli yardım talebiyle açılan dava ve işlerde adli yardım konusunda bir karar verilinceye kadar harç, gider ve delil avansı alınmaz. Kanunlardaki özel hükümler saklıdır. (3) Gider avansının yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması halinde, mahkemece bu eksikliğin tamamlanması için davacıya iki haftalık kesin süre verilir. Dava şartı olan gider avansının yatırılmaması veya tamamlanmaması halinde, dava, dava şartı yokluğundan reddedilir. (4) Taraflardan her biri ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorundadır. Delil avansı, tarafların dayandıkları delillerin giderlerini karşılamak üzere mahkemece belirlenen kesin süre içinde ödemeleri gereken meblağı ifade eder. Taraflar birlikte aynı delilin ikamesini talep etmişlerse, gereken gideri yarı yarıya avans olarak öderler. Taraflardan biri avans yükümlülüğünü yerine getirmediğinde, diğer taraf bu avansı da yatırabilir. Delil avansını yatırmayan taraf, o delilin ikamesinden vazgeçmiş sayılır. Tarafların üzerinde tasarruf edemeyecekleri dava ve işlerle, kanunlardaki özel hükümler saklıdır. (5) Delil avansının ödenmesine, hâkim tarafından dilekçelerin verilmesi, ön inceleme aşaması veya tahkikatın başında karar verilir.” düzenlemesi mevcuttur. Anılan maddede gider avansı ve delil avansı birlikte düzenlenmiş olup, bu maddenin 1. fıkrası ile 4 ve 5 fıkraları arasında uyum bulunmadığından, 324. maddesi gözetilerek Yönetmeliğin 45. maddesinin 4. ve 5. fıkralarının öncelikle uygulanması gerekir. (Pekcanıtez, Hakan/ Atalay, Oğuz/ Özekes, Muhammet, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Hükümlerine Göre Medeni Usul Hukuku 13. Bası s. 880 ) Somut olayda, davacı vekiline verilen kesin mehil yukarıda açıklandığı üzere gider avansının değil, 6100 sayılı HMK'nın 324. maddesinde yazılı olan bilirkişi ücretine ilişkin delil avansının yatırılmasına ilişkindir. Mahkemece, davacı vekiline verilen kesin mehle rağmen bu giderin yatırılmadığı gerekçesiyle dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmiş ise de, 6100 sayılı HMK'nın 324/2 maddesi "Taraflardan birisi avans yükümlülüğünü yerine getirmezse, diğer taraf bu avansı yatırabilir. Aksi hâlde talep olunan delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılır." hükmü uyarınca delil avansının yatırılmaması ilgili delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılma neticesini meydana getireceği gibi, mahkemece niteliği itibariyle delil avansı olan gider için verilen kesin mehilin sonuçları açıkça anlatılıp ihtar edilmeden usulüne uygun kesin mehil verildiğinden de bahsedilemez. Bu itibarla, mahkemece delil avansı olan bilirkişi ücretinin yatırılmaması 6100 sayılı HMK'nın 324/2. maddesi uyarınca ilgili delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılma sonucunu doğuracağından delil avansı olan bilirkişi ücretinin gider avansı olarak değerlendirilip, ihtaratta verilen kesin süre içerisinde bilirkişi ücretinin ikmal edilmemesi ve ticari defterlerin ibraz edilmemesi halinde kesin mehlin sonuçları da hatırlatılmadan yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.350 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 16/06/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.